Tatsız, tuzsuz geçen bir yaz dönemi


 

2017 yaz mevsimini geride bıraktık. Eylül'ü geçtik ve Ekim'e ulaştık.
Ama kolay geçmedi bu mevsim.
Zira mevsim öncesinde, yani mart ve nisan aylarında yaşadığımız olaylar bizi epey yıpratmıştı.

Hollanda'daki genel seçimler, Türkiye'deki referandum öncesi ve sonrasında yaşanan, modern çağa hiç yakışmayan oy avcılığı açlığı, hem Türkiye ile Hollanda ve hem de Türkiye yurttaşları ile Hollanda yurttaşları arasında çok büyük üzüntü yarattı.

Başınızı yeniden ağrıtmamak için detaylara girmeyeyim.

Ne var ki, iki ülke ve hatta iki halk arasındaki gerginliği yumuşatmak için büyük çabalar sarfedildi. Sarfedilen çabalar içinde acizane şahsımın da bir katılımı oldu. Durumun düzeltilmesi için Hollanda Başbakanı Mark Rutte'ye bir mektup yazdım. Türkiye-Hollanda'nın 400 yıllık ilişkilerini içeren kitabım ile birlikte gönderdim.
Rutte'ye, 'Madem ki siz, daha medeni ve daha demokratsınız, o halde inisiyatifi siz ele alın ve Türkiye ile barışmak için siz elinizi uzatın' gibi sözler yazdım.
Ne var ki, engin daldan murt yemek istemeyen Rutte, mektubuma iki ay sonra cevap verdi ve havanda su dövdü.

Gerek Türkiye'yi ve gerekse Hollanda'yı yönetenler ile her iki ülkenin medyası, yangına körükle gitmeyi tercih ettikleri için, Hollanda'daki Türkler çok zor pozisyonlara düştüler.
Tarafların birbirlerini suçlamaları her iki ülkenin medyası tarafından abartılı bir şekilde işlendi. Hollanda medyası, tabii ki buradaki siyasetçilere dayanarak abuk sabuk şeyler yayınlıyordu. Buna karşın Türk medyası da Hollanda'nın Türk düşmanlığı yaptığını öne sürüyordu.

Hollanda'yı yöneten siyasetçiler, daha sonra ortamı yumuşatmak için çaba göstermeye başladılar. Özellikle Bakan Lodewijk Asscher, dört Türk kuruluşunu töhmet altında bırakan maksatlı bir araştırmayı, yeniden yaptırarak, çıkan sonuç ile ortalığı yumuşatmaya çalıştı ama bu gerçekleşmedi. (Bu konuda Hollandaca ve Türkçe yazıları altta bulacaksınız)

Gerek İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları  ve gerekse çeşitli devlet teşekkülleri elemanları, Türk kuruluşlarının temsilcileri ile ayrı ayrı görüşmeler yaptılar. Bu ara Türk kuruluşlarının temsilcilerini de birkaç kez biraraya getirdiler. Ama yine havanda su dövüldü.

Hollandalılar, Türk kuruluşlarının tensilcilerine, 'Mutlaka bir araya gelmelisiniz ve birlikte çalışmalısınız' telkininde bulunuyordu. Aynı telkin hala devam ediyor.
Hollanda'yı yönetenler, en önemli noktayı kaçırıyorlar. Türk kuruluşları arasındaki ihtilaf o kadar büyük ki,  farkı uçurumlarla değil, yıldızlararası mesafelerle ölçmek bile zor.

Anlayacağınız,  Hollanda ve diğer ülkeler, Türkiye'nin iç ve dış düşman tespitini kabul etmedikleri sürece, ne Türkler arasındaki ilişki ve ne de ülkeler arası ilişki asla düzelmeyecektir.

Bugünlerde, Avrupa'da yaşayan Türkler'e çeşitli konularda bilgi vermek ve gergin havayı yumuşatmak için çeşitli toplantılar yapılıyor. Yaz tatilinden önce Amsterdam ve  Rotterdam’da tatilden hemen sonra Amsterdam’da bu yönde toplantılar yapıldı.

Böylece, yaz tatili dönüşü Hollanda’da hareketlilik başlamış oldu.