Halkın Hoparlörü


Kabre girdiğimizde topraktan kazandıklarımızı toprağa geri veriyoruz. Bizimle beraber kalan, gönlümüzle inandığımız ve ya inkar ettiğimizle dilimizle ikrar veya inkar ettiğimiz, kabrimizi ya cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukur yapıyor. Rabbimiz, Rahman süresinde önce Kur’anı öğrettiğini haber verdikten sonra insanı yarattığını, ondan sonra da beyanı öğrettiğini haber veriyor. “Allah (Celle celalüh) tan başka yaratan, yaşatan ve yöneten olmadığına, Muhammed (Sallallahü aleyhi ve sellem) in onun kulu ve Rasülü olduğuna şahitlik ederim” demek bir insanın bu dünyada özgürlüğünü ilan etmesi demektir. Yoksa ister doğulu olsun ister batılı olsun neyi nasıl yapacağı konusunda kendisi gibi birilerinin koyduğu kurallara boyun eğmek zorunda kalıyor. Eğmeyeni de eğdiriyorlar. Kur’an ve sünnete göre bilerek yaşayan Müslümanlar, neyin hak neyin batıl olduğunu Allah’ın kitabındaki ölçülere göre belirlerler. İslam’a inanmayanlar da Kovboy kurallarına göre kobay gibi yaşamaya devam ederler. 12 Ocak 1973 yılında yayın hayatına başlayan Milli gazete, ilk sayısında “Hak Geldi Batıl Zail Oldu” (İsra süresi ayet 81) ayetini Baş tacı etmiş, etmeye de devam ediyor. Hakkın sesi olmaya, batılın hakka dönüşümüne yardımcı olmaya, bütün gücüyle o günden bu güne kadar çalışmaya devam ediyor. Şu anda hangi gazeteye giderseniz gidiniz orada Milli gazete mektebinden geçmiş birini bulursanız. Hangi gazetede kaleminin ucundan hak huzmeleri sızan birini görürseniz hiç tereddüt etmeden “Bu Milli gazete mektebinden geçmiş” dedikten sonra araştırıverirseniz öyle olduğunu göreceksiniz. Yıkıcılık yapmamıştır bu gazete. Yapıcılığa devam etmektedir. Çok satan etkisiz gazeteler, hükümetler devirmişlerdir ama hükümet yapıcı olamamışlar. Milli gazete ve Milli görüş mektebinden, iki Cumhurbaşkanı, dört Başbakan çıkmıştır. Yüzde yüz Hak olan Cenabu Hakkın sözleridir. Onu anlamada sevgili peygamberimizi örnek alarak okumaya, onunla hayatımızı süslemeye dikkat ederken dünya insanına Kur’an ve Sünneti duyurmaya devam edeceğiz. Bunun için de dil ve kaleme ağırlık vereceğiz.

Alak süresinde Kur’an ayetlerini okumaya başlamamızın hemen ardında kaleme de dikkatimizi çekmiş ve ardından Kalem süresini indirmiştir. Bu çağda kalemlerimiz bilgisayarlarımızdır. Defterlerimizden biri de gazete sayfalarıdır. Zehirli, kuduz kelimelerden uzak duracağız. Rabbimiz, En’am süresinde şeytanların ve şeytanlaşmış insanların yaldızlı sözlerle insanları kandırmaya çalıştığını, kafirlerin kalplerinin de o yaldızlı sözlere meylettiğini haber verir: ُ ي ِّنِجْالَ و ِسْنِْ الْ َنٌِاطٌََ ا ش ًّوُدَ ع ًٍِّبَ ن ِّلُكِ ا ل َنْلَعَ ج َكِلَذَكَو َفُرْخُ ز ٍضْعَ ى ب َلِ إ ْمُهُضْعَب ًِوح َونُرَتْفٌَ اَمَ و ْمُهْرَذَ ف ُوهُلَعَ ا ف َ م َكُّبَ ر َاءَ ش ْوَلَ ا و ًورُرُ غ ِلْوَقْال(112) En’am112- Böylece biz, her peygambere, insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık. Aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Eğer Rabbin dilemiş olsaydı onu yapamazlardı. Onları ve iftiralarını bırak. َونُفِرَتْقُ م ْمُ ا ه َ وا م ُفِرَتْقٌَِلَ و ُهْوَضْرٌَِلَ و ِةَرِخَ ْالِْ ب َونُنِمْؤٌُ َ لَ َنٌِذَّ ال ُةَدِئْفَ أ ِهٌَْلِ ى إ َغْصَتِلَ و (113) En’am 113- Ahirete iman etmeyenlerin gönülleri, ona (yaldızlı sözlere) meyletsin, hoşlansın ve yaptıkları suçları kazanmaya devam etsinler diye fısıldar. (En’am süresi ayet 112-113) Sözümüz doğru, açık, akıcı, çekici, sevdirici, etkileyici olsun ama çirkini güzel, batılı hak, zehri panzehir gösteren yaldızlı sözlerden uzak olsun. Tatlı suyun çeşmesini atalarımız sanat eseri olarak yapmışlar. Tatlı su güzel bir oluktan aksın istemişler. Güzel, doğru, gönül açıcı sözlerimizi insanlığa sunarken özümüz de tenimiz de kalıbımız da kalbimiz de temiz olsun. Güzel peyniri, domuz derisine basarsanız yenmez hale getirirsiniz. Altından haç yaparsanız altına yazık edersiniz, sevdiğinizin boynuna takamazsınız. İçinde zehir olan ballı sözlerden sakınınız. Şeytanın vesvesesinden uzak durunuz. Şeytan size cennetin yolunu gösterse gitmeyiniz, kapı açılınca kendinizi cehennemde bulursunuz. Diliniz içinizin tercümanıdır. İçinizde ne varsa dilinizden o sızar. İçinizi Hak kelamıyla doldurun, dilinizi onunla süsleyin. Ağzımız, kalemimiz, hakkın hoparlörü olsun. Rabbimiz buyurur:  َنٌِقَّتُمْلِ ل ٌةَظِعْوَمَ ى و ًدُهَ و ِاسَّلنِ ل ٌانٌََ ا ب َذَه(138) Al-i Imran138- Bu, insanlar için bir açıklama ve mûttakiler için yol gösterme ve öğüttür. َنٌِنِمْؤُ م ْمُتْنُ ك ْنِ إ َنْوَلْعَ ْ الْ ُمُتْنَأَ وا و ُنَزْحَ ت َلََ وا و ُنِهَ ت َلََ و (139) 139- Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer mü'min iseniz mutlaka en üstün sizsiniz. (Al-i Imran süresi ayet 138-139)