ÜLKE GIYBETHANE OLDU


Gündem, bizi gıybete alıştırdı.
Sabahtan akşama kadar tanıdıklarımızın kimliğini, kişiliğini, şahsiyetini yiyip bitirmekle vakit geçiriyoruz.
Evlerde ve işyerlerinde yapılan gıybetler ulusallaştı.
Laf getirip götüren nemamlar, arabozucular, alabacaklar resmi hüviyet kazandı, acar muhbir veya muhabir unvanı aldı.
Televizyonunuzun birinci haberi gıybet.
Gazetelerin manşeti gıybet.
Dostların ilk sorduğu gıybet.
Kurtulmak için bu gün anne ve babanızı ziyaret ediniz.
Yanınızda ve yakınınızda iseler bu gün biraz daha aşkla şevkle ellerini öpünüz.
Yakınınızdaki akrabaları da ziyaret ediniz ve gücünüzle orantılı olarak hediyelerinizi de ihmal etmeyiniz.
Akrabalarınız uzakta iseler telefonla, tatlı mesajlarla gönlünü alınız ve ihtiyacı olup olmadığını münasip bir dille sorunuz ve ihtiyacı olduğunu hissettiğiniz anda gücünüze göre yardım elinizi uzatınız.
Bu gün düşününüz ve kime küs olduğunuzu hatırlayınız.
İnşaallah kimseye küs değilsinizdir.
Eğer küs iseniz kaç gündür küs olduğunuzu hatırlayınız.
İki gün olmuşsa üçe vardırmadan hemen gidiniz ve barışınız.
Üç günü geçmişse yine hemen barışınız ve Allah’tan af isteyiniz.
Sevgili peygamberimiz, üç günden fazla küs kalmanın helal olmadığını haber verir. (Müslim, Sahih, K. Birr ve Sıle)
Ev ve iş komşularınız arasında biri bir haksızlık yapıyorsa haklının yanında yer alınız ve haksıza o haksızlığı yaptırmamakla her ikisine de yardım ediniz.
İhtiyacını kimselere hissettirmemeye çalışan insanları arayınız, bulunuz ve onun ihtiyacını karşılayınız.
Gücünüz yetmiyorsa gücü yetene haber veriniz.
Yeme, içme, barınma ve tedavi konularında ihtiyacı olanların dinine, diline, ırkına, yaşına, partisine bakmadan yardım ediniz.
Sevgili peygamberimizi dinleyiniz:
- حَدَّثَنِي مُحَمَّدُ بْنُ حَاتِمِ بْنِ مَيْمُونٍ حَدَّثَنَا بَهْزٌ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ ثَابِتٍ عَنْ أَبِي رَافِعٍ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ
قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يَقُولُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَا ابْنَ آدَمَ مَرِضْتُ فَلَمْ تَعُدْنِي قَالَ يَا رَبِّ كَيْفَ أَعُودُكَ وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ قَالَ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّ عَبْدِي فُلَانًا مَرِضَ فَلَمْ تَعُدْهُ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّكَ لَوْ عُدْتَهُ لَوَجَدْتَنِي عِنْدَهُ يَا ابْنَ آدَمَ اسْتَطْعَمْتُكَ فَلَمْ تُطْعِمْنِي قَالَ يَا رَبِّ وَكَيْفَ أُطْعِمُكَ وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ قَالَ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّهُ اسْتَطْعَمَكَ عَبْدِي فُلَانٌ فَلَمْ تُطْعِمْهُ أَمَا عَلِمْتَ أَنَّكَ لَوْ أَطْعَمْتَهُ لَوَجَدْتَ ذَلِكَ عِنْدِي يَا ابْنَ آدَمَ اسْتَسْقَيْتُكَ فَلَمْ تَسْقِنِي قَالَ يَا رَبِّ كَيْفَ أَسْقِيكَ وَأَنْتَ رَبُّ الْعَالَمِينَ قَالَ اسْتَسْقَاكَ عَبْدِي فُلَانٌ فَلَمْ تَسْقِهِ أَمَا إِنَّكَ لَوْ سَقَيْتَهُ وَجَدْتَ ذَلِكَ عِنْدِي
“Kıyamet gününde Allah, şöyle buyurur: “Adem oğlu, ben hastalandım da sen ziyarete gelmedin” diyecek.
Adem oğlu- Ya rabbi, sen alemlerin Rabbisin, seni nasıl ziyaret edeyim?
Allah- Bilmiyor musun, filan hastalandı, sen onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin, beni (m rızamı) onun yanında bulacaktın.
Allah- Adem oğlu, ben, senden yemek istedim, sen beni doyurmadın.
Adem oğlu- Ya rabbi, sen alemlerin Rabbisin, seni nasıl doyururum ben?
Allah- Bilmiyor musun, filan kulum senden yemek istedi sen onu doyurmadın. Eğer doyursaydın onu benim yanımda bulacaktın.
Allah- Adem oğlu, bilmiyor musun, senden su istedim beni sulamadın.
Adem oğlu- Ya Rabbi, sen alemlerin Rabbisin, seni nasıl sulayayım?
Allah- Kulum senden su istedi, sen onu sulamadın. Eğer sulasaydın, onu benim yanımda bulacaktın” buyurmuş. (Müslim, sahih, K. Birr ve Sıle)
Haydin, bu gün su parası veremediği için suyu kesilen, çocuklarına yemek yediremeyen, elektrik parası olmadığı için evi ve iç dünyası karartılan birinin gönlünü alıverin.
Belediye başkanları, ve elektrik sorumlusu, su ve elektrik parasını ödemeyenleri araştırma yaptırın ve gerçekten ödeyecek durumda değillerse suyun kesilmemesi talimatını veriniz.