Hollanda SCP: Ülkedeki Türkler giderek daha çok dindarlaşıyor

Hollanda Sosyal ve Kültürel Planlama Dairesi'nin (SCP) araştırmasına göre ülkede yaşayan Türkiye ve Fas kökenli Müslümanlar, son 10 yılda giderek daha fazla dine bağlandı. Daha fazla kişi camiye gitmeye, daha çok kadın başını örtmeye başladı. BBC'den arkadaşım Yusuf Özkan'ın toparladığı habere göre, "Müslümanlar ile gayrimüslimler arasında son dönemde artan gerginlik ve buna bağlı dışlanma hissi", Müslümanların dine bağlanmasındaki etkenlerden biri.

Hollanda SCP: Ülkedeki Türkler giderek daha çok dindarlaşıyor
Editör: Turkinfo.nl
25 Temmuz 2018 - 03:14

SCP'nin Türkiye ve Fas kökenlileri araştırmasının nedeni, ülkedeki en büyük iki Müslüman grubu incelemek istemesi.

Hollanda'ya Türkiye'den gelenlerin yüzde 86'sı, Fas'tan gelenlerin ise yüzde 94'ü kendisini "Müslüman" olarak tanımlıyor.

Rapora bakılırsa, Hollanda toplumunun baskıcı tavrı, göçmenler arasında inancı, Müslüman kimliğini ve bir topluma ait olmayı daha da çekici kılıyor. Toplumda İslam hakkındaki olumsuz görüş, Müslüman toplumunu din konusunda daha fazla bilgi sahibi olmaya teşvik ediyor.



 



5 grupta değerlendirildiler



SCP'nin araştırmasında, Türkiye ve Fas kökenli Müslümanlar 5 ayrı grupta değerlendirildi. Bunlar şöyle:


Laik: kendisini Müslüman olarak tanımlıyor ama pratikte fazla bir şey yapmıyor. Helal besinler yiyor, oruç tutuyor
Kültürel: Camiye gitmiyor ve pek dua etmiyor. Ancak, inanca önem veriyor. İslam hakkındaki olumsuz yorumlardan inciniyor. Helal besinler yiyor.
Seçici: İnancına kendi yorumunu katıyor. Bir bölümü düzenli olarak camiye gidiyor ama beş vakit namaz kılmıyor. Helal gıdaya ve oruca önem veriyor.
İnançlı: Hemen hemen bütün dini emirleri yerine getiriyor ama sıklıkla camiye gitmiyor. Bu kesim büyük ölçüde kadınlardan oluşuyor.
Katı: Sürekli camiye gidiyor, tüm dini emirleri uyguluyor ve bütün Müslümanların bunu yapması gerektiğine inanıyor.


SCP'ye göre, Hollanda'daki Müslümanlar giderek daha fazla "inançlı ve katı" grubuna dahil oluyor. Türkiye kökenliler arasında bu oran son 10 yılda yüzde 37'den yüzde 45'e yükseldi. Faslılar arasında da yüzde 77'den 84'e ulaştı.

Araştırmaya göre, Hollandalı Müslümanların yüzde 0,5'i selefist. Yüzde 8'i de aşırı dinci. Müslümanların yüzde 10'u da "dini amaçlı şiddeti" onaylıyor.



Her 3 Müslümandan ikisi 'ayrımcılığa' dikkat çekti



Her üç Müslümandan ikisi, sıkça ayrımcılığa uğradığını ve Hollandalılar'ın İslam hakkında olumsuz görüşe sahip olduğunu düşünüyor.

Bu görüş en fazla, "Seçici Müslümanlar" olarak adlandırılan grupta yaygın. SCP'ye göre, çoğunlukla genç ve fazla inançlı olmayan bu kesim, Hollanda toplumuna daha yakın. Bu yüzden de ayrımcılığı daha yakından hissediyor.

Uzun süre laik bir toplumda yaşayan inançlı göçmenler uzun vadede daha az dindarlaşıyor. Ancak Hollanda'daki durum bunun tam tersi. Çünkü göçmenler kendi sosyal çevresinde yaşıyor. Bu çevre laik değil. Başka düşüncelerle pozitif bir ilişkileri yok.

Bu nedenle de, Hollandalıların olumsuz yaklaşımı, Müslüman göçmenlerin kendi kökleri ile bağ kurmasına ve dini kimliğini ön plana çıkarmasına yol açıyor.



Medya fırsatı kaçırmadı



Hollanda medyası,  Sosyal ve Kültürel Planlama Dairesi'nin yayınladığı raporu fırsat bilerek, ateşli olan bu konunun üzerine körükle gitti.

Dostum Mustafa Orhan Ertuğruloğlu'nun tercümesini yaptığı De Telegraaf gazetesindeki 'Rehin alındık' başlıklı  haber şöyle:

 



Hollanda’daki Müslüman toplumda tutucu İslamiyet’in tırmandığını gösteren Sosyal ve Kültürel Planlama Dairesi'nin dün yayınlanan araştırması,  Türk asıllı yazar Ebru Umar’ı hiç şaşırtmamış. Batılı görüşleri dolayısıyla Müslümanlar tarafından sürekli saldırıya uğrayan ünlü köşe yazarı, uyum rüyasının paramparça olmasının müsebbibi olarak Hollanda yönetimini sorumlu tutuyor. ‘ Bu nedenle Hollanda devletini kutlamak lazım.Müslümanlar, güçlenmedi, güçlendirildi. Onlar bu duruma itildi. Camiler, İslam Okulları ve diğer şeyler, hiç ihtiyaç olmadığı halde onlara ikram edildi. Bu imkanlar durup durduğu yerde yaratıldı’ diyor Ebru Umar.

Umar’a göre, Müslüman toplum işi-gücüyle meşgulken, hükümetler, geleceğin toplumunu şekillendirmeğe kalkmış. Umar şöyle devam ediyor:’ Örneğin, benim ebeveynimin nesli bunlarla uğraşmıyordu. Hatta buna karşıydılar. Ama gelişme o yönde sürüp gitti. Aile birleşimi, gelin-damat transferleriyle aileler aynı durumun içine düşürüldüler. Müslümanlar, Hollanda’ya geldikten sonra tutucu Müslüman yapıldılar’ .





Suvain Ephimenco, Ebru ile hemfikir. “ Theo Van Gogh’un ülkesi:Çok kültürlü çözülme kitabın'  yazarı olan Cezayir doğumlu Fransız, özgür Hollanda toplumuna giren Müslümanlar'ın çoğunlukla kendi toplumlarının baskısına maruz kaldıklarını vurguluyor. 

Özellikle bu baskıyı en çok kadınlar his ediyor. SCP’nin araştırmasından, son yıllarda camilere artan rağbete ilaveten, başını bağlayan kadın sayısındaki artışa dikkat çekiliyor.

Ephimenco: ‘90’lı yılların başından itibaren, başını bağlayan kız çocuklarının sayısında artış var. Evlendikten sonra Hollanda’ya gelen modern bir Müslüman kadın tanıyorum. Buraya geldikten kısa bir süre sonra kadın başını bağladı. Toplumun baskısı yüzünden başka türlü yapamazdı.Bu sosyal ve dini baskı, karşı koyulamayacak kadar ağırdır. Müslüman iş arkadaşları tarafından aşağılanmasın diye kollarını kapatarak çalışan Bosnalı bir temizlik işçisi tanırım.’ diye devam ediyor.





Temizlik şirketi Mas Grubu kurucusu ve başarılı iş adamı Fas Kökenli Hollandalı Rahme el Mouden, bunu onaylamıyor: ‘ Personelimizin %60’ı Müslüman. Ben böyle bir şeye asla izin veremem. İslamiyet içinde çeşitli anlayışlar var. %60 çoğunluğun, diğerlerine baskı uygulamasına ne kadar zor olursa olsun izin veremem. Zira demokratik bir ülkede yaşıyoruz.’diyor Fas kökenli Hollandalı.





Ebru Umar, ‘modern toplum yaşamımıza duyulan nefret, Hollanda’daki din özgürlüğü ile ilgili. Çünkü din, devletin işi değil. ‘ Bu nedenle dini kuruluşlara devlet mali yardım yapmamalı. Birileri cami açmak istiyorsa,hodri meydan. Her şeyi üzerine almak kaydıyla buyursun açsın. Bizim buna sivil toplum kuruluşu olarak izin vermemiz yanlış. Din,özel hayatı ilgilendirir.’ derken, Ephimenco, tutucu İslamiyet’in tırmanışını ayrımcılığa ve İslam karşıtlığına bağlayan faraziyeleri kabul etmiyor. ‘Tabii mağduru oynadıkları için öyle diyecekler. Böylece, gittikçe daha dinsel bir karaktere bürünen seçimlerini haklı gösterecekler. Ben bunu kendi kendini dışlamanın başka bir şekli olarak görüyorum.’ şeklindeki görüşüne, Fas asıllı

El Mouden ise olaya farklı bakıyor ve ‘Evet. İslamiyet giderek daha seviliyor. Çünkü medya, İslamiyet hakkında olumsuz yayın yaptığından, gençler internete yöneliyor. Bunu engelleyemezsiniz. Hollanda’da bir milyon Müslüman, 500 kadar cami var. Oysa beyaz Hollandalılar’ın dini inançları zayıfladığından Kiliseler kapanıyor. Buna tanık oluyoruz. Öte yandan kendimizi de aldatmayalım.Burası bir Suudi Arabistan da değil.’ diyor.





Seksenli yılların sonunda İran’dan kaçan hukukçu Afşin Ellian, 2004 yılında şöyle uyarmıştı. ‘İşçi Partisi PvdA, Job Cohen’in başını çektiği entellektüeller, bana da, Ayaan Hirsi Ali’ye de lanet okudu. Bizim travma geçirdiğimizi söylediler. Güya bütün Müslümanlar, Tıpkı Hristiyanlar gibi zaman içinde kendiliklerinden laikleşeceklerdi. Şimdi bunun ne kadar büyük bir sorun haline geldiğini görüyoruz.’





Ebru Umar da aynı şeyden korkuyor. ‘Süreç devam ediyor. Hollandalılar, yumuşak başlı olduklarından, kendi toplumumuzu boğuyoruz. Rehin alınıyoruz ve bu durumu yaratan politikacıları seçmeğe devam ediyoruz. Hollanda toplum yaşamını tehdit eden Denk gibi bir parti, gittikçe büyüyor. Bunlar nasıl seçilmeyi becerdiler. Anayasa ve İşçi Partisi PvdA sayesinde parlamentodaki sandalyeleri adeta çaldılar’ diyen Umar, insanlar tarafından yapılan yasaların gene insanlar tarafından değiştirilebileceklerini vurguluyor ve şöyle devam ediyor:

‘Bunun zamanı geldi. Rehin alındık. Teslim olduk. Ne yapılması gerektiğini söylemek bana düşmez. Köşe yazarı olarak ben durum tesbiti yaparım ve uyarırım. Fakat gelecekte olabilecekleri düşünmeğe korkuyorum’.

Ellian da sert önlemler alınmasını istiyor. ‘Göçmen alımını sınırlamak, uyuma ağırlık vermek gerekir. Anayasa’nın, İslamiyet’e sağladığı özgürlükler yasaklanmamalı ama kamusal alanda sınırlandırılmalı. Devletin güvenliği tehlikedeyse bu mümkün.’



Ellian’a göre durum çok acil. ‘Artık önümüzde yirmi yıl vakit kalmadı. Kısa süre öncesine kadar Hollandalılar, Müslümanların çoğunluğunu ortalama olarak laik sanırdı. Artık bunun böyle olmadığını biliyoruz. İnsanlar korkuyor. Bunun çözümü var. Ama çözmeyi istemek lazım. Bu hem istek, hem cesaret işi’ diyor Ellian.





(*)Ebru Umar, 2016 yılında Türkiye’de tatilde iken, Erdoğan’a hakaretten tutuklanmış, çifte uyruklu olduğundan, Hollanda'nın yaptığı girişim sonucu 42 gün yattıktan sonra serbest kalmıştı.



(**) Theo van Gogh.Sinema rejisörü. İslamiyette Kadın’ı konu alan filmi dolayısıyla 2004 yılında Faslı bir terörist tarafından suikaste kurban gitti.



FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum