AB'nin kurtuluş çaresi Türkiye'de mi?

AB'nin kurtuluş çaresi Türkiye'de mi?

AB'nin kurtuluş çaresi Türkiye'de mi?
Editör: Turkinfo.nl
24 Ocak 2011 - 20:28
Lüksemburg´da yayımlanan Luxemburger Wort,Türkiye-AB sürecini mercek altına aldı.Gazetenin haberi şöyle:

Erdoğan, Türkiye’nin AB’ye Katılımını Avrupa İçin Her Derde Deva Olarak Tavsiye Ediyor ve İslam Kulübü Hayali Kuruyor

“Newsweek”te yayımlanan bir makalede Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, sorun yüklü Avrupa için çözüm yolu gösterdi: Türkiye’nin AB’ye alınması. Erdoğan, Avrupa’da eksik olan enerjiye Türkiye’nin sahip olduğunu söylüyor. Türk Başbakanı, “Avrupa’nın iş piyasaları ve sosyal güvenlik sistemleri komalık, Avrupa’nın ulusal ekonomileri durgunluk yaşıyor ve Avrupalı toplumlar ihtiyarlamaya yakın.” tespitinde bulunuyor. Türkiye ile birlikte AB, güçlenen, daha çekici ve güvenli bir toplum hâline gelebilir. Başbakan, açıklamalarını şu cümleyle sonlandırıyor: “Avrupalı dostlarımızın geç olmadan bu gerçeğin farkına varmalarını ümit ediyorum.” Türkiye’nin bu kadar hasta bir kulübe niçin hâlâ katılmak istediği sorusu akla geliyor? Ayrıca öyle bir Türkiye ki Avrupalılar tarafından -her zaman haklı olmasa da - bugüne kadar çok haksızlığa uğradığı hissine kapılan bir Türkiye. Evvela işin ekonomik yanı var. Türk ekonomisinin 2010 yılında yüzde 7-8 civarında büyüme kaydetmiş olması muhtemel ve devamındaki yıllarda da Avrupa’nın epeyce üzerinde bir oranda büyümeyi sürdürmesi öngörülüyor. Ancak Türkiye’nin AB katılımının ekonomik bakımdan AB için mi Türkiye için mi hayırlı bir iş olacağı meselesinde belirleyici olan büyüme değil, kişi başına düşen gayrisafi yurt içi hasıladır. Türkiye’nin AB ortalamalarına ulaşması muhtemelen yıllar alacak. Ayrıca bir de Türkiye’nin önde görünen büyüme hızının, farkı giderme ihtiyacının bir sonucu da olduğu ilave edilmeli. Avrupa düzeyine yaklaşılmasıyla da büyümedeki fark azalacaktır.

Büyümeyi itekleyen bir diğer etken ise Türkiye’nin nüfus artışıdır. Doğum oranlarında artık eskisi gibi artış olmasa bile eskiden yüksek seyreden oranlardan dolayı nüfus oldukça genç ve bu sebeple uzun bir süre daha epey büyüyecektir. Ancak bu durum kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hâsılayı aşağı çekip Avrupa seviyelerine ulaşılmasını erteliyor.

Sonuç: En az 20 belki de 50 yıllık süre zarfında AB değil, aksine Türkiye üyelikten kazançlı çıkacaktır. AB’nin kazancı ancak zor hesaplanabilir dolaylı etkilerde ortaya çıkabilir. Ancak AB, uzun bir süre ekonomik sorunlarına çözüm bulamazsa ister Türkiye ile olsun ister onsuz, Avrupa’yı karanlık bir gelecek bekleyecektir.

Farklı Görünümler

Peki, dış politikada durum nasıl? Türk diplomasisi -Avrupa için aynı şeyden söz edilemese de- son yıllarda Orta Doğu’da büyük başarılar gösterdi. Pek çok açıdan bu bölge, dünya politikalarında olduğu kadar Avrupa için de çok önemlidir. Peki AB, Türkiye’nin yardımıyla “küresel aktörlüğe” yükselemez mi?

Şimdilik Türkiye kendi dış politikası doğrultusunda ilerliyor, aynen AB ülkelerinin yaptığı gibi. Ancak Avrupa ülkelerinden farklı olarak Türkiye, söz konusu bölgeyle çok fazla bütünleşmiş vaziyette ve bu nedenledir ki dış politika görünümü AB ülkelerinkinden çok farklı.

Bu, Türkiye’nin mevcut yönetiminde kendini çok belli ediyor. Türkiye, dış politikada tecrübe ve becerisinin yanı sıra İslam kozu ve İsrail’e karşı eleştirilerden de getiri sağlıyor. Türkiye’nin dış politikadaki başarısı ayrıca bölgedeki bütün rejimlerle iyi ilişkiler kurmasından da ileri geliyor. İran, Suudi Arabistan, Sudan, Libya, Hamas, Mısır, Ürdün ve diğerleri. Prensip olarak Müslüman ülkelere insan hakları meselelerinde sorular yöneltilmiyor, hatta Ankara bazı kötü rejimlerle iyi ilişkiler içinde. Bunun bir sonucu olarak Türkiye, Tunus’taki devrime gıkını bile çıkarmadı.

Birkaç gün önce ise Erdoğan, AB hususunda bambaşka bir versiyon gündeme getirdi. Erdoğan, Bütün İslam ülkelerinin niçin AB tarzı bir birliktelikle bir araya gelmediklerini sordu. Elbette bu Erdoğan’ın hazır bir siyasi projesi olmayıp sadece kendisinin taşıdığı bir vizyondur. Buna rağmen ifade çok enteresan, çünkü özellikle tek ortak yanları Müslüman ağırlıklı halklardan oluşmak olan ülkelerin bir birlik oluşturmasının, Türkiye’nin, AB’nin bir “Hristiyan kulübü” olduğu şeklindeki suçlamasına tamamıyla denk düştüğü içindir.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum