Reklam
İlhan Karaçay

İlhan Karaçay


'EEEEY HOLLANDA!' DİYE BAĞIRIP, MANGALDA KÜL BIRAKMAYANLAR!!!

26 Ocak 2017 - 08:46

Hollanda Sosyal İşler Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Lodewijk Asscher, Diyanet Vakfı'nı vesayet altına aldı. Sesinizi şimdi yükseltin bakalım!

 

Hollanda'ya geldikleri zaman katıldıkları toplantılarda 'Ey Hollanda !' diye bağıran ve mangalda kül bırakmayan politikacılar, Hollanda'da Türkiye ve Türkler aleyhine gelişen olaylardan sonra kül yutmuş kediye benzetildiler.

Malumunuz, Hollanda'da faaliyet gösteren Diyanet Vakfı, siyasetçiler ve medya tarafından topa tutulmuştu. Gerekçe de, bu vakıfın başkanı ve üye derneklere bağlı imamların 'Ankara'ya casusluk yapıyorlar' iddiası.

Vakıf'ın Başkanı Yusuf Acar 'Casus başı' olarak damgalanmış ve Hollanda'da 'İstenmeyen diplomat' olarak sınırdışı edilmesi gündeme gelmişti.
İki ülke arasındaki ilişkilerin daha da  kötüye gitmemesi için iki ülkenin Dışişleri Bakanları aralarında konuşmuş ve Hollanda sınırdışı etmeden, Türkiye'nin bu diplomatı geri çağırması en iyi çözüm olarak bulunmuştu.

Ne var ki, Diyanet Vakfı Başkanı'nın Ankara'ya gitmesiyle konu kapanmamıştı.
Başta ana muhalefetin lideri Sybrand Buma olmak üzere pek çok politikacı, sadece Diyanet Vakfı'nın değil, diğer Türk vakıf ve derneklerinin de takibe alınmasını isteyerek, bu konuda daha önceden ipi çeken Sosyal İşler Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Lodewijk Asscher'in ekmeğine yağ sürmüşlerdi.
Zira Lodewijk Asscher, Hollanda'daki 5 Türk kuruluşu hakkında bir araştırma yaptırmış ve daha sonra da bu araştırmanın çok olumsuz sonuçlarını ballandıra ballandıra anlatmıştı. Türk toplumundan yükselen tepkiler üzerine, araştırmayı yeniden yaptıracağını belirten Asscher, Türkler için 'antipatik' bir adam olmuştu.

Asscher, 15 martta yapılacak olan genel seçimler arifesinde, Türkler için  'antipatik' kalma niyetinde görülüyor.
Hoş, Türkler'in gönlünü kazanmak için daha önceleri bir camiyi ziyaret eden Asscher, geçen hafta da Diyanet Vakfı yöneticileri ile biraraya gelerek 'sempati' kazanmaya çalıştı ama, yapılan son görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, hiç de hoş olmayan sözlerini tekrarladı.


Önce, Asscher'in 19 Ocak 2017 günü saat 17.39'da yapmış olduğu açıklamayı okuyalım:

*Bugün öğleden sonra, Diyanet'in bir dalı olan Hollanda İslam Vakfı yöneticileri ile Bakanlık'ta bir görüşme yaptım.

*Görüşmenin nedeni, geçen yılın sonunda baş gösteren, Diyanet Vakfı Başkanı Yusuf Acar'ın, hem Türk devletinin bir diplomatı ve hem de Diyanet'te dini lider olarak üstlendiği çifte rolüydü. Böylesi bir çifte rol, siyaset ile dinnin karışımı nedeniyle ülkemizde nahoş gelişmelere neden olabilirdi.

*Hollanda Diyanet Vakfı'nın yöneticilerine, Hollanda'da din ile siyasetin ayrı tutulduğunu ve dışarıdan politikamıza karışılmasına musaade etmeyeceğimizi bir kez daha hatırlattım.

*Hollanda'da yaşayan herkesten ve yabancı din liderlerinden, ülkemizin hürriyet esaslarına ve anayasasına saygılı olmalarını istedim.

*Hollanda Diyanet Vakfı'nın gelecekteki yapısal konumunu ve yönetim şeklini de ele aldık.

*Hollanda Diyanet Vakfı yöneticilerinin oluşturacağı yeni bir komisyon, yeni bir organizasyon yapılanması çalışması yapacak ve din ile siyasetin birbirine karışmasını önleyecek.

*Bu demek oluyor ki, Diyanet'in gelecekteki başkanı, sadece bir dini lider olarak rol alacaktır.

*Hollanda Diyanet Vakfı ile, finansman konusunu, imamların durumunu bana kısa zamanda yazılı olarak beyan etmeleri konusunda da anlaştık.

*Hollanda Diyanet Vakfı ile, benim Bakanlığım işbirliği yaparak, Türkiye'den gelecek olan imamların, Hollanda'daki yaşama ayak uydurabilmeleri için yapılacak ön hazırlıklar konusunda da anlaşmaya vardık.


(Asscher'in yaptığı açıklamanın Hollandaca metnini olduğu haliyle yorumun sonuna ekliyorum.)

Asscher'in yapmış olduğu bu açıklamadan sonra, Hollanda'daki Türk Sivil Toplum Kuruluşları'nın çoğu, 'Diyanet vakfı vesayet altın alındı' kanısına vardılar.
Kimileri resmi açıklama yaptılar, kimileri de sosyal medyada ironik seslenişlerde bulundular.

Hangi siyasetçiyi kastettiği bence belli olmayan, ama pek çok siyasetçi için benzetilebilecek, o ironik seslenişlerden bir örnek sunuyorum:
''Salon ağzına kadar dolmuştu. Heyecenlı bir grup toplanmıştı.Türkiye'den gelen milletvekilleri ve erkan yerini almıştı. O'nun sırası gelene kadar konuşmalar yapılmıştı. Ama salondakiler  O'nu bekliyordu. Siyasetin ağır abisini...
O'ndan önce konuşanlardan daha fazla bağırmalı, daha gür konuşmalıydı...
Konuşmak için kürsüye çıktı. Sesinin tonu gürleşmeye başladı. Gürleştikçe salondakiler de coştu. Alkışlar, 'bravo' sesleri salonu inletiylordu.

Artık salonun hakimiyetini eline almıştı. Dayanamadı, önce kravatını çıkardı ve  atti. Ardından ceketi çıkardı.

Salondakiler de coşmuş, abilerinin coşkusunu alkışlıyorlardı.
'EEEEY HOLLANDA, EEEEY AVRUPA !' diyerek racon kesmeye başladı. 'Biz varken kimse bizden habersiz birsey yapamaz' dedi.
O, 'Eeeey Hollanda' dedikçe salondakiler daha çok coşuyordu ve ıslıklar çalınıyordu.

Savas kazanmış komutan edasıyla programdan ayrıldı.
Daha sonra da racon kestiği ülkenin topraklarından.....
Tabii ki, 'EEEEY HOLLANDA !' diye racon kesilen ülkenin sahipleri, bu raconu not ettiler.
Hollanda da Batılı bir ülkeydi. Elbette sırasını bekleyecek ve 'EEEY HOLLNDA'nın intikamını alacaktı.
Gecikmediler de...
Hemen araştırmalar, soruşturmalar yapıldı ve Hollanda Diyanet Vakfı'nın ipi çekildi.
Maalesef Baskan geri çağrıdı. Kim bilir nasıl bir anlaşma yapılmıştı.

Sonunda Başbakan Yardımcısı Asscher bizi hizaya çekmişti. Yapılması gerekenleri notlar halinde önümüze koymuştu. 'Bundan sonra Diyanet ve diğer Vakıflar, artık bizim kontrolümüzde' dedi.

Şimdi gözler, kravatını ve ceketini çıkararak 'EEEY HOLLANDA' diye bağırıp racon kesenleri arıyor.
Son olanlardan sonra sesleri çıkmadı.
Biz de haklı olarak, 'Neredesin gözlerim arar seni' şarkısını söylemeye başladık.

Son dakika:
Yukarıdaki çok önemli konuyla ilgili olarak, Türkevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Veyis Güngör'ün, HABER NL portalında yayınlanan bir yorumunu gördüm. Önemine binaen bu yorumu sizlere sunuyorum:

Neden Hollanda Diyanet Vakfı?

Değişik Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, Hollanda’da da Diyanet ile ilgili tartışmalar aldı başını gidiyor. Avrupa’da Diyanet tartışmalarının en ağırı ve girift olanı ise Almanya’da yaşanıyor.  Her geçen gün Diyanet üzerinde yapılan tartışmalar dozajını artırarak devam ediyor. Yaşananlar elbette  Avrupa’daki Müslümanları rahatsız ve huzursuz ediyor.
Örneğin Diyanet, Hollanda kamuoyunda son altı ayda sürekli gündeme geldi. Bunların ilki FETÖ’nün Hollanda’daki önde gelen yöneticilerinden birinin Algemene Dagblad Gazetesi'ne Diyanet imamlarıyla ilgili verdiği açıklamaydı. Haberin başlığı şöyleydi: ‘İmamlar Erdoğan’ın gizli ajanlarıdırlar’.
Diyanet, geçtiğimiz ay, ‘Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliği görevlisi ve aynı zaman da Hollanda Diyanet Vakfı Başkanı Yusuf Acar’ı geri çekti’, haberiyle gündeme gelmişti.
Geride bıraktığımız hafta sonu ise, Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’ın, Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) yöneticileriyle yaptığı görüşmeyle Diyanet Vakfının konumu ve çalışmaları tekrar gündeme getirildi. Görüşmenin sonucu Bakanlığın kendi websitesine koyduğu ve Hollanda Diyanet Vakfına çifte standard uygulayarak bir basın açıklamasıyla duyuldu. Böyle bir uygulama diğer dinlere ait kurumlara yapılmamaktadır. Açıklama  çeşitli yorum ve yeni tartışmaları da beraberinde getirdi…
Esasen Bakanlık, yetkilerini aşarak Hollanda Diyanet Vakfını bir çeşit sorguya çeker bir tutuma girdiğini gözler önüne serdi....
Diğer taraftan, devamlı aşırı ve radikal dincilerden korkuyla bahseden siyaset ve Bakanlığın, Diyanet camileriyle ilgili en ufak bir olay olmazken,  Hollanda Diyanet Vakfını devamlı hedef göstermesi de çok manidardır!!!!

Olaylara aklı selim yaklaşılmalı
Özellikle belirtilmeli ki, hiç kimse suçu bir yerlere atarak olayı çarpıtmamalıdır. Bu çok kolay bir sıyrılma biçimidir. Çeşitli adresler göstererek ve suçlayıcı bir dil kullanarak yapılan açıklama ve tartışmalar çözüm değildir. Durumu sadece zorlaştırır. Bu mesele, Hollanda’daki Müslümanlar'ın, öncelikle de Hollanda Diyanet Vakfı ve bağlı kuruluşlarının meselesidir. 150’ye yakın teşkilatı ve onların mensuplarının meselesidir. Yıllarca Diyanet teşkilatına emek vermiş, görev yapmış, gençliği buralarda geçmiş sayısız isim vardır. Elli yıllık bir göç tarihi ve otuz, kırk yıllık bir organizasyon kültürüne sahip bir topluluk, elbette bu sorunu da çözecektir, çünkü artık Hollandalı Türkler arasında Hollanda Diyanet Vakfını günün ihtiyaçlarına göre yönetebilecek yetişmiş kadrolar vardır!. Olaylara aklı selim ve soğukkanlı bir şekilde yaklaşmamız kaçınılmazdır.

Ancak, çözüm, sorunun bu noktaya nasıl geldiğini de bilmemizle başlar. Kanaatimce, olay çok boyutludur. Bunları, sorunun yoğunlaştığı Hollanda Diyanet Vakfı’nın yapısı ve işleyişi, Hollanda içindeki gelişmeler, hesaplar ve Türkiye–Avrupa Birliği ilişkilerinde yaşanan kırılgan süreç olarak genelleyebiliriz. 

Diyanet araçsallaştırılmakta mıdır?
İsterseniz son şıktan başlayalım. Bir çok kişinin de kabul edeceği üzere, ne yazık ki
Türkiye– Avrupa Birliği ilişkileri, son yıllarda arzu edildiği şekilde gitmemektedir. Taraflar kendilerine göre haklı sebeplerle süreci neredeyse durdurmuşlardır. Karşılıklı açıklamalar adeta restleşme noktasındadır. İşte böyle bir süreçte, Avrupa’da Diyanet üzerinde yoğunlaşan bir tartışmanın başladığı dikkat çekmektedir. Adeta son aylardaki Türkiye–Avrupa ilişkilerinin gerginleşmesinin bir sonucu olarak, Diyanet günah keçisi seçilmiştir.
Diyanet, bir takım hesapların içine çekilerek araçsallaştırılmaktadır. Burada Hollandalı Türklerin sadece dini değil sosyal ve kültürel ihtiyaçları konularında da destekleyici çalışmalar yapması tüzük emri olan HDV kasıtlı olarak Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Devleti hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile karıştırılmaktadır!

Hollanda iç siyasetinde gelişmeler
Diyanetin hedef tahtasına oturtulmasında rol oynayan Hollanda içindeki gelişmeler ise şöyle sıralanabilir:
Geçtiğimiz yıl yapılan Türkiye seçimlerinde, vatandaşımıza hizmet ve kolaylık anlayışıyla, seçim noktalarına kaldırılan otobüs meselesinde, Diyanet gündeme gelmiştir. Diğer taraftan 15 Temmuz kanlı ve kahpe darbesinden sonra, FETÖ’cüler başta olmak üzere, Hollanda medyası Diyanet imamlarını ve camilerini 'Türkiye’nin uzun eli' olarak lanse etmişlerdir. İmamlar 'ajan' olarak nitelendirilmiş ve Diyanet teşkilatı yıpratılmıştır.
Bu bölümde, bir de 15 Martta yapılacak milletvekili seçimleri ve bazı parti ve liderlerin Türkler'in oylarını hesap etmeleri de düşünülmelidir.

Teşkilatta hantal yapı
Önemli sorunlardan biri ise, Hollanda Diyanet Vakfı’nın yapılanmasındadır. Kurulduğu 1982 yılından beri şartlar çok değişmiş olmasına rağmen HDV nin yönetim şekli ve organizasyonu hemen hemen aynı kalmıştır. Hantal bir yapı görünümü hakimdir. Konuyu geçenlerde kısaca, ‘Hem Hollanda hem de Müslümanlar Kaybetti’ başlıklı yorumumda anlatmıştım. Tekrarlamak gerekirse; Hollanda Diyanet Vakfı İcra Kurulu başkanlığına otomatik olarak daima Lahey Büyükelçiliği Din İşleri Müşaviri atanır. Atanan kişi hem diplomat hem de Diyanet görevlilerinin amiridir. Bu kişinin başkanlık ettiği HDV ise Hollanda Türk toplumuna yönelik çalışmalar yapar. Maddi ve manevi destekler konusunda karar verir. Bu çalışma şekli ve Diyanet teşkilatını bilmeme ve bir türlü anlamak istememe, zaman zaman Hollandalılarla Türk toplumu arasında bir sorun olarak algılanmaktadır.
Diğer taraftan, maalesef, Din Hizmetleri Müşaviri olarak Hollanda’ya tayin edilen bazı arkadaşların da bu hassas dengeyi anlamamaları, sivil nitelikli HDV başkanlığı ve Din Hizmetleri Müşavirliği görevlerini defalarca birbirine karıştırmıştır. Bu da elbette Diyanet teşkilatından haz almayanların ekmeğine yağ sürmüştür.
Hollanda Diyanet Vakfı’ndaki yapısal sorunlarla ilgili yıllardır eleştiriler yapılmaktadır. Ancak bunların pek de ciddiye alındığına şahit olmadık. Bu durum, 'gelen gideni aratır' mantığıyla hep devam ede geldi. Hollanda Diyanet Vakfı, biran önce kendine çeki düzen vermeli ve çok özenle yeniden yapılanmalıdır. Yapılanmada organizasyon kültürünün ileri derecede geliştiği ve uluslararası tecrübeye sahip bir ülke olan Hollanda’dadan istifade etmenin de bir yolu bulunmalıdır.  

Evet, Soysal İşler Bakanı Lodewijk Asscher’in, Hollanda kamuoyuyla paylaştığı konular ve notlar, Hollanda Diyanet Vakfı için bir fırsat haline dönüştürülmelidir. Eleştirileri muğlak niyet okumalarla geçiştirmekle bir yere varmak mümkün değildir. Kurumun sağlıklı işlemesine yönelik her türlü yapıcı eleştiri ciddiye alınmalıdır.  Öyle bir teşkilat yapısı ortaya konulmalı ki, gelecek asırlarda da Hollanda Diyanet Vakfı, insanımıza hizmet etmeye devam edebilsin.
Veyis Güngör.

Başbakan Yardımcısı Lodewijk Asscher'in kendi diliyle yaptığı açıklama:

Persverklaring minister Asscher over gesprek met Diyanet Nederland op 19 januari 2017
Nieuwsbericht | 19-01-2017 | 17:39

• Vanmiddag heb ik op het ministerie gesproken met een aantal bestuursleden van de Islamitische Stichting Nederland (ISN), de Nederlandse tak van Diyanet.

• Aanleiding voor het gesprek is de onrust die eind vorige jaar ontstond rond de dubbelrol van Diyanet Nederland-voorzitter dhr. Acar, als diplomaat voor de Turkse overheid en als religieus leider van Diyanet in Nederland. Een dubbelrol die kan leiden tot ongewenste vermenging van politiek en religie in ons land.

• Ik heb richting de bestuursleden van Diyanet Nederland herhaald dat in Nederland politiek en religie gescheiden zijn en dat we geen buitenlandse politieke inmenging accepteren.

• Ook heb ik benadrukt dat we van iedereen, ook van buitenlandse religieuze leiders, verwachten dat zij de vrijheden en grondrechten van ons land respecteren.

• We hebben een constructief gesprek gehad over de toekomstige rol en organisatiestructuur van Diyanet in Nederland.

• Het bestuur van Diyanet Nederland zal een commissie instellen die werkt aan een nieuwe organisatiestructuur waarbij elke vermenging van religie en politiek wordt voorkomen.

• Dat betekent dat de toekomstige voorzitter van Diyanet Nederland ook uitsluitend een rol als religieus leider zal hebben.

• Verder heb ik met Diyanet Nederland afgesproken dat ze mij op korte termijn schriftelijk inzichtelijk zullen maken hoe de financiering rond Diyanet Nederland en de bij hen aangesloten imams geregeld is.

• Tot slot heb ik afgesproken dat Diyanet Nederland samen met mijn ministerie gaat bekijken hoe door Turkije uitgezonden imams beter kunnen worden voorbereid op de Nederlandse samenleving.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar