Her Küp İçindekini Sızdırır


Neyin oluşmasıyla ilgili hoş bir efsane vardır;

Peygamber Efendimiz, Allâh"ın kendisine ihsan ettiği esrar ve hikmet denizinden bir damlasını, ilmin kapısı Hazret-i Ali' ye de emanet eder ve:

“ Bu sırları sakın ifşâ etme!” diye sıkı sıkı tembihler.

Hazret-i Ali bu emanete tahammül edemez, altında iki büklüm olur. Sahralara düşer. Sonunda sakladığı esrarı bir kör kuyuya döker. Zamanla kuyu suyla dolup taşar. Kuyudan taşan bu sular, çevresini bir sazlık hâline çevirir ve burada kamışlar biter. Bu sazlığın rüzgarda hoş nağmeler çıkardığını fark eden bir çoban, bunlardan bir tanesini keser ve ondan “ney” yapar. Fakat ney"den çıkan bu ses, o kadar içli ve yanıktır ki, herkes bu sesin derin, duygulu ve yakıcı nağmelerine hayran olur. Çobanın ünü kısa zamanda yayılır ve Arap kabileleri bu çobanı dinlemek için etrafında toplanmaya başlarlar. (Ahmed Eflâkî, Âriflerin Menkıbeleri, II, 440)

Manevi iklimden maddi âleme geçiştir dil. Niyetimizdir farkımızı oluşturan ve dilimiz niyetimizi yansıtır. İnsanın davranışlarını duygular şekillendirir. Ağızdan çıkan en basit sözden en önemli davranışlara kadar bütün fiilleri gönüldeki duygular yönlendirir. Kalbi gülistan olmuş birinin hâl ve davranışları da hep fazîletli olur. Kalbi nefsânî dikenler sarmış birinin ağzından her tür çirkinlikler duymak mümkündür. Kendini farklı göstermek için her ne kadar çaba sarf etseler bile elbet kalbindekiler gün gelir, an gelir akseder konuşmalarına.

Gönüllere huzur veren bir gonca ile kalbe batarak elem veren dikenler aynı olması mümkün değildir elbette. His ve niyetlerin merkezi kalptir. Iç âleminin güzelliği hal ve hareketlerinden konuşurken kullandığı kelimelere ve kelimelerin telaffuz ediliş şekline, hayata insanlara evrene bakış açısından yaptığı tercihlere kadar imzasını atar. Davranışların da asâlet ve samimiyet vardır.

Kalbî niyetleri karanlık olanlar yaptıkları her iş, sarf ettikleri her söz, verdikleri her akıl ve öneriler, gösterdikleri her tepki ve tavırlar gölgelidir. Hırs ve bencil tutkular, insanın kalbini kararttığı gibi aklının da kapanmasına sebep olur. Çünkü biliriz ki; Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.

Kitap satırlarında yazanların zihne depolanması değildir ilim. Duygu disiplini, kalp ve beden âhengi, gönül âlemi berraklığı, hevâ ve heves esaretinin yoksunluğu ile kalbî bir duyuş ve rûhî bir derinliktir ilim. Dış âlemi ihmâl etmeden iç âlemini de olgunlaştırmaktır. Insanlık çeşmesinin yanında olman, bardağın dolacağı anlamına gelmez. Bardağı çeşmenin altına koymadıkça bin yılda beklesen çeşme basında, yine de o bardak dolmaz.

Hz. Sems'in mânevî  hissiyâtı  «Dünyada bir tek mü’min üşüyorsa, ısınma hakkına sahip değilsin!, Biliyorum ki yeryüzünde üşüyen mü’minler var; ben artık ısınamıyorum!..”

Tüm mahlûkâta şefkat nazarı ile bakabilmek, geçtiği yolların temizliğiyle meşgul olmaktır insanlık. Üslup farkı; taşıdığımiz his ve duyguların gönül aynamızdan dilimize bir yansımasıdır.

"Kelebek gibi duruyorsun"  yerine  "Yarın ölecek gibi duruyorsun" demek... Tercih sizin.