Kadın Cinselliği ve Doğru Bilinen Yanlışlar


Hollanda'da seksoloji egitimi ve Türkiyede vajinumus ve dısparoni eğitim programına katılarak cinsel sorunların gelişimi ve ortaya çıkma nedenleri konularında bilgi sahibi olduktan sonra, uzun vadeli bir misyon oluşturdum. Günlük seanslarımda bir çok kadın dinliyorum ve bu hikayeler beni ilk öncelikle bir kadın olarak etkiledi ve misyonumu oluşturmaya motive etti.
Misyonu oluştururken rol modelim Hz. Aişe olmuştur. Çünkü Hz. Aişe kızların ve kadınların eğitim konusunda en önemli rolü üstlenmiştir. Aynı zamanda erkeklerin eğitim ve öğretim konusunda onlardan merak sahibi ve ve istekli olanları her zaman bilgilendirmiştir. Bu konuyla ilgili bir çok hadisi şerif vardır.
Benim misyonum ise, var olan cinsel eşitsizliği duyurmak ve bu eşitsizlik mitler tarafından korunduğunu ifade ederek yazılarımla ve seminerlerimle bu konu hakkında daha fazla konuşmak istiyorum. Hollandalı İmam Abdulwahid van Bommel'in hem fikir olduğum düşüncesini paylaşarak konuya giriş yapmak istiyorum. 'Müslüman bay ve bayan için cinsel eğitim, genellikle mutfak masasında değil, bilgisayar üzerinden yapılır. Konu tabu olarak görülüyor.' Sadece bunun hakkında daha fazla konuşurak bu tabuyu kırabiliriz.
Cinsellikle ilgili düşünce ve duygularımızın temelinde ne tür beklenti ve yargılar var? Acaba bu beklenti ve yargılar cinselliğin doğasına uygun mu, yoksa cinsel mitlerle çarpıtılmış mı? sorusu çok can alıcıdır ve kafamızda çözemediğimiz cinsel sorunlarımızı anlamamıza giden önenmli bir yoldur.
Cinsel mitler yanlız bizim toplumumuzda değil, bütün dünyada son derece yaygındır. Ancak cinsel mitler, her toplumun kendi kültürel ve sosyal yapısına göre şekillenir. Cinselliğin tabu olarak görülmesi, üzerinde konuşulup tartışılmaması, cinsel mitlerin yaygınlaşmasına sebep olur.
Peki, cinsel mitler neden bu kadar önemli? Çünkü cinsel mitler, cinsel sorunlarının oluşmasına nedenlerinden biridir. Cinsel sorunların artarak devam etmesinde önemli rol oynarnalar. Cinsel mitler kişilerin cinsel kimliklerinin oluşmasında önemli yer tutar. Cinsellikle ilığlı abartılı ve gerçekçi olmayan beklentilerin oluşmasına suçluluk ve pişmanlık hislerine, cinsellikle ilgili kaygı vee korkulara neden olarak cinsel işlev bozukluklarına yol açabiliyor.
‘Cinsellik bacaklarımızın arasında değil kulaklarımızın arasındadır ’ demiş Zildberg. Toplumumuzda kadın cinselliği tabu haline gelmiştir. Bundan dolayı kadınlar cinsel bilgi edinmekte zorlanmakta bunun sonucunda da bir çok cinsel sorunla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Amsterdam Üniversitesi tıp merkezinde Sexoloji profesörü Ellen Laan kadınların cinsellik algısı üzerine yaptığı araştırmalarla dünya çapında tanındı. Araştırmaları, kadınlarda cinsel hazzın özerklik, öz saygı ve benlik saygısı ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Bir kadının cinsel özerkliği ne kadar büyük olursa, orgazma o kadar kolay gelir.
Kadınların cinsel isteği az değil, cinsel zevki azdır. Bunun açıklamasını Ellen Laan şöyle yapıyor: Sevişirken nadiren orgazm olursanız ya da ağrınız varsa, tekrar yapmak istemediğiniz mantıklıdır.
Kadın cinselliğinde temel taşlarından biri klitoristir. Kadınların çoğunun yerini bile bilmediği klitoris, kaşık kemiklerinin birleştiği noktanın ortasındadır. Küçük dudakların yukarıda birleştiği kısma dek uzanır ve büyük dudaklar arasındaki yumuşak dokunun içinde yerleşiktir. Kadınların çoğu cinsel eğitim eksikliği yüzünden cinsel organlarının yapısını bilmezler. Bunun sonucu olarak da cinsel sorunlar yaşarlar. Kadınlarda en sık yaşanan cinsel sorunların başında boşalma ve orgazm sorunları gelir. Aslında kadınlar kendi bedenlerinini tanımadıkları, nelerden hoşlandıklarını bilmedikleri için partnerleri de yönlendiremezler ve bu yüzden de boşalamazlar. Her kadın boşalma yeteneğine sahiptir. Yani kadınların böyle bir yeteneği vardır ama bazı nedenlerden dolayı bu yeteneklerini kullanmayabilirler. Kadınların çoğu genellikle klitoral boşalmayı kolay, vajinal boşalmayı daha zor yaşarlar. Masters ve Johson'ın en çok satan listesinde olan 'Human Sexsual Response' adli kitabına göre: Bir kadın sık klitoral uyarılma ile defalarca boşalma deneyimi yaşabilir. Bunlar ataklar halinde olur. Onlar belirgin doyumlara ulaştırılırsa, bir kadın aldığı zevk neticesinde üç kez boşalma deneyimi yaşayabilir.
Kısacası her kadın, kendisine haz alma izni verdiğinde, uygun şekilde ve yeterli süre uyarıldığında boşalabilir.
Peki, bu yanlış inanış (mit) 'kadınların cinsel isteği azdır' nasıl oluştu? Kadın cinselliğine yönelik olumsuz düşüncelerden kaynaklanan bu mit, cinselliğin kadın için zevk verici olmaması gerektiğini ve kadının cinselliğinin sadece erkeğe karşı görevi olduğuna yönelik bir inançtan kaynaklanır. Toplumumuzda kız çocuklarını yetiştirirken, onlar için belirlenen roller, bu yanlış inanışın gelişmesine neden olmaktadır. Bu şekilde yetiştirilen bir kadın, kendi cinselliğinden, bedeninden utanacak, yaşacağı hazlardan dolayı suçluluk duyacak ve bunları yaşamak istemediği için cinselliğine çeşitli yollarla engeller getirecektir. İstekli olmayı günah ve ayıp sayan, ancak iç dünyasında dürtüleri doğrultusunda istek duyan kadın, bunları hissettiğinden dolayı suçluluk hislerine kapılabilmektedir. Böylece kendi iç dünyasında karmaşalar yaşayarak bilinçdışı süreçleri ve savuma mekanizmalarının ortaya koyarak, cinsel isteğini baskılamaya çalışacaktır. Kadının isteksizliği nedeniyle erkek de zaman içerisinde eşine karşı uzaklaşma yaşayacaktır.
Bir başka yanlış inanış (mit) 'cinsellik penisin vajinaya girmesinden ibarettir'.
Türkiye'nin ünlü Psikoterapistlerden biri olan Dr. Cem Keçe bu mitin açıklamasını şöyle özetliyor. Cinsellik ruh, beden ve zihin üçgenininde yaşanılan çok güzel bir süreçtir. Yani cinsellik çok boyutlu bir kavramdır. Bu boyutların eksik bırakılması ile yaşanılan cinsellik, kadın ve erkekte cinsel sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur. Kadınlarda en sık görülen sorunlar uyarılma eksikliği ve boşalma bozukluklarıyken, erkeklerde erken boşalma, iktidarsızlık ve isteksizlik olabilmektedir. Seksi sadece penis vajinaya girmesi ile sınırlayan bu cinsel mit, cinselliğin yanlızca neslin devamına yönelik olması gerektiğine ilişkin bazı tutucu görüşlerle de parelellik gösterir. Bu mit yüzünden kadın ve erkek, yaşları ilerlediğinde paylaşımlarından yoksun kalırlar, birbirlerinden uzaklaşırlar ve cinsel yaşamlarını sonlandırırlar.
Oysaki dokunma, sarılma, öpüşme gibi fiziksel temasların, sevgi ve güven duygularının paylaşımı çiftleri birbirine daha çok yaklaştırır ve birliktelikleri sağlıklı olur. Cinsel terapisler olarak, cinsellikle penis-vajina birlikteliğinden ziyade ruhen, bedenen ve zihnen duyguların ve hazların karşılıklı olarak yaşanması gerektiğine inanırız.
Cinsel mitler cinsel işlev bozuklukların oluşumunda hem hazırlayıcı hem başlatıcı  ve hem de sürdürücü niteliği ile çok önemli  yer tutar. İşte bu nedenle de cinsel mitlerin değiştirilmesine ve yerine doğru bilgilerin aktarılması kişilerin cinsel sorunlarının çözümünü katkıda bulunur.

Sevgiyle kalin.