SANAT VE SANATÇININ KADERİ


Cehalet, ayrıcalıklı bir sınıfın elinde ustaca kullanıldığında bir silahtır. Cehalet, asla sorgulamaz, daima yargılar. Cehalet, asla okumaz ve öğrenmez. Buna gerek duymaz, o hep hatmeder. Günümüz Türkiye'sinde yaşananlar işte budur. Sorgulamayan korkan gözlerini yumarak her söylenene evet diyendir cehalet. Cehalet eğitimi bilmez, çağdaşlığı aydınlığı akıl ve bilim değerlerini yok sayar. Cehalet, körü körüne ne olduğunu bilmediklerine inanandır. Cehalet aslında yaşadığı masumiyetin birilerinin kendi çıkarları adına tüketilmesine karşı koyamamaktır.

Siyasetin tümüyle toplumsal değerlerini kaybettiği bir dönemde ısrarla cehaletten söz etmek istemiyordum. Ancak yaşananlara baktığımızda aksine gelecek korkusunun daha da artığını görmek mümkün.  İnanç saygınlığının tümüyle çıkar adına siyasete çekilmesi düşündürücü değil mi?  Özellikle Atatürk'ün '' Bu ülkenin adının bugün Türk yarında değişmeyecek Türk olarak kalacak'' sözlerinin miras olarak kalmasının şu anda neresindeyiz? İşte bunları yaşarken 2023 Türkiye'sinde yaşanacakları görür gibiyim. Cehaletin hızla büyüdüğü, kültür ve sanatın tüketildiği, akıl ve bilim değerlerinin yok sayıldığı, laik değil ümmet anlayışının öne çekildiği bir sistem anlayışı. Latincede Laiklik Çağdaşlıktır kısacası aydınlık değişim demektir, ama nedense bunu biz şimdi kabul etmiyoruz karanlıkta kalmak daha güzel diyoruz. Kitap okumayan kendisini bile sorgulamaktan korkan bir toplum olmak tükenmişlik değil mi? Sanatın sanatçının tüketildiği bir düzen içinde yapacak ne kaldı ki? Unutulan sanat, unutulan sinema, tiyatro, resim, bale, klasik müzik, çağdaş değerlerimizin yok sayılması. Birde üstüne basa basa vurgulamak istediğim acı bir gerçek var. Hiçbir sanatsal değeri olmayan ardı ardına çekilen diziler, özellikle Osmanlı ruhunu sürekli gündeme taşıyan yapıtlarla TRT saatlerce yayında. Yoksa gelecek Türkiye'sinin içinde olmasını istediğimiz resim bu mudur? Kendilerini din adamı diye yansıtan tüccarlar, din tacirlerinin ardı ardına yaptıkları açıklamalar akıldan bilimden çok uzakta değil mi? Şimdi de bu ülkenin adını koyan Atatürk ve onun devrimlerinin tarihin yok sayılmasının adını biz nasıl koyacağız acaba? Çağdaş toplumsal değişim adını yansıtan kurumlardan Atatürk adı çıkartıldı, resimleri tozlu mahzenlere atılıyor, utanmadan heykelinin üstüne basılıyor boyanıyor kimseden ses yok. Şimdi merak ediyorum kendilerine kültür ve sanat duayeni sıfatı takılan Orhan Gencebay Hülya Koçyiğit ve diğerleri nerede? Sanatın adını bile koyamayanların yalakalık kültürünü çok iyi becerdiklerini görmek bu ülkede sanata bir ihanet değil mi? Keşke kitap okumayı becerebilseydik, dünyanın tüm çağdaş değişimlerinin izlendiği internet alışkanlığımız bize yararlı biçimde dönseydi. Toplumsal cehaletin şimdi gerçekleri sorgulamasını görecektik. Totaliter rejimlerde eğitim yok, insan olarak değersizleştirme ve izolasyon yoluyla iletişimsizlik var. Böylece istenilen fikrin empoze edilmesi insan hayatının tüketilmesi var. Her gün saatlerce televizyonlarda insanların özel yaşamları aile sorunları birbirleriyle yaşadıkları olaylar, kültürel sanatsal değeri olmayan diziler, anlamsız kadın yemek programları ve bacım edebiyatı yapan sunucular. Sanatın toplumla buluşmasının adını bu programlarla koymak birilerinin işini kolaylaştırıyor aslında. Victor Hugo ''Sanatı unutan değersiz kılan bir ülke üçüncü sınıf ülke olmaktan kurtulamaz'' sözlerine bakınca bu programların hızla yayılması düşündürücü değil mi? RÜTÜK neden hala bu değersiz içi boş programları denetlemez? Bir anda tüm insanlığı teslim alan virüs nedeniyle Yüzlerce sanat emekçisi açlıkla mücadele ederken biz sanatı sanatçıyı yok sayıyoruz. Yalakalık dalkavukluk kültürünü iyi becerenler açlık sıkıntısı çekmiyorlar. Biz sanatı sanatçıyı değil cehaleti körükledik besledik. Sorgulayamayan korkan bir toplum olmanın sonucunda geldiğimiz durum ortada değil mi? Şimdi biz sanatın adını cehalet olarak koyduk koca bir ülkenin kaderine yazılan bu.
Prof. Dr. Levent Seçer