Torpilli olmanın, zirve yaptığı bir dönem yaşıyoruz


Torpil veya torpido sözcükleri, yabancı dillerde, 'su altı silahı olarak kullanılan büyük bomba' olarak anılır. Ama nedense bizde, aynı zamanda, dayı, amca olarak da ifade edilen, herhangi bir işinizin halledilmesi için veya bir işin yapılmaması için kullanılan kişiye yakıştırılır bu deyim.
Diğer dillerde torpilli olma durumu değişik kullanılır.
Hollandacada 'Kruiwagen' denilir. Yanı 'El arabası'.

 

  


 

Özellikle, üstte sağ tarataki fotoğrafa baktığınız zaman, Hollandaca deyimin tam oturduğunu görürsünüz. Torpil olan kişi, torpilli kişiyi, işini halletmek için el arabası ile taşıyor.
Bravo Hollandalılara doğrusu.

Şimdi biz, 'su altı silahı olarak kullanılan büyük bomba'yı bir kenara koyalım ve torpili, 'dayı, amca' olarak iş bitiren olarak kabul ederek hikayemize dönelim.
İnsanlar var oldukları sürece 'Torpil' kullanmışlardr. Bu kullanış, dünyanın dör bir yanında uygulanır ama, özellikle geri kalmış veya az gelişmiş ülkelerde çok daha geniş bir şekilde uygulanır.

Benim düşünceme göre Türkiyemiz, torpil kullanmada dünya rekortmeni sayılabilecek bir durumdadır. Futbol topuna iki defa vurmuş olan oğlunu, ünlü bir takıma transfer ettirmek için bile torpil arayan babalar çoktur. bu gibi örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Ama isterseniz ben size bu konuda iki anımı yazayım.
Benim, spor dünyasında tanıdığım çoktur. Pek çok kulüp başkanı ve pek çok antrenör yakın dostumdur. Yaşadığım Hollanda'da, futbol oynayan yakınlarını, Türkiye'de bir kulübe transfer ettirmek isteyenler, çoğu zaman bana da gelmişlerdir. Ama ben, tanımadığım ve futbolunu görmediğim insanlar için nasıl torpil olabilirim ki? Bu nedenle bana gelen başvuruları, biri hariç,  hep usulünce ve kibarca geri çevirmişimdir. Hariç dediğim futbolcu genci tanıyordum.

Beşiktaş'a giden Oğuzhan gibi Zaandam'da oynuyordu ve Oğuzhan ayarındaydı. İşte o gencin babasını, bir mektup ile Fatih Terim'e göndermiştim.

İkinci ilginç anım da şöyle:
1984 yerel seçimlerinde Mersin Belediye Başkanlığı için adaydım. Seçim kampanyası sırasında bir toplantıda, öz dayım bana şunu söylemişti: 'İnşallah kazanacaksın oğlum. Kazanınca da beni Su İşleri Müdürü yaparsın'. Benim öz dayıma yanıtım ne oldu biliyor musunuz? 'Dayı, lütfen bana oy verme, zira ben seni Su İşleri Müdürü' yapmayacağım.'

Ben bu medeni davranışı yaptım ama, ondan sonra başıma gelenleri bir bilseniz? Başta parti başkanı olmak üzere pek çok kişi, 'Sen ne yapıyorsun İlhan? Böyle ters cevaplar verme. Herkese, ne isterse tamam de.' diye nasihatta bulundular.

İşte benim torpilsiz yaşam isteğim o zaman kursağımda kalmıştı.

Yazımın başında da dediğim gibi, torpil konusunda Türkiye dünya rekortmeni sayılabilir.
Geçmişte de bunlar çok yaşanmıştır. Ama ne var ki, şu anda torpil kullanma hali o kadar yüksek ki, şimdi kesinlikle bu konuda dünya şampiyonu olduğumuzu söyleyebilirim.

Son yıllarda, özellikle parlamentoya seçilen milletvekilleri ve çoğu zaman da Bakanlar, kendilerine başvuran hemşehri ve seçmenlerini uzun uzun dinliyorlar ve sonra da olur olmaz işler için torpil olmayı kabul ediyorlar.
Örneğin, Hollanda'ya, Büyükelçi, Başkonsolos, Müşavir, Ataşe, THY Müdürü ve daha pek çok resmi sıfatlı kişilere Ankara'dan telefon yağıyor. Son yıllarda  ipini koparan Ankara'ya gidiyor, akrabası veya hemşehrisi olan siyasilerle görüşüyor, ciddi bir işleri olmasa dahi, buradaki resmi mercilerde kendilerine ilgi gösterilmesi için torpil istiyor.

Geçen yıl, buraya yeni atanan bir görevli ile ilk tanışmamızda sohbet ediyorduk. Görevli çok iştahlı ve heyecanlıydı. Burada başarılı olmak için neler yapılması gerektiği konusunda da fikrimi alıyordu. Bu görevliye o zaman şunları söylemiştim: 'Bakın, şimdilerde Ankara'ya gidip, koluna girdiği siyasilerden torpil isteyenler size gelecektir. Falan Bakan, filan Milletvekili akrabamdır, dostumdur diye hava atacaklardır. Bunlara sakın prim vermeyin.'

Sonra ne oldu biliyor musunuz? Bu göreveli kişiyi, önemli STK'lılar ile tanıştırmak için, az sayılı bir kahvaltı düzenlemiştim. O kahvaltının fotoğrafları da yayınlanmıştı. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra, o görevlinin, fotoğrafta görünen kişilere karşı uzak kalmaya özen gösterdiğini anladım. Daha sonra sebebini sordum ama söylemedi. Anlaşılan o ki, birileri bu görevliye , fotoğraftakilerden bazıları hakkında bir şeyler söylemişler.

Torpil ve torpilli olma hali o kadar zirveye çıktı ki, bunun için Ankara'ya özel olarak gidenler torpillerini buluyorlar ve torpilli oluyorlar. TRT'de, Anadolu Ajansın'da, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları'nda, THY'de, özel medyada, İçişleri'nde, Dışişleri'nde ve aklınıza gelebilecek yurtiçi ve yurtdışı her kuruluşta, nemalanmak için torpil arayanlar başarılı oluyorlar.

Eeeee, bize de 'Hayırlı olsun beyler' demekten başka bir şey kalmıyor.

Ama bazen işler öyle safhaya geliyor ki, hasbelkader bir kuruluşun yönetim kuruluna gelmiş olanlar, buradaki resmi kurum ve kuruluşlarda çalışanlara torpil ile çeki düzen vermeye çalışıyorlar. Ancak, bu tiplerin unuttukları bir nokta olmalı. O da Türk devletinin derin tecrübesi ve gücü unutuluyor. Öyle her şikayete kulak asacak, her söylentiyi ciddiye alacak bir devlet olmasa gerek, bizim devletimiz.