Türk asıllı rejisör Sadettin Kırmızıyüz'den, tartışma yaratan bir oyun: Metropolis#1

Her pazar günü, Hollanda'daki bir tiyatro oyununu yazmayı prensip edinen, Deventer eski Başkonsolosumuz Orhan Ertuğruloğlu, bu kez bir Türk yapımcı ve oyuncudan söz etmiş. Ertuğruloğlu'nun yazısı şöyle:


Türk asıllı rejisör Sadettin Kırmızıyüz'den, tartışma yaratan bir oyun: Metropolis#1

Hollanda Milli Tiyatrosu, “Het Nationale Theater” ile, Türk kökenli Sadettin Kırmızıyüz’ün “Stichting Trouble Man” (Belalı Adam Vakfı) ortak yapımı Metropolis 1, Hollanda’daki şehir hayatının çeşitli veçhelerini inceleyen bir tiyatro serisinin ilkini oluşturuyor.

Oyun, büyük şehirlerdeki eğitim sorunlarına odaklanmış.

Arkadan, politika, medya ve suç sorunlarını ele alan oyunlar gelecek.

Kavram, belli belirsiz öncü denebilecek “The Wire” isimli televizyon serisine dayanıyor.

Çılgın Müdire Erica Kromhout’u oynayan Antoinette Jelgersma’ya, öğrenciler boşuna “Führer” lakabı takmamış. Despot Müdire, her ne pahasına olursa olsun, "rating"i alt sıralarda sürünen Lahey’deki Oranje Koleji isimli okulunu, iftahara geçen mektepler arasına sokmak istiyor. Amaç “Excelent” yani “İftihar” listesine girmek. Bunun için her şey mübah. Müdirenin emirlerini sorgulayan iyi niyetli 'müracaat görevlisi'nin ve genç bayan tarih öğretmeninin lafları ağızlarına tıkılıyor. Okulun güvenlik görevlisi, müdirenin emri üzerine, saf tarih öğretmenini okuldan dışarı atıyor. 

Müdire, kendisinden o kadar emin ki, okul iftihar listesine girdiği zaman, Prenses’in okulu ziyaretinde yapacağı konuşmasını bile yazmış. Okulun amfisini bu ziyarete hazırlık olarak, Hollanda’nın milli rengi turuncuya boyatıyor. 

Eğitim konusunda farklı düşündüğü için cebren okuldan kapı dışarı atılan öğretmen, toplumsal gerçekçilikle- anlamsızlık, belgesel tiyatro ile melodram arasında , bir türlü dengeyi tutturamayan oyundaki saçmalıklardan sadece biri. 





Oyunun malzemesi, Hollandalı öğretmenler, öğrenciler ve müfettişler arasında yapılan geniş söyleşilere dayanıyor. Ancak, şehirlerdeki eğitimin karmaşık karakterini tam olarak yansıtmak için, Kırmızıyüz bu kadar geniş ham bilgiyi imbikten geçirememiş ve süzememiş. Buna şaşmamak lazım. Çünkü oyunun ilham kaynağı, “The Wire” da, 10 uzun bölümde tek bir konu inceleniyordu. Oysa ki Kırmızıyüz, bir buçuk saatlik tek bir oyuna bir çok şey sokuşturmaya çalışmış. Bu bir tarafa, metni yazmakla kalmamış, birçok rolü de üstlenmiş. Kısacası bir yığın karpuzu bir koltuğa sığdırmaya kalkışmış. 

Basında çıkan eleştirilerde, 'Oyunda çok şeye dokunulmuş, ama hiçbiri işlenmemiş' deniyor. Bazı sahneler yarım kalmış ya da sorunların nereden kaynaklandığının sadece belli belirsiz izleri seçiliyor.





Stephan Walle, sosyal ve duyarlı “müracaat görevlisi”ni, Kaspar Schellingerhout, ''raydan çıkmış öğrenciyi'' canlandıramadığı için değil. Oyunda çok safra var. Netlik yok. Diyaloglar güçlü, etkili değil. Laf olsun torba dolsun misali basmakalıp, klişeleşmiş konuşmalarla dolu. Diğer sahneler ise ya tamamen yersiz veya sanki aktörlerin egosunu tatmin için konmuş gibi. 

Eleştirmenlere göre, Metropolis#1 bu haliyle hedefi ıskalamış. Umarız dizinin gelecek bölümlerine yapımcılar daha fazla vakit ayırır, ellerindeki malzemeye daha eleştirisel bakar ve gerekli olanları seçer. 





Metropol #1 bana hafiften Hababam Sınıfı'nı anımsattı.

Hababam Sınıfı, Rıfat Ilgaz'ın Dolmuş dergisinde yazmaya başladığı öykülerden bir bölümünü birleştirerek 1957 yılında kitaplaştırdığı eseriydi.

Kitap, filmlerinden önce Beyoğlu Küçük Sahne`de 1966`da Zeki Alasya, Metin Akpınar, Ercan Yazgan, Ahmet Gülhan ve Suzan Uztan, Ali Yalaz, Ulvi Uraz ve Zihni HKüçümen gibi zengin bir oyuncu kadrosundan oluşan Ulvi Uraz Tiyatro Topluluğu'nca sahneye kondu. 

1974`te ilk filmi çekilen Hababam Sınıfı, o güne dek görülmemiş bir başarı gösterdi ve altı filmi daha çekildi. 

Hababam sınıfı Türk Eğitim Sistemini eleştiren bir kitaptı. İçinde “Mizah” vardı. Ama kara mizah değildi. Olumlu bir mizahtı. Sırf “Güldürmeyi” amaçlamıyordu. Düşündürücü bir mizahtı. Üç neslin okuduğu, seyrettiği Hababam Sınıfı, kimini ağlattı, kimini güldürdü. Kimini düşündürdü. Felsefe bölümü mezunu Rıfat Ilgaz, Kitabındaki hikayelerde üç şey üzerine odaklanır. Satır aralarında “Kopya” eleştirilir. Ezbere dayalı eğitim sistemi eleştirilir. Ve yapmacık şark riyası saygı yerilir.





Sadettin Kırmızıyüz, Hababam Sınıfı’nı okudu mu, filmini veya oyunu gördü mü bilmem. 

Yeri gelmişken söylemeden edemeyeceğim. 'Yurt dışında doğmuş genç Türk göçmenlerine de dilimizi ve edebiyatımızı nasıl sevdiririz?'  sorusu oldum olası kafamı kurcalamıştır.





İsterseniz biraz da Sadettin Kırmızıyüz’ü tanıyalım.

İşçi ailesinin çocuğu olarak 1982 yılında Hollanda’nın doğusunda, “achterhoek” (ücra köşe) tabir edilen Zutphen’de dünyaya gelmiş. Çift pasaportlu. Aktörlük eğitimi aldığı Maastricht Tiyatro Akademisi'nden 2007 yılında mezun olmuş. Tarihe ve dünya edebiyatına meraklı. Eleştirmenlere göre, göçmen işçi çocuğu olmanın büyüsünden kendisini kurtaramadığından, yaşadıkları, yaptığı tiyatronun temelini oluşturuyor ve “Baba, oğul, dini bayram” gibi “egobelgesel” tarzında oyunlar koyuyor.

2010 yılında kendi oyunlarını sahnelemek için Belalı Adam Vakfını kurmuş. Bağımsız çalışıyor ve göçmenlik gerçeği, çok kültürlülük gibi büyük güncel temalar üzerinde yoğunlaşıyor. 



İlhan KARAÇAY