Yakında Hollanda’yı ziyaret edeceksiniz.


Öncelikle size ve ekibinize “Hoş geldiniz” der bu görüşmelerinizin başarılı geçmesini dileriz.

Hollanda’nın AB’nin dönem başkanı olması dolayısıyla Türkiye’nin AB üyeliği, vize kolaylığı ve de  mültecilerin durumu görüşmelerinizin ana konusu olacağını düşünmekteyiz.  Bu görüşmelerinizde AB ülkelerindeki göçmenlerin konumunun da ele alınmasını arz ve talep etmek istiyoruz.

Çünkü mülteci krizi demokrat Avrupa’da islamofobiyi, yabancı düşmanlığını ve neo-nazizmi yeniden hortlattı.

Göçmenlerin ve mültecilerin güvenliği için yapılması gereken işlem çok kolay ve basittir. AB ülkelerinde yaşayan bütün göçmenlerin ve mültecilerin Avrupa Konseyi tarafından 1993 tarihinde kabul edilen  “ULUSAL AZINLIKLARI KORUMA SÖZLEŞMESİ” kapsamına alınmasını sağlamaktır.

Böylece göçmenlerin can, mal, dil, din ve kültürel değerleri ilgili devletler tarafından yasal statü ile korunacaktır. Hatta göçmenlerin o arada Türklerin anadilleri okullarda ders olarak verilecektir. Bu da bizlerin çocuklarının ve torunlarımızın kendi dil, din ve kültürel değerlerimizi  öğrenerek bulundukları ülkelerde daha sağlıklı, daha kişilikli entegre olmalarını sağlayacaktır.

Avrupa göçmensiz asla yaşayamaz ve ayakta duramaz. Çünkü yaşlanan Avrupa için göçmenlik büyük bir zenginliktir. Göçmenler, topluma yük olmaya değil, yük almaya geliyorlar. Öyleyse onların her türlü güvenlikleri  korunmalıdır.

AB’nin Mülteci Planı

Hollanda Hükümeti, dönem başkanı olduğu AB için yeni bir mülteci planı hazırlıyor. Türkiye’nin 2.7 milyon mülteciye ev sahipliği yapmasından övgü ile söz edilen planda özellikle şu konular öne çıkıyor:

“Türkiye’nin Suriyeli mültecilere böyle candan sahip çıkmasını hiç kimse öngöremedi. Şu anda mülteciler, Türkiye’de çalışıyorlar ve çocukları da okula gidiyorlar. Bu durum elbette alkışlanacak ve desteklenecek bir durumdur.

Ama Türkiye’nin bu olumlu yaklaşımına karşı, AB ülkeleri, sınırlarını özellikle Türkiye-Yunanistan sınırını mültecilere kapatmayı planlıyor. Çünkü bu yolculukta çok insan sularda boğulup ölüyor. Sadece geçen yıl 3700 kişi Ege’nin derin sularında can verdi.

Botlarla AB’ye gelen mülteciler geldikleri botlarla tekrar Türkiye’ye geri gönderilmelidir.

Türkiye, AB ülkelerinin yılda 500 bin mülteciyi kabul etmesini istiyor. Ama biz Avrupa’da sosyal refah devletini korumak için ancak 150-250 bin arası Türkiye’de ilticaları kabul edilmiş olanları almalıyız.

Mültecilerin yasal oturum başvuruları  AB dışında örneğin Türkiye’de yapılmalıdır.”(1)

Mülteciler ve Göçmenler Yabancıdırlar

Gerek mülteciler gerekse de göçmenler Avrupa’da yabancı statüsündedirler.  Bu statü onları gereği gibi koruyamıyor. Oysa ulusal azınlık olarak kabul edilen örneğin Frisliler, Almanya ve Hollanda’da “Azınlık Hakları” kapsamında devlet koruması altına alınmışlardır.

Eyalet milletvekilliğim dönemimde bu konuyu her platformda dile getirip yılmaz bir savunucusu olduk. Hollanda Hükümeti’nin Türkleri ve Faslıları da azınlık statüsüne alma yasa tasarısı Millet Meclisinden geçti. Fakat Senato’da onaylanmayınca tasarı yasalaşamadı. Ama konunun peşini bırakmamak gerekiyor.

Göçmenlerin ve mültecilerin de can ve mal güvenlikleri yasal bir statü ile korunmalıdır. Bunun da yolu bütün göçmenleri; “Ulusal Azınlıkları Koruma Sözleşmesi” kapsamına almaktır. Türkiye,  başarılı mülteci politikasına karşılık olarak AB’den bunu isteyebilir.

Sayın Bakanımız,

Hollanda Hükümeti ile görüşmenizde bu konuyu gündeme getirmenizi sizden özellikle istirham ediyoruz. Böylece Avrupa’da yaşayan 5 milyonu Türk,  42 milyon Müslümanın can, mal, dil, din,  kültürel değerleri ve camilerimiz devlet koruması altına alınmış olacaktır. İlişikte size bu Sözleşme’yi takdim ediyoruz. Gereğini yapacağınıza inanıyor ve güveniyoruz.

En derin saygılarımızla.