Hollanda'daki Türkler ortak terör mesajı vermeli

Hollanda'daki Türkler ortak terör mesajı vermeli

Hollanda'daki Türkler ortak terör mesajı vermeli
Editör: Turkinfo.nl
11 Ağustos 2011 - 05:28


Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF) Genel Başkanı Oğuzhan Kılıç, İzmir merkezli İLK KURŞUN GAZETESİ ve Sosyal Demokrat gazeteci Barış Yarkadaş’ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı Türkiye’nin İnternet Gazetesi GERÇEK GÜNDEM ile gerçekleştirdiği söyleşide Norveç’teki terör olaylarından alınması gereken dersleri sıraladı ve Türkiye’de baş gösteren terör olaylarına karşı AKP, CHP ve MHP’nin Hollanda temsilcilerinin ortak paydada bir araya gelmesi gerektiği çağrısını yaptı.


 




Hollanda Türk Gençlik Kuruluşları Federasyonu (HTGF) Genel Başkanı Oğuzhan Kılıç, şunları söyledi:





Norveç’te Terör ve Norveç’ten Alınacak Dersler



23 Temmuz 2011 tarihinde Norveç’in başkenti Oslo’da korkunç bir vahşet yaşandı. Başkent Oslo’daki başbakanlık ve hükümet binası ve Utöya adasında yıllık olarak yapılan Sosyal Demokrat gençlik kampına düzenlenen saldırıda Gizem Doğan adında 1 Türk genç kız olmak üzere 76 kişi öldürüldü ve 96 kişi de yarandı. Katliamı yapan 32 yaşındaki Anders Behring Breivik’in verdiği ifade de; cinayeti siyasi amaçlarla, ırkçı ve Hıristiyan saiklar, Norveç’in yabancıların (göçmenlerin) işgali altında olduğunu söyleyerek kurtarmak için yaptığını belirtti. Ardından yapılan araştırmada, teröristin (ısrarla bu terimi kullanmakta fayda var, bu terimi kullanmazsak doğruları gizlemiş oluruz) 1518 sayfalık manifestosu ortaya çıktı. Bu, kısaca “delilik” olarak nitelendirilerek masumca kenara konulamaz. Öyle ki; terör eyleminin siyasi amaçlarla ve planlı olduğu yanı sıra kamuoyunda pek fazla dinlendirilmeyen bu terör eyleminin örgütlülük niteliğidir. Dolayısıyla gözden kaçırılan ve ısrarla üzerinde durulması gerek olayın şöyle-böyle gerçekleşmiş bir katliam olmayıp, başta siyasal amaçları göz önünde bulundurulduğu zaman tüm nitelikleriyle ayan beyan “terör” ve terör eylemini gerçekleştirenin de “terörist” olduğu ve “örgütlülüğü” niteliğinin ağır basan bir diğer esaslı nokta olduğudur.





Her fırsatta ırkçı söylemleriyle ortaya çıkan, toplumda ırkçılığa meşru bir zemin oluşturarak topluma “İslamofobi” (İslam korkusu) pompalayan ve teröristin manifestosunda bir çok defa referans gösterdiği Hollandalı Özgürlük Partisi PVV’in lideri ırkçı politikacı Geert Wilders’in bu değirmene taşıdığı su ve teşviki görmezlikten gelinemez derecede herkesin malumudur. Avrupa’da göçmenlerin içerisinde en büyük grubu teşkil eden Türklerdir. Bu terör eylemiyle varlığımız, Haçlı özlemi çeken ırkçı-dinci özün resmen hedefi haline gelerek bu zihniyetçe temizlenmesi gereken varlıklar olarak görüldüğümüzün en somut kanıtıdır. Öte taraftan; Avrupa’nın her yerinde olduğu gibi Hollanda’da Norveç diasporası Norveç Sjømannskirken kilisesinin öncülüğünde kendi aralarındaki tüm düşünsel farklılığa rağmen kenetlendiğine şahitlik ediyoruz. Bu örneğe döneceğim.





Emperyalizmin bölücü talepleri ve BDP’nin görevi



Terör saldırıları sonunda 13 şehit verdiğimiz 14 Temmuz 2011 tarihinde kendini bilmez vatan haini BDP ve DTK gibi uyduruk sözde temsil organları toplanarak; bebek katilini öven soğanlar eşliğinde, kendince belirledikleri 23 ili kapsayan bölgede “özerklik ilan” etmişlerdir. Bu gülünç bir girişim olduğu kadar düşündürücüdür. Bunların ayrıca ağızlarına doladıkları büyük Atatürk’ün “Kürtlere özerklik verdiği” şeklindeki söylemi kesinlikle yalandır. Bu bağlamda; içeriden tehditler savuran İmralı canisi ve Kandil eşkıya oluşumu terör örgütü destekli BDP’nin bozuk plak gibi yalan konuşan bir fesat yuvası ve ihanet aygıtı olduğunu söylesek yanlış olmaz. Irak’taki efendileri Barzani ve Talabani gibi emperyalizmin uşaklığına çok çok önceden soyunmuş terörist başı ve cinayetlerin sorumlusu katillere “terörist” diyemeyen onun artıkları sokak eylemcisi sözde milletvekilleri, Türkiye’de hiç bir etnik grubu veya oturaklı fikriyatı temsil etmiyorlar. Onlar efendilerinden ihale almış, yüce Türk ulusunu birbirinden ayrıştırmayla görevli kimselerdir. Cennet yurdumuzun güzel insanlarını etnik kökenlerine bakmaksızın öldürenleri en hafif tabirle “eşkıya” olarak tanımlasak yerinde olacaktır.





Terörün en ağır şekilde cezalandırılması gerekli olduğunu vurgulayarak saldırıyı yapan terörist mihrakları lanetliyoruz. Şiddetle sonuç alınamayacağının bilinmesi gerekir. Doğru veya yanlış “açılım” gibi girişimlerin dahi olduğu ve yumuşak olarak tabir edilebilecek bir ortamda dahi saldırıların İmralı’daki cani tarafından avukatları vasıtasıyla yönlendirilmesi düşmanlığı ve acımasızlığı göstermektedir. Bağımsız “Kürdistan adlı kukla devlet”in kurulması cennet yurdumuz Türkiye’mize saplanan bir ihanet hançeri ve emperyalist dış güçlerin bölücü dayatmaları olarak dalgalanan bayrağın adıdır. Türkiye’yi seven ve anti-emperyalist idealleri savunanlar, bu emperyalist hain taleplerin tam karşısında durma zorunluluğu “Sivas Kongresi (11 Eylül 1919) Kararları madde-1: Millî sınırlar içinde bulunan vatan bölünmez bir bütündür, birbirinden ayrılamaz ve parçalanamaz” paydasında göstererek ortak tavırlarını ortaya koymalılar.





Terör’ün Bilançosu: son 60 günde 32 kurban



- 1 Haziran’dan Mardin/Nusaybin ve 7 Haziran’da Diyarbakır/Petekkaya’da 2 vatandaş teröristlerin döşedikleri mayınlara basarak,



- 22 Haziran’da Tunceli/Nazimiye’de 2 polis memuru mayın patlamasında,



- 26 Haziran’da Van/Örenburç askeri araca yapılan saldırıda 1 asker,



- 30 Haziran’da Hakkâri/Çukurca’da el yapımı mayının patlaması sonucu 1 asker,



- 1 Temmuz’da yine Hakkâri/Çukurca’da teröristlerle çıkan çatışmada 1 asker,



- 4 Temmuz’da Bingöl’de teröristlerin saldırısı sonucu 1 asker,



- 5 Temmuz’da Hakkâri/Yüksekova’da silahlı saldırıya uğrayan 2 asker,



- 7 Temmuz’da Tunceli/Pülümür’de terörlerle çıkan çatışmada 1 asker,



- 10 Temmuz’da Siirt’te teröristlerin açtığı ateş sonucu ağır yaralanan 1 polis memuru şehit oldular.



- 14 Temmuz’da Diyarbakır/Silvan’da bölücü teröristlerin saldırısı sonucu 13 askerimizin şehit oldu ve 7 askerimiz de yaralandı. Bu süre içerisinde sınır ötesi askeri operasyon için tezkere izninin TBMM’ye sunulması düşünülerek, bu düşünce hükümet tarafından eyleme dönüştürülmeden rafa kaldırıldı.



- Derken yine aynı doğrultuda 24 Temmuz’da Mardin/Ömerli’de bölücü teröristlerin, vatanı bekleyen kahraman Mehmetçiklerimize yönelik kahpece saldırısında 1 sonradan hastanede olmak üzere 4 asker,



- 29 Temmuz’da Kahramanmaraş/Barış’ta askeri araçla geçerken 1 askerimiz teröristlerin döşedikleri mayının patlaması sonucu



- ve son olarak 30 Temmuz 2011 tarihinde Kahramanmaraş/Afşin’de teröristlerle çıkan çatışma sonucunda 1 asker ve yine aynı şekilde Hakkâri/Şemdinli’de 1 askerimiz daha şehit oldu.





Sonuç: Yaralıları dâhil etmemek kaydıyla. 1 Haziran 2011 tarihinden itibaren teröristlerin hain saldırıları sonucu 2’si vatandaş, 3’ü polis, 27’i de asker olmak üzere tam 32 kayıp verdik. Şehitlerimize Allahtan, rahmet diliyoruz. Türk ulusunun başı sağolsun.





Göreve Çağrı



“Yıllardır Hollanda’da varız ve burada kökleştik” ve “Türk toplumunu temsil ediyoruz” diyen büyük bir grup göçmen örgütünün sessizliği gözlenirken, bunların bir kısmının “Biz sadece Hollanda’nın sorunlarıyla ilgileniyoruz” şeklinde ifadeler kullanmaları eksik ve yanlış bir yaklaşımdır. Örnek verelim. Bu değerlendirmelerin tam tersine konu doğrudan doğruya Hollanda’yla ilgilidir. Eindhoven yakınlarında bulunan Boxtel Belediyesi’ne bağlı Liempde de bulunan terör kampında eğitildiği bilenen Güven Akkuş adlı genç 27 Mayıs 2007 tarihinde Ankara Anafartalar Çarşısı’nda bombalı intihar saldırısı gerçekleştirerek 6 insanın ölmesi ve 91 insanın yaralanmasına sebep olmuştu. Bu sadece bir örnektir. Nitekim Hollanda güvenlik güçleri, 90’li yıllardan beri Hollanda varlığını sürdüren gizli terör eğitim kamplarına, terör örgütünün 18 yıllık etkinliğinden sonra müdahale ederek kapatmış. 13 Kasım 2004 tarihli gazeteler; De Volkskrant ve Trouw bu hadiseyi şok olmuş bir şekilde yazıyorlardı. Hollanda hükümeti da önce “sürgünde Kürt hükümeti” gibi uçuk girişimlere mülayim bakarak müsaade etmiş olsa da, eşkıya oluşumunu terör örgütü olarak tanımaktadır.





Başta TBMM’de grupları bulunan partiler olmak üzere “Şehitler ölmez, Vatan bölünmez” parolasıyla Hollanda’da Türk siyasi partilerin temsilcilerini göreve davet ediyoruz.



- AKP-Sayın Veyis Güngör (UETD Hollanda Başkanı),



- CHP-Sayın Orhan Selim Bayraktar (CHP Hollanda Temsilciliği Başkanı),



- MHP-Sayın Güven İsçi (Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı) ve



- kendisini sorumlu his ederek “Türkiye’deki olaylar beni ilgilendirir” diyen herkesi bir araya gelmeye davet ediyoruz.



Norveç’ten ders alalım. Madem bazı göçmen örgütleri “biz sadece Hollanda’nın sorunlarıyla ilgileniyoruz” diyor o zaman Hollanda’da Türk siyasi parti temsilcilerinin toplanarak öncülük edeceği; Türk toplumun her türlü teröre karşı birlik olduklarını göstererek birlik havası içinde toplanması ve birlik mesajı vermeleri şarttır. İşe yaramaz bir örgütlülük değil gerektiğinde ortak mesaj verebilen bir birliktelik hedeflenmelidir. Bu boşluk ana siyasi akımların ittifakıyla oluşturulan “Hollanda Türk Konseyi” oluşumunun öncülüğünde sağlıklı ve eşgüdümlü/koordineli bir şeklide doldurulabilir. Geniş bir zeminde etkin bir lobicilik, milli konularda ve Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren gelişmelerde



1- istişare (salon toplantıları) veya



2- miting benzeri eylemsel boyutta gereksinim;



- 2 aylık periyotlarla dönüşümlü genel koordinatörlüğün yukarıdaki temsilcilerle ve



- bunların toplanarak oybirliğiyle yayınladıkları bildirilerle olanaklıdır.





Başta Hollanda’daki Türk siyasi partilerin temsilcileri, Sivil Toplum Kuruluşları ve aydınlarımız ile gençler ve kadınlarımız olmak üzere herkesi duyarlı olmaya; demokratik tepkimizi ortaya koymaya ve Hollanda’ya olduğu kadar anavatan Türkiye’ye sahip çıkarak çağırıya uymaya ve destek vermeye çağırıyoruz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum