Reklam
Şeyda Koç Asyalı

Şeyda Koç Asyalı

Eğitimci - Yazar

ALATURKA ZAMANLAR

20 Kasım 2021 - 16:37

Şanslı Azınlık
Sevgili Türkinfo okurları bundan sonra bir aksilik çıkmaz ise, her ay bazen iki kez olmakla birlikte sizlerle burada buluşacağız. Çizgisini uzun zamandır bozmadan ve özveri ile yoluna devam eden Türkinfo’ya davetinden dolayı tekrar teşekkür ediyorum.  Yeni bir yılın eşiğini geçmeden evvel konuşacak çok şey olması aslında boğazımızın olduğu kadar kalemimizin de yutkunmasına sebep oluyor. 2021’i sağ salim atlatabilirsek kendimizi şanslı sayabiliriz öyle değil mi? Her konuyu irdelemek bu dar çerçeveye sığamayacağı gibi ufak da olsa pencereyi aralamak gerekiyor. Yazı köşemin misyonu da muhtemelen böyle gelişecek. Kültür ve tarih teması önceliğimiz olacak. 

Alaturka Zihniyet
İslam kültürüne haiz ülkelerin neredeyse tamamı sömürge ülkeler. Kendi tabii mirasları, iktidar oyunları ve hatta kişilikleri maalesef kapital gücü elinde bulunduran ülkelerin insafına teslim. Ne kadar izin verirlerse o kadar bilim, sanat ve kültürde kendini ispat edebiliyor. Fakat bu erozyondan köşe kapmaca oyunları içinde az da olsa kendini sıyırabilmiş bir Türk milleti var. Her ne kadar Avrupa’ya ve Amerika’ya karşı sistem açısından teslimiyet içinde gibi görünse de özellikle halkının kültür ve sanatını koruma adına büyük çaba sarf ettiği aşikâr. Bu kritiği boyalı basın ve medyanın yansıtmaları ile değil, sivil toplum örgütlerinin (vakıf- dernek- okul vs) yaptıklarını gözlemleyerek değerlendiriyorum. 

Bilimde, edebiyatta, sanatta öne çıkmaya başladık mı? Birkaç Türk milletinin, metin altı; şatafatlı asimilasyonu anlatan kitabın ödül alması bana göre başarı değildir. Ulusal beyaz perde platformlarında sadece terör mağdurlarını ve sıradan bir köy atmosferini, Türkiye’nin yoksulluğu altında sunan ödüllü film ve kısa belgeselleri oldukça sığ buluyorum. Lise ve üniversite öğrencilerine verilen minik ödüllerle onları kadrolarına katan Amerikan üniversitelerine söylenmemek ve “geleceği kurtuldu çocuğun” demek de idealist bir yaklaşım olmamalı. Parlak olan dehalarımız bir şekilde yurt dışına kanalize ediliyor. O hep beğenmediğimiz eleştirip durduğumuz Pakistan ile aynı ölçekte bir kayıp bu. Halbuki teknik eğitim ve kapasite yönünden okullarımızın genelinde bir sorun yok ama Türkiye’de basma kalıp bir algı var işte benim gibi birçok kişinin meseli de bu algıyı bozmak yönünde çözüm arayışında. Oluşturulmak istenen algı yetersizlik kompleksidir. Bu ulusal sayılan kompleksi destekleyen bitmeyen bir liste söz konusu. Bu listeler senelerdir o, bu yazar kişi tarafından bir şekilde aktarılıp duruyor. Ancak sorunu deklare etmekten başka icraatta bulunan kimse sayısı neredeyse bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar az.

Bir de Hollanda’ya bakalım. Öyle ya nam-ı diğer baba ocağı, ekmeğimizi ondan kazanıyoruz. Aslanın ağzı büyük de biz de çok küçük sayılmayız hani. Bu soğuk memleketi ne yeterince sahiplenebiliyoruz ne de terk edebiliyoruz. Bu duygunun da sebep sonuç listesi uzun. Bu listeler ya da alt mesajı sonraki yazılarımızda okumanız mümkün olacak. 
Hollanda; oyunculuk, tasarım, medya, mimari ve yaratıcı endüstriyel sahada uluslararası ilk on ülke listesinin içinde yer alıyor. Hollanda keşiflerde öncüdür. Son örnekle wifi ve Led ışıklandırma geliyor. Rembrant ve Van Gogh gibi ressamların sayesinde tüm Dünya’da sanatı ile konuşulan Hollandalıların resim ve sanat söz konusu olduğunda hareket sahası oldukça fazladır. Performans sanatçıları tüm Dünya tarafından ilgiyle takip edilir. Onlarca yazar ve kitabı, (bunlardan çoğu çocuk kitaplarıdır) farklı dillere çevirisi her yıl daha da artmaktadır. Çünkü Hollanda devleti öncelikle sanat ve kültüre yatırım yapılması gerektiğini iyi bilir. Onlar için en önemli faktör eser ve sunumların etnik yapıyı örselememesidir.
Ufak bir kıyaslama yapıp, zülf-ü yâre bir dokunalım isterseniz. Türkiye’nin kendine has mimarisi yok mu? Kendi etnik yapısını barındıran kişilikli edebiyatı yok mu? Bilim adamlarının keşifleri yok mu? İdealist tarihçi ve örnek tiyatrocuları yok mu? Dansları ve tarihleri vs. yok mu? Tüm bunları gururla dile dökebilecek halkı yok mu? 
Bir ideolojiyi yok saymak için onun kurucusunu itibarsızlaştırırsınız? Bir ülkeyi yok saymak için değerlerinden yoksun bırakırsınız. Bu yoksunluk zamanla yoksulluğa döner ve ulusal bir psikoz ile ne sanat ve edebiyatına ne de bilim ve tarihine sahip çıkamayan özürlü insanlar büyütüyor olursunuz? Evet özgüven her şeydir. Bu kişi içinde ulus içinde yadsınamaz bir gerçek. 

Bir yanımız Avrupa bir yanımız Asya bu durumu bilim ve teknolojide birlikte hareket etmek değil de sadece intihal ve taklitçilikle gerçekleştiriyorsanız durum vahimdir. Tarihin yok sayılması binlerce yıllık bir toplumun gerçeği haline getirilmeye çalışılıyor. Günümüzü inşa etmeyi sadece tarihteki saltanat şaşası ve savaşlardan ibaret saymamalıyız. Bu milli ve manevi değerlerimiz adına büyük darbe olur. Türkiye’nin çaresizce sakil alaturkalığı da işte burada başlıyor. Sonraki yazımız da gelin eğitim temalı olsun. 
Sağlıkla kalın. Koronasız kalın!

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum