HTF'unu Umre Yolcuları döndüler

Hollanda Türk Federasyon Umre Yolcuları döndüler

HTF'unu Umre Yolcuları döndüler
Editör: Turkinfo.nl
17 Mayıs 2013 - 12:26



Genel başkan yardımcısı ve hac ve din işleri sorumlusu Tuncay Bahtiyar’ın sorumluluğu altındaumre görevlerini yerine getiren kafile Hollanda’ya döndü.

Tuncay Bahtiyar yapılan umre organizasyonu ile ilgili bir açıklama yaparak herşeyin iyi geçtiğini belirtti. TuncayBahtiyar: “Talep üzere bu yıl iki defa umre organizasyonu yapmış bulunmaktayız. Şu an yeni bir organizasyon için talepler var ve bir ihtimal bu sene üçüncü bir organizasyonu yapabiliriz. 2013 yılı hac organizasyonu için çalışmalar devam etmekte ve kontenjanımız dolmak üzeredir. İnşaallah bu yılda hac organizasyonumuz en güzel biçimde yapılacaktır.”

Hollanda Türk Federasyon Suudi Arabistan Hac Bakanlığı tarafından almış olduğu yetki ile hac ve umreorganizasyonu yapmaktadır.

Hollanda Türk Federasyon ile umre görevini yerine getiren Den Haag Türk İslam Vakfı gençlik kolları başkanı Lokman Orman’ın umre ile ilgili yazmış olduğu yazı ilginize sunulur:

Umre; küçük Hacc (Hacc-ı Asgar) demek.
Yolculuk nereye mi? “En Sevgilinin Evi”ne, “Aşkın Başkenti”ne! “Peygamber Ülkesi”ne!
“Allah’ın Evi” senin de evin demek. O yüzden seferi sayılmıyorsun. Bir tek Kabe’ye, yani Allah’ın Evi’ne yolculuk yaptığında seferi sayılmıyorsun. “O”na gidiyorsun artık. Büyük bir aşkla. Çünkü sana “gel” diyen bizzat “O”! Lebbeyk, “Geliyorum!” diyerek aşkla koşan ise sen! “O”nun huzurunda, “O”nun yüce varlığı karşısında bir “hiç” olduğunu göstermek için gidiyorsun! Benliğinden arınmak ve “O”nda yok olmak için gidiyorsun!
Çünkü o kutsal beldede, o belde-i tayyibede bir tek “O” var!Her şey “O”nda yok olmak için var! “Sen” yoksun! Seni sen yapan sıfatların, unvanların, makamların, elbiselerin, süslerin, kısaca seni sen yapan benliğin bir hiç hükmünde artık! O yüzden ihrama giriyorsun. Tıpkı doğduğun gibi yalnız ve çırılçıplaksın. Üstünde sadece dikişsiz iki bez parçası. Rengi beyaz olan. Ölürken giydiğin kefen gibi.



Artık yönün Kabe’ye doğru. Kabe’de yüce Rabbinle buluşmaya gitmen, bir tür mahşer provası gibi. Öldükten sonra dirilmek gibi. Kefeninle kalkıp “O”nun karşısına gidiyorsun. Hesap vermeye. O yüzden gitmeden arkanda bırakmalısın tüm dünyalıkları, dünyevi heves ve arzuları! Şah da olsan, Şehinşah da, sen bir hiçsin “O”nun karşısında. Irkın, rengin, dilin, makamın, paran, pulun, mülkün, sıfatların sana hiçbir ayrıcalık kazandırmaz. Sen de dünyanın dört bir yanından “Lebbeyk, Allahumme Lebbeyk!” diyerek aşkla koşup gelen o milyonlarca kuldan birisin! Şanın şöhretin geçmediği biricik yere gidiyorsun. O yüzden geldiğin yeri ve tüm dünyalıkları arkanda bırakmak için o ak ve pak rengindeki kefene bürünüyorsun. Ölmeden önce ölüyorsun! Yüreğinde sadece aşk var. “O”nun aşkı! “O”na kavuşmanın aşkı! “O”nda yok olmanın aşkı! Allah’ta yok olmanın yeri orası. Hem de her renkten, her dilden, her cinsten Âdemoğlunun bulunduğu kalabalıklar içinde. O kalabalıklar içinde sen bir başınasın, yapayalnızsın, tıpkı mahşer gününde olacağın gibi! Hacc, aşk ülkesine, o en sevgilinin evine, sevgililer sevgilisine doğru yolculuğun adıdır.


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum