Reklam
Reklam

[font color=blue]Hollanda elçisi el öperek saraya girebiliyordu[/font]

Hollanda elçisi el öperek saraya girebiliyordu

[font color=blue]Hollanda elçisi el öperek saraya girebiliyordu[/font]
Editör: Turkinfo.nl
16 Ocak 2013 - 08:11
Reklam




16. yüzyılın ikinci yarısında İspanya Krallığı´na isyan eden Hollanda’yı Avrupa´da hiçbir devlet tanımamış ve Hollanda, İspanya Krallığı karşısında Osmanlı’ya sığınmaktan başka bir çare bulamamıştı. Hollanda’yı ilk tanıyan da Osmanlı İmparatorluğu olmuştu
Hollanda 16. yüzyılda Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu´nun İspanya koluna bağlı bir eyaletti. Ancak Habseburglar Katolik iken Hollandalılar Protestan´dı. Yıllardır baskılardan bunalan Hollandalılar 1566´da isyan ettiler.

Hollandalılar, 16. yüzyılın sonlarında Habsburglar´in Batı kolu olan İspanya Kralliğı´na karşı isyan ettiler. İsyanın başını çeken Oranje Prensi William, ilk çarpışmalarda İspanyol ordusunun komutanı Alva Dükü´nün üstünlüğü karşısında kuvvetlerini Flandr topraklarından çekip, Almanya´ya kaçtı. İspanyollara karşı mücadele planları yaparken, dışardan desteğin gerekli olduğunun farkındaydı. Fransız Protestanları olan Huguenotlar´ın ileri gelenleriyle ve Alman prenslerle temaslarını sıklaştırdı. Ancak temasa geçtiği prensliklerin hiçbirisi o dönemin en büyük iki imparatorluğundan biri olan Habsburglar´ı durdurmaya yeterli değildi. Bu yüzden farklı bir dinden olmasına rağmen daha önce Habsburglar´a karşı Fransa ve İngiltere’ye yardım eden Osmanlı İmparatorluğu’na müracaat etti. Genç Osmanlı tarihçilerinden Doç. Dr. Bülent Arı´nın yaptığı araştırmalar, Osmanlı- Hollanda ilişkileri tarihini aydınlattı. 
OSMANLI´DAN YARDIM İSTENİYOR Osmanlılar, William´a hemen yardım edemedi. Osmanlı yönetimi, 1570´te Kıbrıs´ın fethi gerçekleştikten sonra İspanya meselesini ele almayı planlıyordu. Veziriazam Sokullu Mehmed Paşa 1574 yılı başlarında yazdığı mektupta, araya 1570 Kıbrıs´ın fethi ve 1571 İnebahtı felaketi girdiğinden kendilerine yardım edilemediğini söylüyordu. Ancak o sene, yani 1574´te Tunus´a sefer düzenleneceğini ve bu mesele de halledildikten sonra ne zaman hazırlıklar tamam olup İspanya’ya karşı isyan edeceklerse, Osmanlı ordusunun da Cezayirliler ile birlikte karadan ve denizden yardım edeceğini müjdelemişti. Lutheran taifesi ile, yani Almanya´daki Protestanlar´la gizlice haberleşip, onlarla aynı zamanda harekete geçilmesi de ayrıca tembihlenmişti. Fakat 1574´te Hollandalılara Osmanlı yardımı gerçekleşmedi. Buna rağmen İspanya’ya karşı bu ortak harekât projesi uzun süre gündemde kaldı. 
İspanya Kralı İkinci Felibe, Osmanlılara karşı kazanılan 1571 İnebahtı Deniz Muharebesi´nden sonra, Flandr´a olan saldırılarını sıklaştırdı. Flandr´daki asi şehirler birer birer düşüyordu. Hollandalı isyancılar, 1574´te Leiden´de İspanyol askerlerini durdurdular. 1579´da da "Utrecht Birliği" adıyla yedi vilayetten oluşan Protestan Hollanda Cumhuriyeti´ni kurdular. Güney, yani bugünkü Belçika, Katolik olarak İspanya idaresinde kaldı. Fakat İspanya’nın saldırılarının ardı arkası kesilmiyordu. William´i öldürene büyük ödüller vaat edilmişti. Baltazar adlı biri 1584´te William´i tabancayla Delft şehrinde öldürdü. İspanyollar kuzeyde tekrar ilerlemeye başlamışlardı. William´in yerine geçen oğlu Maurice İspanyollarla mücadeleye devam etti. 
YENİ BİR GEMİ HOLLANDA´NIN KADERİNİ DEĞİŞTİRDİ Hollandalılar, 1590´dan itibaren yeni geliştirdikleri "fleuten" adlı gemileriyle Hindistan ve Atlantik´te ticarete önem verdiler. Seri olarak üretilen ve okyanuslarda hızla hareket eden yeni tip bu gemiler Hollandalılara büyük üstünlük sağlıyordu. İspanyollar´ın ise 1588´de İngiltere’yi istilaya giderken "Yenilmez Armada" diye adlandırılan donanmaları yok olmuş ve deniz üstünlüğünü kaybetmişlerdi. Bundan sonraki mücadele dünya ticaretini ele geçirmek üzerine olacaktı. Bu büyük ticaret potansiyeline rağmen Hollanda henüz bağımsız bir devlet olarak tanınmıyordu. Dünyanın en büyük ticaret potansiyeline sahip Akdeniz´e, kendi bayraklarıyla giremiyorlardı. 
Şeyhin elini öptü
Hollandalılar, 1590´dan itibaren yeni geliştirdikleri "fleuten" adlı gemileriyle Hindistan ve Atlantik´te ticarete önem verdiler. Ancak Hollanda henüz bağımsız bir devlet olarak tanınmıyordu. Hollandalılar, Akdeniz´de Fransız ve İngiliz bayrakları altında ticaret yapıyorlardı. 1609´da İspanya ile ateşkes imzalamalarının hemen ardından Osmanlı Sultanı tarafından tanınmak ve Akdeniz´de ticaret yapabilme izni alabilmek için temaslara başladılar. 1612´de elçi sıfatıyla gönderilen Cornelis Haga, İstanbul´a geldi. Fakat ticaret imtiyazlarını kaptırmak istemeyen İngiltere, Fransa ve Venedik, Haga´ya karşı her türlü entrikayı denediler. Haga´nın faaliyetleri Bülent Arı´nın araştırmalarında teferruatlı olarak anlatılmıştır.
Elçiyi himayesine alan Vezir Halil Paşa, Haga´yı kayığa bindirip Üsküdar´a geçirdi ve Osmanlı sarayında büyük itibarı olan Şeyh Aziz Mahmud Hüdayî´nin elini öptürdü. Hollanda elçisinin saygısını beğenen şeyhin tavsiyesi üzerine Haga, 1 Mayıs 1612´de Topkapı Sarayı´nda Birinci Ahmed´in huzuruna kabul edildi. Haga, Sultan Ahmed´in huzurunda, "Kralımızı kulluğa kabul buyurup, gemilerimizi başka bayrakla yürütmek minnetinden bizi kurtarırsanız memnun kalacağız" dedi. Katolik İspanya´ya karşı eskiden beri Avrupa´daki mücadeleleri destekleyen Osmanlı yönetimi, Hollanda´ya istedikleri ticaret imtiyazlarını verdi.
Hollanda´yı ilk biz tanıdık
Hollanda´nın Katolik krallar ve Habsburglar tarafından tanınması çok daha sonra, 30 Yıl Savaşları´nın sonunda imzalanan 1648 Westfalya Antlaşması´ndan sonra gerçekleşti. Hiçbir devlet tarafından tanınmayan Hollanda, bu antlaşmadan 36 sene önce Osmanlı Devleti tarafından tanınmış ve büyükelçi statüsünde ülkemizde temsil edilmişti. Hollandalılar´ın Osmanlılar´dan aldıkları siyasi ve ticari destek de bu devletin Habsburg İmparatorluğu karşısında var olmasını sağlamıştı.
Daimi elçi olarak uzun yıllar İstanbul´da kalan Haga iki devlet arasındaki ilişkileri hızla geliştirdi. Hollanda bağımsız bir ülke olarak ilk defa Osmanlı İmparatorluğu tarafından tanındı. Bu durumu engellemek isteyen Venedik Elçisi, veziriazama verdiği notta, Hollanda’nın bir devlet değil, krallarına isyan eden isyankârlar topluluğundan oluştuğunu söylemişti. Buna rağmen Hollanda´ya kapitülasyon verilerek ticaret imtiyazları sağlanmıştı. Bu sayede daha önce Fransa ve İngiltere bayrakları altında seyreden Hollanda gemileri serbestçe Akdeniz´de ticaret yaptılar. Kapitülasyonları almalarının hemen ardından da Akdeniz´de konsolosluk ağı kurdular. 
Osmanlı topraklarında Halep, İskenderun, Kıbrıs, Mora, İnebahtı ve Eğriboz ile Venedik, Cenova, Livorno ve Sicilya´da konsolosluklar açtılar. Hollanda bir isyancı topluluğundan tanınan bir devlet haline geldi. Hollanda’nın Katolik krallar ve Habsburglar tarafından tanınmaları çok daha sonra, 30 yıl Savaşları´nın sonunda imzalanan 1648 Westfalya Antlaşması´ndan sonra gerçekleşti. Hiçbir devlet tarafından tanınmayan Hollanda, bu antlaşmadan 36 sene önce Osmanlı Devleti tarafından tanınmış ve büyükelçi statüsünde ülkemizde temsil edilmişti. Hollandalılar´ın Osmanlılar´dan aldıkları siyasi ve ticari destek de bu devletin Habsburg İmparatorluğu karşısında var olmasını sağlamıştı.
Hollanda´nın doğuşu
Burgonya Dükü İkinci Felibe, 1384´te evlilik yoluyla Fransa hakimiyeti altındaki, bugünkü Hollanda, Belçika ve Fransa´nın kuzey topraklarından oluşan Flandr bölgesini ele geçirdi. Burgondiya Dükalığı, 1467-1477 yılları arasında merkezi idarenin kuvvetlendiği Cesur Charles döneminde Fransa´ya direkt olarak bağlandı ve mahalli prensliklerin yetkileri azaldı. Charles´in kızı Marrie ile sonradan Roma Cermen İmparatoru olacak Avusturya Arşidükü Birinci Maksimilan´in evliliğinden doğan çocukları Birinci Felipe Flandr bölgesinin hakimi oldu.
Birinci Felipe, daha sonra evlilik yoluyla İspanya Kralı olunca Flandr toprakları İspanya Habsburg hanedanının yönetimine girdi. Felipe´nin oğlu şarlken 1519´da Kutsal Roma Cermen İmparatoru seçildikten sonra 17 vilayetten oluşan Flandr bölgesi imparatorun tayin ettiği genel valiler tarafından yönetildi. şarlken, 1555´te tahttan feragat edip, ülkesini ikiye böldü. Avusturya Ferdinand´ın, İspanya, Milano, Napoli ve Flandr ise İkinci Felibe´nin payına düştü. Avusturya Habsburgları´nın başı olan Ferdinand tekrar Kutsal Roma Cermen İmparatoru seçilirken İkinci Felibe İspanya Kralı olarak kaldı. 
16. yüzyılda Protestanlık ortaya çıktığı zaman Habsburg İmparatorluğu Katolikliğin yılmaz bekçisiydi. Ancak Hollanda´da da Protestanlık hızla yayılmıştı. İkinci Felibe, 1567´de Engizisyon yargılamalarını Flandr´a kadar uzatıp, merkezin ağırlığını hissettirecek bir vali tayin etmek istedi. Vilayet meclisleri yeni valiyi kabullenmediler. 1559´dan 1567´ye kadar kralı temsilen Flandr Valisi olan William, İkinci Felibe´nin isteklerine boyun eğmediğinden makamını kaybedip, asi durumuna düşmüştü. Katolik İspanyollar´ın yaptıkları siyasi ve dini baskılar karşısında Oranje Prensi William, 1568´de başlayan mücadelenin başına geçti. İkinci Felibe, Brüksel´den Flandr´i yönetmek üzere Alva Dükü´nü vali olarak gönderdi. Alva Dükü, 1573´e kadar Flandr´da baskıcı bir yönetim kurdu. Flandr bölgesinin kuzeyindeki eyaletler 1579´da Utrecht Birliği’ni oluşturarak bağımsız bir devlet olarak tarih sahnesine adım attılar, ancak İspanya ile mücadele 1648´e kadar sürdü.
Hollandalılar bayrakları altında ticaret yapabilirler
Osmanlı yönetiminin Hollanda´ya verdiği kapitülasyonlar şöyle başlıyordu: Nederland vilayetlerine bağlı olan Gelderland, Holland, Zeeland, Utrecht, Friesland, Overijsel, Groningen, Groningerland ve bunun yanında Doğu Hindistan´ın vilayetlerine tâbi birçok memleketin generalleri ve hakimleri -akibetleri hayırlı olsun tarafından sadakatle mühürlenen mektuplarıyla birlikte Hristiyan milletinin ileri gelenlerinden olan muteber elçileri Cornelis Haga - itaati artsın- huzurumuza geldi. Mektupları incelendiğinde nihai gayelerinin ihlas ve samimiyetlerini arzetmek olduğu anlaşıldı. 
Yine mektuplarından anlaşılmaktadır ki düşman vilayetlerin gemilerinde olan Müslüman esirleri aileleriyle birlikte kurtararak vilayetlerine göndermişler ve memleketimize ait gemilere ve insanlara uzun bir zamandan beri tecavüzde bulunmamışlardır. Bu dostane davranışlarının neticesi olarak, yüksek eşiğimizle Fransa ve İngiltere arasındaki dostlukta olduğu gibi kendi tüccarlarının, adamlarının ve tercümanlarının memleketimize emniyet içerisinde malları ile birlikte gelip ticaret etmelerine izin verilmesini ve zikredilen ülkelere verilen anlaşmanın bir benzerinin de kendilerine verilmesini istedikleri bilgimize sunulduğunda istekleri tarafımızdan uygun görüldü. 
Elçileri Cornelis Haga ise makamımıza yüz sürerek diğer elçiler gibi elçilik hizmetine tayin edilmiş ve ülkemizdeki iskelelere konsoloslar tayin etmeye yetkili kılınmıştır. ... Hollandalılar antlaşmadaki şartlara sadık kaldıkları müddetçe, yeri ve göğü yaratan Allah´ın hakkı, ecdadım ve babamın ruhu için biz de bu anlaşmaya uygun olarak hareket edeceğiz ve ona aykırı bir davranışta bulunmayacağız. Ýstanbul-30 Haziran 1612 Herkesin tek umudu
16. yüzyılda Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu´na karşı mücadele eden Fransa, İngiltere, Hollanda ve Alman Protestanlar´ın tek umudu Osmanlı İmparatorluğu idi. Avrupa´da başı derde giren her devlet ve her muhalif dini grup çareyi Osmanlı´dan yardım istemekte bulmuştu.
Papacı olacağına Türk ol
İspanya´ya karşı isyan eden Hollandalılar Geuzen şehrinde ilginç bir madalyon bastırmışlardı. Hilal şeklindeki madalyon üzerinde "Papacı olacağına Türk ol" yazıyordu. Bu madalyonu İspanya´ya karşı savaşan Hollandalılar şapkalarının üzerinde taşımışlardı.
Kaynak:  (Yayınlayan: Kadizade Abdullah, Akademi Dergisi, sayı: 4) ve  Erhan Afyoncu.
MD - Turkinfo.nl

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum