Almanya’nın güneybatısında yer alan Heitersheim, yıllardır Türk göçmenlere ev sahipliği yapıyor. Burada yaşayan Türkler, yalnızca ekonomik zorluklarla değil, aynı zamanda toplumsal ayrımcılık, kültürel kimlik sorunları ve memleket hasretiyle de mücadele ediyor. Eğitimden iş hayatına, günlük yaşamdan sosyal ilişkilere kadar pek çok alanda farklı muamele gördüklerini belirten gurbetçiler, Türkiye ile bağlarını hiç koparmadıklarını söylüyor.
Ayrımcılık ve Kimlik Arayışı
Birinci kuşak işçi ailesinin çocuğu olarak Almanya’ya gelen ve Türk kadınlarının iletişim sorunlarını çözmek için tercümanlık yapan Fahriye Yıldız, küçük yaşta ailesine destek olmak için çalışmaya başladığını anlattı. Başörtüsü taktıktan sonra ayrımcı tepkilerle karşılaştığını söyleyen Yıldız, 1992’de yaşadığı bir olayın hayatında dönüm noktası olduğunu ifade etti. Bir profesörün kendisine “Dinin ne?” sorusunu yönelttiğini ve “İslam” cevabına rağmen dini yaşamıyla ilgili olumsuz yorum yaptığını aktaran Yıldız, bu olayın ardından kendi kimliğini sorguladığını ve inancına daha sıkı sarıldığını dile getirdi.
“Bir Türk Daha İyi Olmalı ki Aynı İşi Alabilsin”
1969 doğumlu ve 7 yaşında Almanya’ya göç eden Ercan Topak ise bir firmada işçi eğitmeni olarak çalışıyor ve “Yabancılar Meclisi” üyesi. Çocuklukta ilk dini bilgisini kilisede aldığını, Hz. Muhammed’i 20 yaşından sonra tanıdığını söyleyen Topak, iş hayatında Türklerin daha fazla çaba sarf etmesi gerektiğini belirtti. “Bir Türk olarak bir Alman’dan daha kaliteli üretim yapmanız gerekiyor ki aynı işi alabilin” diyen Topak, eğitim sistemindeki ayrımcılığın ise Türkleri daha dayanıklı ve başarılı hale getirdiğini vurguladı.
Türkiye ile Günlük Bağ
Topak, Almanya’daki Türklerin gündelik yaşamlarında Türkiye’nin önemli bir yere sahip olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Türkiye’ye uğramadığımız gün yok. Biz günlük Türkiye’deyiz. Bayrağı gördüğümüzde heyecanlanıyoruz. Türkiye tabelalarını okumak, çocukluktan beri değişmeyen bir alışkanlık.”
“Üçüncü Sınıf Muamele Gördük”
1978’de Almanya’ya göç eden Celil Sevencan, burada eğitim aldıktan sonra kendi işini kurdu. Türklerin 2000’li yıllara kadar üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gördüğünü belirten Sevencan, 2004’te Mannheim’da yaşanan yangın felaketinden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bölgeyi ziyaret edip Türk toplumuna sahip çıkmasının önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade etti. Birinci kuşak işçilerin ağır çalışma koşullarında yaşadığını, haftada yedi gün, günde 10-12 saat çalıştıklarını belirten Sevencan, buna rağmen Türkiye’ye gittiklerinde paralarının değer görmediğini söyledi.
©TURKINFO.NL
Yorumlar
Kalan Karakter: