Reklam
Reklam

Başbakan Yıldırım canlı yayında (5)

"Avrupa ile ilişkileri gerçekçi bir boyutta ele almamız lazım. Şu son 2 ayda yaşadıklarımız ortada. Bölücü terör örgütlerine, PKK'ya, FETÖ'ye ve DHKP-C gibi aşırı solcu örgütlere verdikleri hakları, gösterdikleri müsamahayı maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarına, milletvekillerine ve vatandaşlarına göstermiyorlar. Avrupa burada 'Avrupa değerleri' diye çok sıkça söz ettiği bu değerleri rafa kaldırdı. Ne fikir özgürlüğü, ne demokrasi, ne insan hakları, hepsini maalesef bir kenara bıraktı" "Siz gerçekten Avrupa Birliği’ne Türkiye'yi almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Önce bu konuşulacak. Açık seçik. Burası bir Hristiyan kulübü mü? Siz bir Müslüman ülkeyi bünyenize almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? 60. kuruluş yıl dönümünde gördük. Vatikan'da hepsi vaaz dinleyen çocuklar gibi papanın önüne oturmuş, uslu uslu dinliyorlar. Böyle bir görüntü bize uymaz. Biz de laiklik var, demokrasi var, din devlet işleri birbirine karıştırılmaz"

Başbakan Yıldırım canlı yayında (5)
Editör: Turkinfo.nl
01 Nisan 2017 - 17:53
Reklam

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, "Avrupa ile ilişkileri gerçekçi bir boyutta ele almamız lazım. Şu son 2 ayda yaşadıklarımız ortada. Bölücü terör örgütlerine, PKK'ya, FETÖ’ye ve DHKP-C gibi aşırı solcu örgütlere verdikleri hakları, gösterdikleri müsamahayı maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarına, milletvekillerine ve vatandaşlarına göstermiyorlar. Avrupa burada 'Avrupa değerleri' diye çok sıkça söz ettiği bu değerleri rafa kaldırdı. Ne fikir özgürlüğü, ne demokrasi, ne insan hakları, hepsini maalesef bir kenara bıraktı." dedi.



 



Başbakan Yıldırım, CNN Türk - Kanal D ortak yayınında Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye'nin geleceği açısından ne kadar önemli olduğuna dikkati çekerek, "Bölgede birtakım hesaplar, kitaplar yapılıyor. Bölgedeki ülkeler tarafından değil. Bölge dışındaki ülkeler tarafından bölgeye yönelik birtakım gelecek projeleri var. Bu projeler Türkiye'nin hayrına, iyiliğine projeler değil. PKK'dan, YPG'den, PYD'den destek alıyorlar. Ve bununla maalesef bizim canımızı yakıyorlar. İnsanlarımıza saldırıyorlar. Biz bunu biliyoruz. Müttefiklerimize bunu her fırsatta söylüyoruz." diye konuştu.



Bölgede bir oldu bitti yapılmasına, birtakım yapay devletçikler oluşturulmasına razı olmadıklarını dile getiren Yıldırım, "Çünkü bu bölgenin istikrarına katkı sağlamaz, bölgedeki bugünkü kaosu, kargaşayı, savaşı bitirmez. Daha da azdırır. Düşünün işte Araplar ayrı, Kürtler ayrı, Ezidiler ayrı, Türkmenler ayrı, Nusayriler ayrı, Keldaniler ayrı... Hepsi parça parça olmuş bir bölge. Oradan hayır gelir mi? Oradan huzur gelir mi? Gelmez. Yani büyük ülkeler zannediyor musunuz ki bu bölgeyi çok sevdikleri için buradalar." ifadelerini kullandı.



Türkiye'nin bölgede hiçbir zaman yalnız kalmayacağını aktaran Yıldırım, Türkiye'nin en büyük gücü kendisinden, coğrafi konumundan aldığını ve Türkiye'nin bütün bölgenin ve bunun yanı sıra Avrupa'nın da sigortası olduğunu kaydetti.



Şu anda Türkiye'nin Suriye'deki olup bitenleri izleyen değil, bu gelişmeler konusunda aktif olarak pozisyon alan ve karar süreçlerine katılan bir ülke olduğunu aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:



"Fırat Kalkanı ile biz bunu yaptık. Bizim kadar bölgede DEAŞ'la etkin mücadele eden başka ülke yok. 63 ülke birden Musul'da mücadele ediyor. Daha bir sonuç almış değiller. Ama biz girdik, 3 bine yakın teröristi etkisiz hale getirdik ve oradan ülkemize gelen tehditleri durdurduk. İnsanlarımızın füzelerle, roketlerle hayatının sona ermesinin önüne geçtik. Fırat Kalkanı, 2 bin kilometrekarelik Cerablus'tan El Bab'a kadar olan bölgenin teminat altına alınması ve bölgede yeni bir terör oluşumunun önüne geçilmesiydi. Onu tamamladık. Aynı zamanda sınır güvenliğimizin sağlanması, işte ülkemize geçen Suriyelilerin tekrar dönüp yerleşmesiydi. Şu ana kadar 60 bin kadarı gitti. Ama tabii oranın kapasitesi sınırlı. Suriye’de tam bir kalıcı siyasi çözüm olmadan çok fazla insanın gitmesini beklemiyoruz. Onun için de bir an önce Astana ateşkes görüşmeleriyle beraber Cenevre görüşmelerinde kalıcı siyasi çözüm olması için Birleşmiş Milletleri, diğer ülkeleri bir araya getiriyoruz ve bir çözüm oluşması için gayret ediyoruz."



Türkiye'nin bölge üzerinde herhangi bir yayılma emelinin, amacının olmadığının altını çizen Yıldırım, "Bölgede otorite boşluğu sona ersin, ölümler dursun, barış, huzur gelsin. Bizim de bin 365 kilometre hududumuz var, sınırımız var, sınır şeridimiz var Irak ve Suriye ile. Dolayısıyla buradaki herhangi bir karışıklık, herhangi bir savaş, herhangi bir otorite boşluğu doğrudan bize tehdit oluşturuyor her bakımdan. Biz hiçbir oldu bittiye izin vermeyiz. Ülkemize gelecek tehdit ister kendi toprağımızdan olsun, ister kendi topraklarımız dışında oluşsun, gereken cevabı anında veririz. Kim kimi desteklerse desteklesin bizi ilgilendirmez. Bizim canımızı yakmaya çalışan, bizim ülkemizin bütünlüğüne, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğine tehdit olan her türlü unsurla biz baş edecek gücümüz var ve şartlar ne zaman gelirse gereğini yaparız. Hiç kimseden ayrıca izin almak gibi bir durumumuz olmaz bunu herkesin bilmesi lazım." dedi.



 



- Avrupa ile ilişkiler



Avrupa ile ilişkilerin gerçekçi bir boyutta ele alınması gerektiğini anlatan Yıldırım, şu son 2 ayda yaşananların ortada olduğunu, Avrupa ülkelerinin PKK'ya, FETÖ’ye ve DHKP-C gibi aşırı solcu örgütlere verdikleri hakları, gösterdikleri müsamahayı maalesef Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanlarına, milletvekillerine ve vatandaşlarına göstermediklerini belirtti.



Yıldırım, Avrupa'nın "Avrupa değerleri" diye çok sıkça söz ettiği değerleri rafa kaldırdığını, fikir özgürlüğünü, demokrasiyi, insan haklarını bir kenara bıraktığını söyledi.



Hollanda'da insanların üzerine atlarla, itlerle saldırıldığını aktaran Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:



"Bakanımızın konsolosluğumuza girişine izin vermediler, milletvekillerimize salon vermediler. Ama diğer yandan bakıyoruz bölücü başının posteri meydanlarda paçavraları ve binlerce PKK'lı, PKK sempatizanı, FETÖ mensubu Türkiye aleyhinde kampanya yapıyor. Kandil’den video konferansla bölücü terör örgütü ileri gelen yöneticilere bağlanıyor. Orada ses seda yok. Orada huzursuzluk, karışık yok, yasak yok. Ama konu Türkiye'nin resmi makamları, bakanlar, milletvekilleri olunca maalesef birden bire güvenlik konusu ön plana çıkıyor, toplumsal olaylar bahane ediliyor, yasaklar geliyor. İsviçre’de silah dayamış 'Erdoğan'ı öldürün' diyor. Böyle bir şey olur mu ? Avrupa'da Almanya'da gazeteler Türkçe çıkıyor. Adamlar oturuyorlar, üşenmiyorlar, adam buluyorlar Türkçe gazete yapıyorlar, gazetelerin manşetleri Türkçe; ‘Hayır’ oyu verin. Size ne kardeşim, size ne Türkiye'nin neye karar vereceğini, hangi yola gideceğine siz mi karar vereceksiniz? Böyle kepazelik olur mu? Bir yandan da 'bizim iç işlerimize karışmayın' diyorlar. Önce siz eğer Avrupa değeri diyorsanız, Avrupa demokrasinin beşiği diyorsanız. Önce siz Türkiye'nin, Türk insanın kararına saygı duyacaksınız. Onu etkilemek, yönlendirmek için özel gayret göstermeyeceksiniz. Türkiye düşmanlarına kucak açmayacaksınız. Biz Avrupa'dan bunu bekliyoruz."



Başbakan Yıldırım, bütün bunların oturulup konuşulacağını dile getirerek, "Böyle devam edemeyiz. Biz vatandaşımızın, milletimizin dediği işi yaparız. Milletimiz ne derse o yönde yürürüz. Onun dışında biz bir şey yapamayız, başka bir karar veremeyiz. Önce değerlendirilecek referandumdan önce. Bakın, bu yol yol değildir, bu gidişat gidişat değildir. Siz gerçekten Avrupa Birliği’ne Türkiye'yi almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? Önce bu konuşulacak. Açık seçik. Burası bir Hristiyan kulübü mü? Siz bir Müslüman ülkeyi bünyenize almak istiyor musunuz, istemiyor musunuz? 60. kuruluş yıl dönümünde gördük. Vatikan'da hepsi vaaz dinleyen çocuklar gibi papanın önüne oturmuş, uslu uslu dinliyorlar. Böyle bir görüntü bize uymaz. Bizde laiklik var, demokrasi var, din devlet işleri birbirine karıştırılmaz. Dini değerler eğer her şeyin üzerindeyse yönetimlerde bunun adına ne denir? Bizde de dini değerlerimiz her şeyimizin üzerinde, başımızın üzerinde. Ama dini değerlerle siyaset yaptığımız zaman bu sefer işin içinden çıkamayız. Laikliğin özü budur. Laikliğin özü; insan Müslüman olur, insan az inançlı olur, çok inançlı olur, beş vaktini kılar, kılmaz, inanmaz... Bunların hepsi mümkün. Bunlar bizim zati meselelerimizdir. Bunu dayatmaya çalışırsak, topluma bunu bir kural olarak koymaya kalkarsak o toplumda huzur bozulur. Onun için dini konular, mezhep konuları asla ve asla bir yönetim meselesi olmamalı veya böyle bir görüntü verilmemelidir."



FETÖ terörünün bu yüzden yaşandığını aktaran Yıldırım, "Bunlar da dini duyguları sömüre sömüre, maalesef elde ettikleri bütün kaynakları aldılar, ülkemizin düşmanlarıyla birlikte bu planları kurdular. Dinin istismar edilmesinden ders alınması, biz mutlaka ve mutlaka bu acı tecrübeyi dikkate alıp gerekli tedbirlerimizi alıyoruz. Almaya da devam edeceğiz. Mecburuz almaya. Aksi halde başka bir alanda tekrar bu zuhur edebilir. Bunların da ortaya çıkmaması, bunların faaliyet alanlarının dışına çıkmaması, bunların olacak. Olacak ama meşru şekilde faaliyetlerini sürdürecekler. Ülke yönetmeye heveslenmeyecekler,. Çok güçlenince 'vay ben neymişim' deyip, 'her şeyi hallederiz, yaparız, ederiz, iktidarları değiştiririz' diyemeyecekler. Bir zaman medya yapıyordu bunu biliyorsunuz. Manşetler atılıyordu. 28 Şubat'ta bunu gördük. Bizim dönemimizde de oldu bir dönem, 2007'ye kadar. Bütün bunların olmamasının yolu dönüp dolaşıp oraya geliyor. Güçlü iktidar ve istikrar ve güven. Onun yolu da tek başına iktidar." diye konuştu.



(Sürecek)


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum