Reklam
Reklam

SAĞDUYU, "OYUNUZU DENK'E VERİN" ÇAĞRISI YAPIYOR

Hollanda’daki Türk varlığını parlamentoda yaşatan yegâne parti DENK’e, siyasi görüşlere bakmaksızın oy vermeliyiz… Tarafsızlığımıza rağmen, DENK’i desteklediğimiz için, bize damga vurmayı yeğleyen dostlarımız, daha sağduyulu davranmalılar…

SAĞDUYU, "OYUNUZU DENK'E VERİN" ÇAĞRISI YAPIYOR
Editör: Turkinfo.nl
21 Kasım 2023 - 11:56
Reklam

Irkçıların, ‘Erdoğan’ın uzun kolu’ şeklindeki mesnetsiz suçlamalarına karşın, Netenyahu’nun elini bile sıkmayan Tunahan Kuzu’nun propaganda kampanyasını desteklemeliyiz ve başarıya ulaşmalıyız.

Hollanda Demokratik Sosyal Dernekler Federasyonu da yurttaşlarımızı oy kullanmaya çağırdı.

 

Hollanda’da yarın yapılacak olan genel seçimler, bu güne kadar görülmemiş ilgi görüyor. Oy verme katılım oranının her zaman yüzde 80’lere varan Hollanda’da, yarın yapılacak olan oylamaya daha yüksek oranda katılım bekleniyor.
Gerek hayat şartları ve gerekse siyasi partilerdeki değişiklikler nedeniyle, daha çok ilgi çeken seçimlere, Türk kökenlilerin de büyük ilgi göstereceği tahmin ediliyor.

Genel seçimlere katılmak, bir toplumun politik süreçlere etki etme ve kendi geleceği üzerinde söz sahibi olma fırsatıdır. Türklerin, kendi yaşamları için kritik olan bu seçimlere katılımı, onların seslerini duyurması ve ihtiyaçlarının temsil edilmesi açısından hayati bir önem taşır.

Hollanda’daki siyasi partilerin Türk toplumunu aday listelerinde göz ardı etmesi, Türkleri kendi talepleri ve perspektifleri doğrultusunda hareket edebilecekleri bir alternatif arayışına sevk edebilir. DENK Partisi gibi Türklerin çıkarlarını ve görüşlerini temsil etmeyi amaçlayan bir partiye ilgi göstermek, bu taleplerin siyasi platformlarda yer bulmasına katkıda bulunur.

Oy vermek, demokratik bir toplumun temel direğidir. Her oy, bireyin katılımı ve tercihi anlamına gelir. Oylar, temsilcilerin seçilmesinde ve politika yapıcıların belirlenmesinde belirleyici bir rol oynar. Oy kullanmak, kendi geleceğimize yönelik tercihlerimizi ifade etmenin en etkili yollarından biridir. Bu yolla, toplumun istediği değişiklikleri talep etmek ve temsil edilmek için güçlü bir araç elde etmiş oluruz.

Hollanda’da dışlayıcı bir politika izleyen siyasi partiler, toplumun farklı kesimlerini dışlamak yerine kucaklayıcı ve adaletli bir yaklaşım benimsemelidir. Herkesin eşit ve adil bir şekilde temsil edilmesi, demokrasinin temel prensiplerinden biridir. Türk kökenli vatandaşlar da toplumun önemli bir parçasıdır ve onların da siyasi süreçlerde temsil edilmesi gereklidir.

Hollanda’daki siyasi partilerin, farklı kültürel, etnik ve sosyal grupları dışlayan bir tutum sergilemesi, toplumda ayrışmayı derinleştirir ve birlikte yaşama kültürünü zayıflatır. Bu tür dışlayıcı yaklaşımlar, toplumda hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık duvarları oluşturur. Siyasi partiler, toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak, çeşitliliği ve farklılıkları zenginlik olarak görecek politikalar izlemelidir.

Dahil edici politikalar benimsemek, toplumun her kesiminin ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamak ve onlara hitap etmek için önemlidir. Bu, demokratik süreçlerin güçlenmesine ve toplumun daha adil, dengeli ve kapsayıcı bir yapıya kavuşmasına yardımcı olabilir. Herkesin sesinin duyulduğu, temsil edildiği ve eşit fırsatlara sahip olduğu bir toplum idealine doğru ilerlemek, siyasi partilerin önemli sorumluluklarından biridir.

Ama maalesef yukarıda belirttiklerimden hiç birine şahit olamıyoruz.
Daha önceki bir seçim arifesinde, sözde Ermeni soykırımını tanımadıkları için, Ayhan Tonca, Erdinç Saçan ve Osman Elmacı seçim listesinden çıkarılmışlardı.
İşçi Partisi Erdinç Saçan’ı, Hristiyan Demokrat Parti de Ayhan Tonca ve Osman Elmacı’yı, sözde Ermeni soykırımını tanımadıkları için adaylık listesinden çıkarmıştı. Bu davranış Hollanda’daki Türk toplumunu üzmüş ve rencide etmişti. Bu yazının bir bölümünde okumuş olacağınız gibi, Hollanda’daki Türk dünyası ayaklanmıştı. Çeşitli toplantılar ve istişarelerden sonra Demokrat 66 Partisi adayı Fatma Koşer Kaya’yı destekleme kararı alındı. Şahsımın da desteklediği bu karardan sonra, Türk kökenlilerin verdikleri oylar ile Fatma Koşer Kaya tercihli oylar ile seçildiği gibi, D66 Partisi de güçlenmişti.


İŞÇİ PARTİSİ’NDEN DENK’E

İşçi Partisi’nden milletvekili seçilen ve bu parti için pek çok Türk oyu kazandıran Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk de ilginç bir geçmişe sahipler. Partilerinin entegrasyon politikasına güven oyu vermeyen bu ikili partiden derhal ihraç edilmişlerdi. Parlamentoda önce kendi adlarına siyaset yapan bu ikili, daha sonra DENK Partisini kurdular. ‘Başarılı olamaz’ diye küçümsenen DENK Partisi ilk seçimde 3 sandalye kazandı.İkinci seçimde de sandalye sayısını koruyan DENK’in, yarın yapılacak seçimde 4 sandalye kazanması bekleniyor.
İşte biz şimdi ‘Sandalye sayısı neden 5 olmasın?’ diyoruz ve yurttaşlarımızı DENK Partiisi’ne oy vermeye çağırdığımız gibi, Hollandalı dostlarına da DENK için ilham vermelerini bekliyoruz.

Şimdi gelelim, DENK’i destekleyenlere çeşitli damga vuranlara. Geçen hafta yayınladığım
DENK’E OY VERECEĞİM’ haberimden sonra, bazılarından çatlak sesler çıktı.
DENK Partisini kuranların siyasi ve dini görüşlerini öne sürerek, damgalamalar yapanlar, onları destekleyenleri de damgalıyorlar.

Şahsımın CHP tabanından geldiğimi, Alevi bir Müslüman olduğumu ve de Beşiktaş taraftarı olduğumu çoğunuz biliyorsunuz. Ama ben hiçbir zaman CHP borazancılığı yapmadım ve derneklerine üye olmadım. Alevi borazancılığı da yapmadım ve üye olmadım. Hollanda’daki Beşiktaşlılar Derneği’ne de üye olmadım. Gazeteciliğimi yaparken başımda hiçbir siyasi ve dini şapka olmadı.
Bakınız, sevgili dostum şair ve yazar Yavuz Nufel de bu konuda ne diyor?:

Benim de oyum da DENK’e


22 Kasım 2023 Hollanda erken genel seçimlerinde oyumu DENK Partisi’ne vereceğim.

Bu kadar net ve açık. Hadi herkes yazsın oyunu kime neden vereceğini.
Bak Ustamız İlhan Karaçay bile tarafını belli etti. Ben her şeye rağmen oyumu DENK’e vereceğim.
Ben DENK’in öyle olmasını istemediğim için DENK’e oy verceğim.
DENK’i kuranları biliyoruz, yaşatmaya çalışanları da.
İnsan üstü güçle gece gündüz  demeden çalıştıklarına tanık olduğum için DENK’e oy vereceğim.
Çünkü Doğukan Ergin, Stephan van Barle, Funda İleri, Tahsin Çetinkaya, Mehmet Safranti, Yıldırım Usta,  Ahmet Yıldırım başta olmak üzere, saygısından bir gram eksiltmeyen, DENK’i yaşatmak için elinden geleni yapan, sekreter olarak Parti merkezinde işe giren ama partinin başka elaman alacak  parası olmadığı zamankar çaycılık, temizlik işlerini de  yapan hemşerim için DENK’e oy vereceğim.
Tekrar ediyorum, sokakta rastladığım, “Bizim sesimizdi yazık oldu/ oluyor” diyen insanlar adına  DENK’e oy vereceğim, oy isteyeceğim.
“Ne sağcıyım ne solcu futbolcuyum futbolcu” sözünü kendine şiar edinmiş Usta İlhan Karaçay bile tarafını belli ettiği için DENK’e oy vereceğim.
En çok da Filistin’de yaşanan zulme karşı seslerini duyuran bu insanların yanında olduğum için tarafım belli olsun diye  DENK’e oy vereceğim…

 

FARKLILIKLARI NASIL ÇÖZÜMLERİZ?


Sadece Hollanda’da değil, dünyanın dört bir yanındaki Türkler için de geçerli olacak şu yorumu yapabilirim:

Türk toplumunun farklı kesimleri arasında yaşanan çatışmalar genellikle çok çeşitli sebeplere dayanabilir. Hollanda’da yaşayan Türkler arasındaki çatışmaların ardında yatan birkaç önemli etken olabilir:

1-Siyasi ve Dini Görüş Farklılıkları: Hollanda’da yaşayan Türkler, farklı siyasi ve dini görüşlere sahip olabilirler. Bu farklılıklar bazen kutuplaşmaya veya çatışmaya yol açabilir. Örneğin, Türkiye’deki siyasi olaylar veya dini görüşler, Hollanda’daki Türk toplumu içinde gerilimlere sebep olabilir.

2-Toplumsal Entegrasyon ve Kimlik Meseleleri: Hollanda’ya göç eden Türkler, kendi kimliklerini koruma ve aynı zamanda yeni ülkelerine entegre olma arasında denge kurmaya çalışabilirler. Bu durum, kimlik karmaşası veya çatışmaları tetikleyebilir.

3-Toplumsal Baskı ve Ayrımcılık: Hollanda’daki göçmen toplulukları bazen ayrımcılık veya dışlanma ile karşılaşabilir. Bu durum, içsel bir baskı veya öfkeye neden olabilir ve bu da toplum içinde gerilime yol açabilir.

Çözüm yolları arasında şunlar bulunabilir:

  • Eğitim ve Bilinçlendirme: Toplumun farklı kesimlerinin birbirlerini daha iyi anlamalarına ve saygı göstermelerine yardımcı olacak eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapılabilir.

  • Diyalog ve İletişim: Farklı gruplar arasında açık ve yapıcı iletişim kurulması önemlidir. Bu, farklılıkların anlaşılmasını ve uzlaşma sağlanmasını kolaylaştırabilir.

  • Toplumsal Katılım: Herkesin toplumsal ve siyasi süreçlere katılmasını teşvik etmek önemlidir. Bu, herkesin sesini duyurmasına ve kendini temsil etmesine olanak tanır.

  • Ayrımcılıkla Mücadele: Her türlü ayrımcılığa karşı net bir tavır almak ve bu konuda mücadele etmek önemlidir. Bu, toplumun daha adil ve eşitlikçi bir ortamda bir arada yaşamasına yardımcı olabilir.

Önemli olan, farklılıkları bir zenginlik olarak görmek ve bu farklılıkları bir arada yaşamanın bir parçası olarak kabul etmek. Herkesin eşit haklara sahip olduğu ve saygı gösterildiği bir ortamın oluşturulması önemlidir.

İlhan KARAÇAY’ın analizi


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum