Avrupa'nın patronu kim olacak?

Avrupa'nın patronu kim olacak?

Avrupa'nın patronu kim olacak?
Editör: Turkinfo.nl
13 Mayıs 2013 - 21:14
Avrupa’da siyasî sınıfın aşırı kendini beğenmişliği iki düşman arasındaki çatışmayı yeniden canlandırdı. Tabii bu durum, ne Fransa’nın ne de Almanya’nın ‘Avrupa Projesi’nden vazgeçecekleri anlamına geliyor. Asıl soru, kimin asıl patron olacağı!

Theodore Dalrymple


‘Avrupa Projesi’ni destekleyen birine projenin aslında ne olduğunu soracak olursanız, size, “büyük ve güçlü birleşik tek devlet” şeklinde bir yanıt vermeyecektir, onun yerine barış sözleri geveleyecektir.


Aslında zorlanmış bir Avrupa Birliği tuhaf bir bürokratik sıradanlık ile ütopyacılık karışımından meydana geldiği için karmaşadan korunmak yerine karmaşaya sebebiyet vermesi muhtemeldir. Fransa ve Almanya’nın çıkarları giderek daha fazla çeşitlenip artıyor. Ancak Fransızlar kendilerine hükmedilmesinden hazzetmiyorlar, Almanlar ise küçük düşürülmek istemiyorlar.


Sık sık Avrupa’nın lokomotifi olarak adlandırılan bu iki ülke arasındaki ilişkiler Fransa Cumhurbaşkanlığı’na François Hollande’ın seçilmesiyle birlikte bozulmaya başladı. Hollande Almanlara göre Fransızların ne yapması gerekiyorsa onun tamamen tersini yapma vaadiyle iş başına geldi. Hollande İtalya ile ve eğer yeniden iktidar olursa Almanya’da Alman Sosyal Demokratlar ile ittifak kurmayı ümit ediyordu. Ancak Alman Sosyal Demokratların izledikleri politika Hollande’dan çok Başbakan Angela Merkel’in politikalarına benzerlikler gösteriyor. Ve İtalya şu anda bırakın Fransa’yı, kendi kendine bile yardım etmekte zorlanıyor. Almanya bütün kartları elinde bulundururken, Hollande Almanlara siyasî bir tokat atmak istedi ama son zamanlarda yapılan birkaç talihsiz açıklama ise durumu daha da kötüleştirdi. Hollande iki ülke arasında olup biteni “dostane gerginlik” diyerek izaha çalışırken, farklılıklar sanki aslî ulusal çıkarlarla ilgili değil de kahvehanelerdeki tartışmalara konu olacak biçimdeymiş gibi olaya yaklaşıyordu.


Almanya borcu yüksek ülkeler için tasarruf önerisinde bulunurken, cömert sosyal koruma önlemleri, iş gücü ve üretimde kendilerinin rakipsiz olmasını istiyor. Fransa ise kamu sektöründe istihdamın, maaşların ve sosyal koruma tedbirlerinin azalmasını önlemek için hükümet harcamalarının artmasını arzu ediyor.


Ne yazık ki Euro bölgesi birliği nedeniyle Fransa’nın istekleri iki yöntemden yalnızca biri ile karşılanabilir: Ya Almanlar diğer ülkelerin borçlarını öder ya da yüksek enflasyon oranı ile yaşar. Seçeneklerin her ikisi de cazip olmaktan uzak.


Fransız Parlamentosu Başkanı Claude Bartolone konuyla ilgili olarak Almanya’nın tavizde bulunması çağırısı yaptı.


Daha sonra Hollande’ın bağlı olduğu Sosyalist Parti, Merkel’in “inatçı egoizmine” göndermede bulunarak yalnızca “Berlin’in ticaret fazlasını ve kendi seçim ikbalini” düşündüğünü belirten bir metin kaleme aldı.


Hollande’ın yakın danışmanlarından biri metinde kullanılan dilin yanlış seçildiğinden dem vurarak kabul edilemez, yersiz ve üzücü olduğunu üstelik ciddiyet taşımadığını söylediyse de metnin asıl anlamını inkâr etmedi.


Oysa bu belge açıkça çıkarların çatıştığına işaret ediyordu.


Hollande, kendisini Almanya ve hatta iktidardaki Alman Sosyal Demokratlar ile karşı karşıya bırakacak bir parti programı ile göreve seçildi. Ama çıkar çatışması para birliğinden kaynaklanıyordu. Hollande Almanya’yı zor duruma düşürmeden kendi politikasını izleyebilirdi –ki o zaman sürekli bir devalüasyon ile kendi ülkesinin eninde sonunda yoksullaşmasına sebep olurdu.


Dolayısıyla Avrupa’da siyasî sınıfın aşırı kendini beğenmişliği iki düşman arasındaki çatışmayı yeniden canlandırdı.


Tabii bu durum, ne Fransa’nın ne de Almanya’nın ‘Avrupa Projesi’nden vazgeçecekleri anlamına geliyor. Asıl soru, kimin asıl patron olacağı! Ne yazık ki, çağlar boyunca hep daha tehlikeli olan patron oldu.


Kaynak: Yeni Türkiye

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum