Neset Ertas'in vasiyeti

Neset Ertas'in vasiyeti

Neset Ertas'in vasiyeti
Editör: Turkinfo.nl
11 Haziran 2010 - 07:26


Neset Ertas, 28 yil gurbet hayati yasadigi Almanya’dan Türkiye’ye kesin dönüs yapti.71 yasindaki “bozkirin tezenesi” ilginç vasiyetini açikladi.


Neset Ertas’in türküleri bizi nerede bulursa bulsun hiç fark etmez, oldugumuz yere mihlayiverir. Ask acisiyla vurdugu sazinin telleri sanki vücudumuzun damarlarindan yapilip gerilmistir oraya. Gramofon devrinde gönül telimizi titreten dokunakli sesi, ipod dönemine de damgasini vurmustur.


Zahidem, Zülüf dökülmüs yüze, Karadir bu bahtim kara, Acem kizi, Neredesin sen, Gönül dagi, Mühür gözlüm, Ahirim sensin, Dane dane benleri var, Kar yagdirdin basa Leylâ gibi türküleriyle dilden dile, gönülden gönüle ulasan Neset Ertas, 28 yil gurbet hayati yasadigi Almanya’dan Türkiye’ye kesin dönüs yapti. Adana Seyhan Belediyesi’nin düzenledigi Ramazan etkinliklerinde verdigi konser öncesi bulustugumuz 71 yasindaki “bozkirin tezenesi” Neset Ertas’i, sanat hayati boyunca en çok mutlu eden sey söyledigi türkülerin karsilik buldugunu görmesi olmus. Özellikle gençlerin türkülerini anlamasina sevinen sanatçi ironik bir gönderme yapiyor: “Simdiki gençler egitim görüp davulu, zurnayi eline alinca bizim abdallar aç kaldi.”


‘Kizi birakirsan ya davulcuya varir ya zurnaciya’ sözünü oldukça asagilayici buldugunu söyleyen Neset Ertas, “Bu söz yüzünden benim babam, ana bulamadi ve üç aylik kardesimiz öldü. Günahi bu sözü diyenin boynuna. Her kim dediyse, her kim bundan sonra da derse…” diyor.


Türk sanat müziginin bir nevi arabesk oldugunu ve asil Türk müziginin türkü oldugunu kaydeden efsane saz ve söz ustasi, hayatinin film yapilmasina da artistligi sevmegi için karsi çikiyor. “Ana yemegim bulgur pilavidir, muhallebiyle büyüseydim o sesle ben nerede bagiracaadim?” diyen sanatçi kimsenin görmedigi yerde, yalnizken agladigini söylüyor. Neset Ertas’in vasiyeti ise söyle: “Babamin ayak ucuna gömülmek isterim. Ayak ucuna bir tas diksinler, ismimi yazsinlar. Ayrica mezar yapmasinlar bana. Koyacaklarsa oraya bir çukur kazsinlar, üstünü toprakla kapatsinlar. Baska da bir sey istemiyorum.”


71 yasina ulasmis bir sanatçi olarak geçmise dönüp baktiginizda sizi en çok mutlu eden olay nedir?


Bugüne kadar söylemis oldugum türkülerin karsilik buldugunu görmek oldu. 30 yil kadar Almanya’da idim. Biz okula gidemedik. Çocuklarimin okumasini, dünya kültürü almalarini istedim. “Gayri, yörüyen yörümeyene belli etsin, babaniza müsaade edin” dedim. Ben gendimi aldim, memleketime getirdim. Yenikten Türkiye’deki cennetime gavustum.


Siz de gurbetlik yasadiniz ama?


Ben de ayni yasadim. Tabii, gurbetlik öyle dile kolay. Gurbetligin adi hasrettir. Gurbetlik hasreti, insan yüreginde tas gibi, o orada oturuyor.


71 yil boyunca gönlünüzü kiran ne oldu?


Insan esitsizligi, asagilanmak... Kirildigimiz bu. Asagilandigin yerde ne kadar huzur bulabilirsin?


Aneniz de babaniz Muharrem Ertas gibi türkü söylemenizden hoslanir miydi?


Babam geçimimizi saz çalmakla sagladigi için evde pek bulunmazdi. Uzun uzun giderdi, belki 15-20 gün belki bir-iki ay gelmezdi. O da onun hasretiyle çamasir dövülen tokaca tel takip güya bana verdi; ne ses var, ne çalmam var. Aslinda o babamin hasretine aglardi.


On bes yasina kadar ‘hem Mecnun hem Kerem’ oldugunuzu söylüyorsunuz. Sizi pisiren bu ilk gençlik çaginin acilari mi?

Evcilik oynadigim kiza âsik oldum. Birbirimize âsik olduk. Ama o köyde devamli kalamadik. 5-6 yaslarinda idim, babam aldi bizi o köyden baska köye gittik, karin doyurmak için. Ama âsiktim ben. Unutmadim. Unutamadim. Babam zaten âsikti. Arkadas olduk. Hep onu dinlerdim. Yanindan ayrilincaya kadar elime saz almadim. Onun yaninda saz çalamadim.

Ayip mi sayilirdi?


 Ayip degil saygiydi bu. Nerelere gitsek bir güzellik varsa ona âsigidim. Bir atasözü var ya: “Kizi gönlüne birakirsan, ya davulcuya varir ya zurnaciya” diye. Biz de davulcu-zurnaciyiz, ama gönül ferman dilemiyor. Gittigimiz yerlerde, oralarda biz gözellik görüyoruz, âsik oluyoruz. Insan hasret çeke çeke Kerem de oluyor, hatta Mecnun da oluyor. Ben ayaklarimin bende olmadigi zamanlari bilirim. Böyle yürürken ayaklarimin sanki tokmak varmis gibi.


Yani “Kizi birakirsan ya davulcuya varir ya zurnaciya” sözünden çok çektiniz öyle mi?


Bu asagilayici bir kelime! Ki kizin gönlüne gem vurulamaz. Bizi asagilayici bu kelimeyi basamak yaparak, kizlarinin gönüllerine gem vurarak hasa huzurunuzdan irak, hayvan gibi satanlar, bu asagilayici kelimenin günahini ödeyemezler. Çünkü anamiz öldügünde, evde bes tane öksüz kalmistik. Babam bize ana bulmak için hayvanin üstünde, çoluk çocuk perliperisan halde, tâ Çiçek Dagi’ndan Yozgat’in bir davulcu köyüne gittik. Üç aylik kardesimiz anasizlik ve bakimsizlik yüzünden öldü. Bunun günahi o “kizi gönlüne birakirsan ya davulcuya varir ya zurnaciya varir” diyenin boynuna. Her kim dediyse, her kim bundan sonra da derse… Bu sözden hepimiz çektik. Hâlâ çekiyoruz, gençlerimize kiz veren kimse yok. Kendi içlerinde artik kel, kör, topal, ne var ise birbirlerine yakistiriyorlar. Ben ‘yanik yürekli, gara suratli’ diye onlar için söylüyorum. Hepimiz yanik yürekliyik, Anadolu insani oldugumuz için esmerik, iste gara suratliyik. (Gülüyor)


Almanya’yi tamamen biraktiniz ve artik Türkiye’desiniz. Nerede yasamayi arzulardiniz?


Türkiye’yi, vilayet, kaza, nahiye olarak dört bes kere gezdim ben. Bizim akrabalar hep Kirsehir’den Izmir’e gitmisler. Eskiden cin isi, seytan isi derlerdi de kimse davula zurnaya elini uzatmazdi. Bizim aptallar da bu sayede karnini doyururdu. Simdi mektebe giden gençler aldilar davulu, zurnayi ellerine, bizimkiler aç kaldi. Bizimkilerden de daha iyi çaliyorlar ya neyse. (Gülüyor) Ben de Izmir’e yerlestim simdi.


Neset Ertas kendisini elinden gelen her seyi yapmis biri olarak mi, yoksa daha söyleyecek sözü olan birisi olarak mi görüyor?


Duygularimi babamdan aldim. Ama kendi dogrumu ifade etmeye çalistim türkülerimin içinde. 30 sene evveli bu kadar okumus gencimiz yok idi. Simdi konserlerime yüzde 80, yüzde 85 gençler geliyor. 16-17 üniversitede özel konser verdim. Bunlar ne dendigini, ne söylendigini anliyorlar. Babama neden türkülerinin içinde adini söylemiyorsun dedigimde, “Söyleyecek söz çok, ama sarf edecek yer yok.” derdi. E sükür, daha tamamini söylemesek de, söyleyemesek de birazini söylemeye çalisiyoruz.


Bunun için yanik yüregi hep harlamak mi lazim?


 Ocak sönünce gazan gaynamaz. (Gülüsmeler)


 Gençlerin türküye olan ilgisinin mimarisiniz. Yeni neslin bu sevdasini nasil yorumluyorsunuz?


 Asillarini buldular. Çünkü Türk’ün asil müzigi türküdür. Türk sanat müzigi denilen sey bize Araplardan naksolmadir. O udlar, kanunlar bir nevi arabesktir. Bizim asil Türk müzigimiz türküdür; bozlaklar, mayalar, hoyratlar…


 Hangi tür türküleri dinlersiniz?


 Beni bir türkü ya da sarki olsun her ne olursa olsun havasi ve ona uygun sözü etkiler.


 Aglar misiniz türkü dinlerken?


Ben kimse görmedigi yerde, yalnizken aglarim.


Aglarken bir sey söyler misiniz?


Hayir, aglarken bir sey söylenmez ki! (Gülüyor)


Rahmetli babanizi izlerken ne hissederdiniz?


Onunla beraber ayni bir ruh gibiydik biz. Sanki beni söylüyordu, sanki ben söylüyordum.


Siz türkülerinizde hep annenizden, konusmalarinizda ise babanizdan bahsediyorsunuz. Hangisini daha çok özlüyorsunuz?


Babami daha çok özlüyorum. Hani günes her zaman, her gün doguyor degil mi? Hiç tesekkür aklimizdan geçiyor mu? Bu isik, parasiz isik tutuyor. (Gülüyor) Anayi da öyle görüyorum. Baba bir birey gibi, bir arkadas gibi geliyor.


Sehrin seslerini mi halk müziginin içine yoksa halk müziginin seslerini mi sehre tasidiniz?


Halkimizin sesini sehre götürdüm.


Bu anlamda bir nevi pop müzigi sanatçisi olarak mi görmek gerekiyor sizi?


Biraz böyle… Biraz deli çalarim. Onda haklilik payi var. Çünkü 8-10 tane sazlarin her biri bir tele bastigi için haliyle bir pop meydana getiriyor. Ama benim sazimin alt, orta, üst telleri çift sestir. Parmaklarimi üçüne bastigim zaman alti ses birden vermis oluyorum. Standart perdeler benim duyguma cevap vermiyor.


Bugüne kadar sahnede çalarken kaç tel kirmissinizdir? (Gülüsmeler)


Onu Allah bilsin. Tel kirilsin da gönül kirilmasin. Bakin tirnagimin ucunda siyah noktalar var. Bunlar sazin gögsüne vura vura oldu, içine kan oturdu. Bunlari keserim ben, yeniden çalmaya basladigimda sazi dövdügüm için yine olur. Bizim çalisimiz, akilli çalis degil. (Gülüsmeler)


Türkülerinizi sosyetenin, garibanin, varos halkinin ve entelektüellerin dinlemesinin sirri nedir?


Sirri ask, sevgi ve açik ifadedir. Yani herkesin anlayacagi dildir. Zaten müzik askin icadidir. Herkesin yüregi bu askla baglidir.


Sesinizin yoruldugunu hissediyor musunuz?


Yorulmayan bir sey yoktur. Ama Allah’a sükür sesimden bir sikâyetim yok. Köylerde pencerenin önlerinde davul, zurna çalarken bize de içerde misafirler saz çaldirirdi. O gürültüde içeride bar bar bagira bagira, kara bagir olduk. Sükür, bulgur pilaviyla büyüdük de... (Gülüsmeler)


Hâlâ sever misiniz bulgur pilavini?


Benim ana yemegim bulgur pilavidir. Muhallebiyle büyüseydim o sesle ben nerede bagiracaktim. (Gülüsmeler)


Bulgurun yanina sogan mi kirmali?


Oooo, zaten sogan, bulgur pilavinin piridir. Hele yaninda tursu olursa…


Tursu da oynasi yani?


Onu nerde bulacaan. “Baklava, böremiz, evdeki tursu / en büyük dayanak bizlere karsi”


Hiç durmadan kaç saat söyleyebilirsiniz?


Rahat 5-6 saat söyleyebilirim.


Bugüne kadar kaç siir yazmissinizdir?


Bilmem. Gramofon devrinden beri öylüyorum.
Yeni albüm çikaracak misiniz?

 Bitti, albüm çikartan firmalar kalmadi ki. (Gülüyor) Simdi parasi olan sanatçilar gidiyor, kendi masraflarini kendileri ödüyor ki TV’lere gideyim, görüneyim beni konserlere çagirsinlar istiyor.


Baska ne tür enstrümanlar çaliyorsunuz?


Babamin yaninda keman çalardim. Bir ara tam çalgi olsun diye cümbüs almistim. Davul zurna çalarim, baska bilmem. Yeni çikan aletlerden anlamam, onlar sunî geliyor bana.


Neset Ertas’in en sevdigi ve sürekli mirildandigi türküsü hangisidir?


(Gülüyor)Ayni bir ananin çocuklari gibidir bestelerimiz, hiçbiri birbirinden asagi degildir.


Peki ölüm? Düsünür müsünüz hiç?


Ölüm normaldir. Yani bir misafir bir yere geldiginde bir sofra açilir, yer içer ondan sonra vakti geldiginde kalkar gider. Allah’in misafirleriyiz.


Babanizin mezarini ziyaret eder misiniz?


Babam mezarda degil ki! Babam ruh. Nefes bittigi an Allah ruhumuzu aliyor, artik nereye gittigini kendi bilir. Ruhlar ölmeyecegine göre, vücut toprakta kaliyor. Gözümüzde perde varmis, ruhlar bizi görürmüs ama biz onlari göremezmisiz. Ruh ölmüyor, havalesi Allah yolunda.


Babanizin ruhunu en çok ne zaman yaninizda hissediyorsunuz?


Her zaman. O duygular aninda, hep yüzde 90 ben babamin duyduklariyla çalip söylüyorum. Ustam odur çünkü.


Bir vasiyetiniz var mi gelip giderken?


Babamin ayak ucuna gömülmek isterdim. Babamin ayak ucuna bir tas diksinler, ismimi yazsinlar. Ayrica mezar yapmasinlar bana. Koyacaklarsa oraya bir çukur kazsinlar, üstünü toprakla kapatsinlar. Baska da bir sey istemiyorum.
 
Sazinizin bam teli neresidir?

 -Hah orasi…


Sazinizin bamteli neresidir?


Hah orasi… (Gülüsmeler)


 
Peki âsik adam emekli olur mu?

 Âsik da emekli olmaz, sanatçi da. Ben babamin acil haberine gittim. 5 gün sonra benim geldigimi tanidi. Bir ruh gibiydi, gözleri görmüyordu. Yeniden cana geldi rahmetlik, yatagindan dogruldu. “Sazimi verin.” dedi, 45 dakika da saz çaldi, türkü söyledi. Ben ‘Babam iyi’ dedim, gittim. Ondan üç gün sonra babamin öldügünü duydum.


Gönül Yarasi filminde saz çaldiginiz bir sahne var. Bir Neset Ertas filmi çekilse?


Yok, artistligi kabul etmiyorum ben. Çok teklif edildi. Halkçi olduklari için, o Sener Sen, Kemal Sunal filan onlari severim. Gönül Yarasi da benim türkümün adi, filmin basindaki fon müzigi benim söyledigim türkü. O yüzden kabul ettim. Bir tane klibim var Garipler diye, baska da yok.


 Zaman/Pazar
Zaman Gazetesinden S. Sezgin´e bu guzel roportaj icin tesekkur ediyoruz.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum