Siyasi ortamda, üzüm üzüme baka baka kararmasın !


*Dünyaya, seçimlere katılım konusunda demokrasi dersi veren Türkler, siyasi toleransta ders almalı

*Günahı ile sevabı ile yaşadığımız son seçimler, Türkiye'ye ve Türk insanına hayırlı olsun

 

24 Haziran'da yaşadığımız Cumhurbaşkanlığı ve Millet Meclisi seçimlerinde, tüm dünyaya demokrasi dersi verecek nitelikte bir çoğunlukla katılan Türkler, aynı başarıyı siyasi toleransta da gösterebildikleri gün, tam anlamıyla demokratlıklarını ispat etmiş olacaklar.

Seçimler öncesinde, sosyal medyada birbirleri ile küfürleşecek nitelikte tartışmaya giren Türkler'den başka bir şey beklenemezdi zaten.
Beklenemezdi, çünkü, kendilerine örnek olmaları gereken büyükler (!), kaş göz çıkaracak bir şekilde kavga ediyorlardı.
Büyüklerin biri, 'Bana bak Muharrem' diye başlıyordu, diğeri de 'Baktım sana Recep' diye karşılık veriyordu.
Eeee, böyle bir ortamda,  bu büyüklere gönül vermiş olan taraftarları da birbirlerine karşı aynı tarzda karşılık vereceklerdi.
Örneğin, Amsterdam'da yaşayan iki dostum, birbirleri ile, 'Bana bak İsmail' ve 'Baktım sana İbrahim' misali dalaşıyorlardı.

Bu tip dalaşmaların genele yayıldığı bir ortamda yapılan seçimlerden sonra dalaşma yine devam etti. Taaaa ki, Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ın, '81 milyon kişinin cumharbaşkanı olacağım' demesi ve en büyük rakibi Muharrem İnce'nin de, sonuca saygı duyduğunu açıklamasına kadar...
Ne mutlu ki, işte ondan sonra ortam biraz duruldu.

Hollanda medyası, Türkiye'deki seçimlerin sonuçlarını değerlendirirken, çeşitli görüşler ve iddialar orataya attı.
Hollandalı siyasetçiler de aynı minval üzerinde açıklamalar yaptılar.
Bu görüş, iddia ve açıklamalara katılanlar olduğu gibi, katılmayanlar da oldu.
Hollanda medyasının ve siyasetçilerinin görüş ve iddialarını yayınlamak yerine, yurttaşlarımıza, 'ılımlı taraftar' olmanın yararlarını anlatmayı daha uygun görüyorum.

Benim, siyasi görüşümü ve tarafımı bilenler bilir.
Benim, futbol taraftarlığım da bilinir.
Ama ben işimi yaparken, hiçbir zaman ne siyasette ve ne de futbol taraftarlığımda 'taraf' olmadım.
Ne gönül verdiğim siyasi partiye ve ne de taraftarı olduğum kulünün Hollanda'daki derneğine üye bile olmadım.
Korktuğum için değil tabii...
Bunun için bana 'renksiz' damgasını vuranlar oldu.
Varsın, 'renksiz' olayım.

Yeter ki 'müzmin' ve 'fanatik' taraftar olmayayım.
Bu nedenle, benden uzaklaşan dostlarım da oldu.

Yaşamım boyunca öyle objektif davrandım ki, kimileri benim bu objektifliğim karşısında cephe değiştirdiğimi bile sanmıştır.
Daha önce de belirttiğim gibi, bu davranışı korktuğumdan değil, medeniyetin ve demokrasinin gereğinden ötürü seçtim.

Bazen, kendi görüşümü direkt açıklamak yerine, tribünlerde olan bazılarını konuşturmuşumdur. Yani, 'Ben demedim  ha, o dedi' babından...
Sonuçta, hiç kimse ile ne siyasi konularda ve ne de sporda tartışmaya girmemiş oldum. Sosyal medyada tartışanlara da hiç karışmadım. Arada bir özelden, 'Yapmayın kardeşler' diye yazdım.

Şimdi, seçimlere yoğun bir şekilde katılarak, tüm dünyaya demokrasi dersi veren yurttaşlarıma sesleniyorum:
Hollandacada çok hoş bir kelime vardır:
'Verzoening' (Ferzuning), yani  uzlaşı, barış.
Bu kelimeyi, yaşadığımız sürece yaşatalım, olmaz mı?

Daha nice demokratik seçimlere...!
 

Darısı Türkiye'dekilerin başına...


* Hollanda'da seçimler huzur ve güven içinde geçti.
* Hollandalılar'ın kargaşa umudu suya düştü.

* Ben de oy kullanarak vatandaşlık görevimi yaptım.

* Hollanda Türkleri katılımda bu kez rekor kırdılar.
* Türkiye'deki seçmenler de fanatiklere fırsat vermemeli.

  

Sizlere Hollanda'daki seçimleri anlatmadan önce, başlıkta kullandığım  'darısı' ve 'fanatik' kelimelerine açıklık getirmek istiyorum.

'Darısı başına' deyimi,.eskiden evlenenlerin başlarına atılan mısır ve tahıl tanelerinden kaynaklanan  bir sözdür.  O zaman konfeti olasaydı, 'Konfeti başına' diyecektik.

'Fanatik' deyimi ise 'Fan'dan kaynaklanmaktadır. Birinin seveni, taraftarı anlamını taşır. Ama 'tik' veya 'a tik' ile bu deyim daha da güçlendirilmiş, sonuçta 'aşırı taraftar' olarak kabul görmüştür.
Bu nedenle, benim kullandığım fanatik kelimesinden başka bir anlam çıkarmayınız.  

Şimdi gelelim Hollanda'da yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Millet meclisi seçimlerine...

24 Haziran'da Türkiye'de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Millet Meclisi seçimleri için yapılan propaganda mitinglerini yakından izlerken, oy kullanıp kullanmayacağım konusu açılmıştı. Benim kaydım Hollanda'da olduğu için oyumu Hollanda'da veya bir gümrük kapısında kullanabilirdim. Mersin'de gümrük kapısına gidip oy kullanma imkanım vardı ama ben Hollanda'ya gitmeyi tercih ettim ve hafta sonu Hollanda'ya geldim.
Dün, yurtdışında oy kullanabilmenin son günüydü. Sona kalıp dona kalmak da vardı ama, ben dün Amsterdam'daki seçim yerine gittim.
Daha önceki seçimde Uluslararası Fuarların yapıldığı RAİ'de yapılan oy atma işlemi, bu kez Türkler'e ait olan Rhone isimli büyük bir komplekste yapıldı.

  

Başkonsolos Tolga Orkun ile.               MHP Sandık görevlileri



Yakından tanıdığım bu yere giderken bu kez zorlandım. Zira, bildiğimiz yollar kapanmış, Rhone'ye giden yollar özel trafik levhaları ile  işaretlenmiş. Türkçe ve Hollandaca levhalar sayesinde, seçim bölgesi ve park alanlarına rahatça ulaşılabiliyordu.

Rhone salonlarına girildiği zaman, ilk salonda 8 sandık, ikinci salonda da 4 sandık yer alıyordu. Oy kullanmak için sandık seçimi için bakışırken, her sandıktan 'Buyurun İlhan bey, burada oy kullanın' şeklinde davet sesleri çıkıyordu. Sonunda, fotoğrafta gördüğünüz dostların bulunduğu sandıkta oyumu kullandım ve vatandaşlık görevimi yerine getirdim.

Salonda, sandık başlarında görev yapan partili yurttaşlarımızın kimi görev başında, kimi de mola sırasındaydı. Ülkücüler'in Hollanda lideri olan Murat Gedik'in etrafında MHP'li sandık görevlileri toplanmıştı. O anki fotoğraf karesini aşağıda bulacaksınız.

Amsterdam'daki başarılı organizasyonun mimarı olan Başkonsolos Tolga Orkun'u 'devriye' gezerken gördüm. Devriye'den kastım, Başkonsolosumuzun birinci günden son güne kadar salon içinde ve dışında yaptığı kontrollardan söz etmektir. 
Zira, Hollandalı politikacılar ve medyacılar, Türkler'in Hollanda'da oy kullanmalarından hiç de hoşnut değillerdi. Politikacılar ve medyacılar, hükümetin , Türkler'in oy kullanmasına yasak getirmesi için çeşitli senaryolar yazıyorlardı. 'Türkler birbirlerine girecekler' ve  'Birbirlerine siyasi düşmanlık besleyen Türkler kargaşa çıkaracaklar'  gibi iddialarla ortalığı karıştırmaya çalışanların umutları suya düşmüştü.
Başkonsolosa, 'Durum nedir' diye sorduğum zaman aldığım cevap şu oldu: 'Oy verme işlemi başladığı günden son güne kadar ortalıkta huzur ve güven hakimdi. Oy kullanmaya gelen yurttaşlarımızın kime oy verdiği veya vereceği söz konusu bile olmadı. Siyasi partiler adına görev yapan yurttaşlarımız da ahenk içinde çalıştırlar. Her sabah karşılaştıkları zaman birbirlerine sarılıyorlar ve hal hatır sorarak işe başlıyorlardı. Benim ile de sarmaş dolaş oluyordu bu yurttaşlarımız.'.
Başkonsolos bunları anlatırken yanımızda bizi dinleyen, adını özellikle belirtmeyeceğim bir genç söze karıştı ve, 'Başkonsolosumuz çok haklı. Ben bu sandıkta HDP'yi temsil ediyorum. Ben de diğer yurttaşlarım ile sarmaş dolaş oluyordum' diyerek Başkonsolosun anlattıklarını perçinledi.

Rekor katılım

Türkler, üçüncü defadır oy kullandıkları Hollanda'da, bu kez katılım rekoru kırdılar. Daha önce Amsterdam'da 42 bin oy kullanmış olan Türkler, bu kez 47 bin oy kullandılar. Türkler, Hollanda genelinde 110 bin oy kullanarak bir rekora imza attılar.

Türkiye'deki seçmenlerin de katılım rekoru kırmaları gerektiğini belirten Hollanda Türkleri şöyle konuştular: 'Oy vermek demokrasinin gereği olduğu gibi, vatan borcudur. Bana ne diyenler yanlış yaparlar. Yurtdışında oy kullanamadığımız yıllarda, oy kullandırmak için uçaklarla, otobüslerle Türkiye sınırına götürülen yurttaşlarımızı unutmadık. Oy atmak sadece fanatiklere bırakılmamalı. Amaaan sende diyerek oy atmazsak, milli irade sağlıklı olmaz.'

Hollanda'daki seçimlerde olduğu gibi, yurtdışındaki tüm ülkelerde seçimlerin huzur ve güven içinde yapıldığı ve de katılım rekorları kırıldığı haberleri geliyor.