Bugün Aylan Kurdi’ye yemek götürdük


Surdiye’deki savaşta insanlar ölmeye devam ederken savaştan kaçanlar da kaçarken ölüyor. Savaş milyonlarca insanı evlerinden ve yurtlarından etti, imkanı bulan savaştan uzaklaşmaya çalışıyor, güçleri yeterse dünyanın öbür ucuna kadar. Avrupa’nın göbeği Brüksel’e kadar gelebilenler oluyor. 

Savaşı çıkaranlar birbirlerine kızmaya ve vurmaya devam ederken bizler de sorumlular hedefliyoruz ama mümkünse sorumluluk istemiyoruz, ta ki sorunlar gözümüze batana kadar, beynimize ve duygularımıza dokunana kadar, cep telefonlarımızda herkesin paylaştığı resimleri görünceye kadar. Gözlerimin önünde çocuklar ölünce kendilerimizinkiler geliyor aklıma, onları kayıp edebilmek geliyor aklıma ve … ağladım da bu duruma. Dayanamadım gördüğüm acıya, kıyıya vurmuş cansız minik bedenin görüntülerine, içim doldu ağladım Aylan Kurdi’nin son görüntüsüne.

 


Kimse istemiyor çocuklar ölsün ama yine de kızıyoruz birilerine, nefret ediyoruz diğerlerine, bu durumu onlar çıkardı diyoruz ama nafile, Aylan Kurdi’nin son görüntüsünün sorumlusu nefret idi, bu iyi biline. Küçüçük çocuk ölürmü diyoruz, ölmesin yaşasın isityoruz, kalanlara yardım edelim diyoruz ve hep birlikte bu konuda anlaşıyoruz, hepimiz yaşayanlara yemek ve kıyafet topluyoruz, aklımızda hep Aylan Kurdi’nin sahildeki cansız hali. İstemediğimiz sorumluluk, vicdanımıza dokundu, dardakine yardım, aç ve açıkta olana imdat götürürsek Aylan Kurdi yeniden yaşar, öyle düşündük.

Kolukomşu, eşdost, ev halkı ve akraba hep birlikte yeni ve eski ne lazım düşündüysek paketleyip topladık en yakınımızdaki Aylan Kurdi”lere topladığımız yardımları nihayetinde Brüksel’e götürdük verdik. Nekadar çok insan gördüm yardım götüren, her renkten, her milletten insan. Aç ve açıkta kalmışlardı uzaklara kaçarken, yakınımıza kadar gelmişken bizde Aylan Kurdi’ye buğün yemek götürdük.