Kendi ekonomisini yaratan güç: Kooperatifler

Kooperatiflerin ulusal ekonomiye katkıları, kooperatiflerin ulusal ekonomiye katkılarına bakıldığında, ulusal düzeyde kooperatif ekonomisinin, dünyadaki dört ülkede (Yeni Zelenda-yüzde 20, Hollanda-yüzde 18, Fransa-yüzde 18, Finlandiya- yüzde14) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 10’undan fazlasını oluşturduğu görülür.


Kendi ekonomisini yaratan güç: Kooperatifler

Doç. Dr. İmam Bakır Kanlı, kooperatifçiliğin önemini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Kooperatifçilik; ruhunda yardımlaşma, dayanışma, iş birliği ve uzlaşma gibi toplumsal yapının sürdürülebilirliğine katkı sağlayan önemli stratejik unsurları barındıran, insanın var olduğu ilk günden bugüne, örgütlü ve bilinçli bir mekanizma olarak sadece ekonomik hayata değil aynı zamanda sosyal ve kültürel hayata da olumlu katkılar sağlayan bir oluşumdur. Her ne kadar Uluslararası Kooperatif Birliği’ne göre (International Cooperative Alliance-ICA) “modern” anlamda kooperatifçilik hareketi 1844 yılında, “Rochdale Öncüleri” (The Rochdale Pionners) olarak adlandırılan bir grup zanaatkarın oluşturduğu tüketim kooperatifi ile dünyaya tanıtılmış olsa da aslında hareket, insanlık tarihi kadar eskidir. Özellikle İslam medeniyetinde, İslam’ın ilk yıllarında "emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker" prensibi uyarınca kurulan Hisbe Teşkilatı ile başlayan hareketin kurumsallaşma süreci, sonrasında Fütüvvet Teşkilatı’na, oradan Ahi Teşkilatı’na ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde de Lonca Teşkilatı’na kadar kendini taşımış ve fonksiyonel olarak eksiklik ve yetersizliklerine rağmen bugünlere kadar gelebilmiştir.

Kooperatifçilik uluslararası bir politika olarak kabul edildi

World Cooperative Monitor’un 2020 yılı verilerine göre bugün dünyadaki insanların en az yüzde 12’sinin toplam 3 milyon kooperatiften birine üyesi oluşu ve küresel ölçekte en büyük 300 kooperatifin 2 milyar ABD doları üzerinde ciro yapıyor olması, kooperatifçiliğin geldiği yeri göstermesi açısından önemlidir. Ayrıca kooperatiflerin dünya çapında gerçekleşen istihdamın yüzde 10’unu oluşturması da bu modelin stratejik önemini ortaya koyuyor.

Nitekim günümüzde kooperatifler, yerel ekonomik kalkınma bağlamında, yerel ekonominin gücünü ve çeşitliliğini artırarak, yerel halk için iş imkanları geliştirmeye ve yaşam kalitesini arttırmaya yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda, ticari aktiviteler sonunda elde edilecek gelirlerden alınacak vergiler aracılığıyla da kamu ekonomisine katkı sağlar.

Bugün geldiğimiz noktada, kooperatiflerin stratejik önemi uluslararası kuruluşlar tarafından da kabul edilmiştir. Bu bağlamda gerek Birleşmiş Milletler Teşkilatı gerekse Uluslararası Çalışma Örgütü, bazı düzenlemelerle[1] kooperatifçilik ekosisteminin gelişmesi için birtakım destekleyici mekanizmaların oluşturulmasına yönelik önemli adımlar atmışlardır. Bu bağlamda kooperatiflerin; sürdürülebilir kalkınma, istihdam sağlama ile bilhassa yoksullukla mücadelede ve sürdürülebilir bir sosyal yaşam oluşturmadaki rolünün önemi vurgulanmış ve hükümetlerden kooperatifçilik ekosisteminin gelişebilmesi için gerekli altyapıyı oluşturması talep edilmiştir. Böylece, kooperatiflerin geliştirilmesi, uluslararası bir politika olarak da kabul edilmiştir.

Dünya genelinde kooperatifler

Bugün kooperatiflerin toplam varlığının yaklaşık 20 trilyon ABD dolarına ulaştığı söylenmektedir. Diğer yandan kooperatiflerin istihdam üzerindeki etkisine bakıldığında özellikle G20 ülkelerinin bu konudaki başarısı da aşikardır. Uluslararası Sanayi ve Hizmet Kooperatifleri Örgütü[2] (CICOPA) tarafından 2017 yılında yayımlanan rapora göre kooperatiflerde çalışan sayısı 16 milyonun üzerindedir.

Afrika’da her on üç kişiden biri, bir kooperatife üyedir. Asya kıtasında en çok kooperatifin bulunduğu ülke Çin’dir. Çin'in bir milyonu aşkın kooperatifi ve bu kooperatiflerde 2,5 milyona yaklaşan çalışanı bulunuyor. Avrupa’da üç ülkenin nüfusunun yarısından fazlası; -İrlanda’nın yüzde 70, Finlandiya’nın yüzde 60 ve Avusturya’nın yüzde 59’u- bir kooperatife üyedir. Her on Kanadalıdan dördünün en az bir kooperatife üyeliği bulunur.

Amerika kıtasında bulunan her beş kişiden biri kooperatif üyesidir. Dünyanın en büyük sağlık hizmetleri kooperatif sisteminden birine sahip olan Brezilya'da sunulan hizmetler, eyaletlerin yüzde 80’inden fazlasına ulaşmaktadır. Brezilya'daki kooperatif sisteminde, 98 bin hekimin üye olduğu ve yaklaşık 12 milyon hastaya hizmet veren 367 kooperatif yer almaktadır. Arjantin’de kırsal elektriğin yüzde 58’i kooperatifler tarafından sağlanmaktadır.

World Cooperative Monitor’un 2020 yılı verilerine göre bugün dünyadaki insanların en az yüzde 12’sinin toplam 3 milyon kooperatiften birine üyesi oluşu ve küresel ölçekte en büyük 300 kooperatifin 2 milyar ABD doları üzerinde ciro yapıyor olması, kooperatifçiliğin geldiği yeri göstermesi açısından önemlidir. Ayrıca kooperatiflerin dünya çapında gerçekleşen istihdamın yüzde 10’unu oluşturması da bu modelin stratejik önemini ortaya koyuyor.

ABD’de ise, her üç Amerikalıdan biri en az bir kooperatifin üyesidir ve bu bağlamda ABD, dünya çapında toplamda 350 milyon kooperatif üyeliğine sahiptir. Kooperatifler her yıl 2 milyon iş imkanı sağlamakta, yıllık satışlara 652 milyar ABD doları katkıda bulunmaktadır. Ayrıca ABD’de 1.000’den fazla elektrik kooperatifi, özellikle kırsal alanlarda, hane halklarının yaklaşık yüzde 100’üne elektrik sağlamaktadır. Japonya’da ise, 120 kooperatif, önleyici sağlık sorunlarını çözmeye yönelik yaklaşık üç milyon üyeye sağlık hizmeti vermektedir.

Tüketici kooperatifleri, bugün İskandinav ülkeleri, Atlantik, Kanada, İtalya, İsviçre, Singapur ve Japonya’da pazar lideridir. Tüketici pazarında en şiddetli rekabetin yaşandığı İngiltere’de kooperatifler, pazarın beşinci büyük girişim grubu olarak, özellikle küçük süpermarket sektöründe öne çıkmaktadır. Bu kooperatifler; istihdam sağlama, rekabetçi sistem oluşturma, endüstri standartlarını belirleme ve sağlıklı beslenmeyi teşvik etme ve yönlendirme konularında da güçlü yapılardır.

Diğer yandan kooperatifler, artık sadece küçük sermaye birikimleri ve klasik fonksiyonları ile anılmanın dışına çıkmıştır. Bugün dünyanın en büyük sigorta işletmelerinden bazıları kooperatiflerdir. Uluslararası Kooperatif ve Karşılıklı Sigorta Federasyonu (ICMIF), dünyada toplanan primlerin yüzde 7’sine sahiptir ve 70 ülkeden 184 sigorta işletmesinin üyeliğini barındırmaktadır. İşçi kooperatifleri, özellikle İtalya'nın Emilia-Romagna bölgesinde ve İspanya'nın Bask bölgesinde üyelerine bankacılık, teknik eğitim ve ürün geliştirme gibi ortak hizmetler sunmaktadır. Ayrıca, yaşlılar ve engelliler için sosyal bakım gibi kişisel hizmetler konusunda ortaya çıkan yeni kooperatifler de vardır.

Afrika’da her on üç kişiden biri, bir kooperatife üyedir. Asya kıtasında en çok kooperatifin bulunduğu ülke Çin’dir. Çin'in bir milyonu aşkın kooperatifi ve bu kooperatiflerde 2,5 milyona yaklaşan çalışanı bulunuyor. 

Kooperatiflerin ulusal ekonomiye katkıları

BM Ekonomik ve Sosyal İşler Bölümü (Department of Social and Economic Affairs) Sosyal Politika ve Kalkınma Birimi (Division for Social Policy and Development) için Nisan 2014 yılında hazırlanan rapor[3] bağlamında, kooperatiflerin ulusal ekonomiye katkılarına bakıldığında, ulusal düzeyde kooperatif ekonomisinin, dünyadaki dört ülkede (Yeni Zelenda-yüzde 20, Hollanda-yüzde 18, Fransa-yüzde 18, Finlandiya- yüzde14) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 10’undan fazlasını oluşturduğu görülür.

Koronavirüs salgını sürecinde kooperatiflerin rolü ve önemi

Koronavirüs süreciyle birlikte hayat pahalılığı başta olmak üzere ekonomik sistemde yaşanan istikrarsızlıklar, gıda tedarik güvenliğinde yaşanan sorunlar ve artan çevresel bozulmalar, kooperatiflerin sunduğu girişimcilik modelini, bu sorunların çözümünde hükümetlerin gündemine getirmiştir. Küresel ölçekte politika yapıcılar, sürdürülebilir yerel kalkınmanın sağlanmasında, yoksullukla mücadelede, dezavantajlı grupların yaşadığı; sosyal dışlanma, fırsatlara erişim eksikliği, küreselleşmenin getirdiği dengesizlik ve artan ekonomik eşitsizlikler gibi olumsuzlukların giderilmesinde kooperatifleri en üst düzeyde önermekte, teşvik etmekte ve bir rol model olarak sunmaktadır. Salgın sürecinde kooperatiflerin sinerjisi, tedarik zincirlerinde yaşanan kırılma ve enflasyonla mücadele başta olmak üzere ekonomik krizle mücadelede öncü rol oynamıştır.

Nitekim günümüzde kooperatifler, yerel ekonomik kalkınma bağlamında, yerel ekonominin gücünü ve çeşitliliğini artırarak, yerel halk için iş imkanları geliştirmeye ve yaşam kalitesini arttırmaya yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda, ticari aktiviteler sonunda elde edilecek gelirlerden alınacak vergiler aracılığıyla da kamu ekonomisine katkı sağlar.

Bugün dünyanın en büyük sigorta işletmelerinden bazıları kooperatiflerdir. Uluslararası Kooperatif ve Karşılıklı Sigorta Federasyonu (ICMIF), dünyada toplanan primlerin yüzde 7’sine sahiptir ve 70 ülkeden 184 sigorta işletmesinin üyeliğini barındırmaktadır. 

Kooperatifçiliğin geliştirilmesinde siyasi iradeye düşen görev

Yerel yönetimler ve özelde ise belediyeler, ekonomik kalkınmayı desteklemek, kooperatifler gibi iş birliği, dayanışmaya ve ortaklığa dayalı ekonomik modeller geliştirmek ve bunları uygulamak için çeşitli yaklaşımlar, programlar benimseyebilir. Bu çerçevede, belirli araçlar ve stratejiler kullanarak bunu sistemik bir yapıya, anlayışa dönüştürebilirler. Bunu başarabilmek için ise her şeyden önce; girişimcilik, iş birliği, yardımlaşma ve dayanışma fikri, bir toplumsal yaşam tarzına dönüştürülebilmelidir. İçselleştirilmemiş bir hareketin orta ve uzun dönemde başarı elde etmesi mümkün değildir.

Siyasi irade, yerel girişimcilik ekosisteminin ve özelde kooperatifçiliğin geliştirilmesine yönelik kapsamlı bir kamu politikası oluşturmalı ve kalkınma planlarına bunu aktarabilmelidir. Diğer yandan, siyasi iradenin kooperatifçilik mevzuatını, kooperatiflerin yerel ekonomik kalkınmanın stratejik oyuncusu olduğu gerçeğini göz önünde bulundurarak ve bütüncül bir bakış açısıyla, kolaylaştırıcı, teşvik edici, destekleyici ve yaygınlaştırıcı bir yaklaşımla yeniden ele alması elzemdir. Bu girişimcilik ekosisteminin yeşertilmesi ile sadece üretici değil, aynı zamanda tüketici de önemli kazanımlar sağlayacak; başta hayat pahalılığı ile mücadele olmak üzere, üreten bir ekonominin ruhi altyapısı da gerçekleştirilmiş olacaktır.

Sonuç olarak kooperatifler, kent ekonomisinin başat aktörleridir. Yerel yönetimlerin ve özelde de belediyelerin bu aktörlerle yapacakları iş birliğini, verecekleri teşvik ve desteklerle stratejik düzeye getirmeleri, kalkınmayı da sürdürülebilir hale getirecek, böylece toplumun refah ve mutluluğu mümkün olurken, belki de “ceketimizin astarı içinde kaybettiğimiz” yeni bir medeniyetin kurulmasına vesile olacak bir yapı taşı görevini de yerine getirmiş olacaktır.

***

[Doç. Dr. İmam Bakır Kanlı, Marmara Üniversitesi]

Not: Bu çalışma, Kentli Hakları [Kanlı, İ. B. (2022). Adalet Yayınevi, Editör: Özaslan Kızılboğa Rüveyda, Basım sayısı:1, Sayfa sayısı:401, ISBN:978-625-8092-45-5, Bölüm Sayfaları:77 -126] adlı kitapta yer alan, “Kentsel Ekonomik Kalkınmanın Sağlanmasında Belediyeler ile Kooperatifler Arası İşbirliğinin Önemi” adlı bölümünün özetlenerek derlenmiş halidir.

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.