Reklam
İlhan Karaçay

İlhan Karaçay


SALGIN HASTALIĞI İLMİ VE DİNİ AÇIDAN YORUMLAMAK

06 Nisan 2020 - 09:37

İnsanlığın varoluşundan bu yana pek çok salgın hastalık yaşanmıştır.
Ama insanları bu kadar korkutan bir salgın hastalık ilk defa yaşanmaktadır.
Çok çabuk bulaşan ve çok çabuk öldüren bu hastalık, insanların çoğunun psikolojisini de bozduğu için daha tehlikeli bir hal almaktadır.
Bu hastalık, internet devrinden önce yaygınlaşsaydı, bugünkü kadar korku da yaşanmayacaktı.
İnternetin kazandırdığı sosyal medya kanalıyla yayılan gerçekler ve yalanlar, işin vahametini artırmıştır.
Konu ilmi ve dini açıdan ele alınmaktadır. Bir de komplo teoricilerinin savları vardır. ‘Virüsü şu devlet yaydı’ gibi iddialar da dolaşmaktadır.
Naçizane şahsım, bu konuyu ilmi açıdan yorumlayacak bir niteliğe sahip değilim.
Aslında dini açıdan da yorumlama becerisini gösteremem ama, mantığımın yorumunu açıklayabilirim.

Her şeyin, Allah’ın emriyle olduğunu ve belaların da Allah tarafından verildiğini iddia edenlere katılmadığımı belirterek fikirlerimi beyan edebilirim.

Mantığımın söylediklerinin tamamını beyan etmeyeceğim.
Sadece bu gibi musibetlerin Allah’ın emriyle olduğu iddiasına karşı bir yorum yapacağım.
Her şeyi bağışladığına inandığımız Allah, dünyada kötülük yapanlar var diye, neden tüm insanları cezalandırsın ki?  
Allah, özellikle Afrika’da açlık nedeniyle her gün binlerce çocuğun ölümünü neden istesin?
Allah, deprem felaketlerinde günahsız çocukların enkaz altında acıyla can vermesini neden istesin?

 

AÇLIK adlı virüs KORONA’dan beter. Bir günde 8 bin çocuk öldürüyor. Aşısı da var: YEMEK

 

‘Ecel geldi cihane, baş ağrısı bahane’ diye bir laf çıkarmışlar. Yani, ecel gelmiştir, ölmek için de bir sebep olmalıdır. Benim mantığım bunu kabul etmiyor. Ecel var ise, yüce Allah İskandinav insanları ile Afrika insanları arasında neden ayrım yapsın?
İskandinav ve diğer kuzey ülkelerde insanlar çok uzun yaşarken, Afrika’da neden genç yaşta ve hatta çocuk-bebek yaşta ölüyorlar?
Duyuyor gibiyim, bazıları ‘Sus kâfir, Allah’ın bir bildiği ve amacı var’ diyorlardır.
Ama benim mantığım da şunu diyor: Allah insanları yaratmış, daha sonra onları eğitmek için peygamberler göndermiş, yaşamlarını düzene sokacak nitelilkte akıl fikir vermiş ve sonunda da, ‘Hadi ya kullarım, size verdiğim bu akıl ile yaşamınıza yön verin’ demiştir.
Yukarıdaki son satırımın doğruluğu, son 50 yıldaki gelişmeler ile ispatlanabilir. Zira, Allah’ın verdiği akıl ile insanlar kendilerini geliştirmişler, akıl almaz icatlar yapmışlar, ortalama yaşam sınırını uzatmışlar, (Türkiye’de ortalama yaşam 55 idi şimdi 75 oldu) ve dünyanın sonunu getirebilecek olan çevre kirliliğinin de çaresine bakmaktadırlar.
Şimdi bazıları diyecek ki, ‘Eee, koronavirüse neden çare bulunamıyor?’
Bunun cevabını da, fıkralara giren ve insanlığı nasıl mağdur ettiğini anlatarak posta koyan koronavirüsün kendi açıklıyor.
‘Hepiniz benden korkuyorsunuz ama ben de korkuyorum. Zira ilim adamları beni öldürecek ilacı bulacaklardır’diyor koronavirüs.

Yazıma, aşağıdaki güzel sözleri de ekleyerek son veriyorum.
Kalın sağlıcakla.

*Bir şey söylediğim zaman yanlış anlaşılacağım diye artık korkmuyorum. 
  Zaten siz ne isterseniz söyleyin, insanlar istedikleri yerlerinden alıyorlar lafı. 

*Öküzler ile domuzlar konuşsalardı konuları yalnızca ot ve yem olacaktı. 
  Mideleri için yaşayan kişiler de onlardan farklı değildirler. 

*İnsan her yerde aynı insandır; bir insanın yaratılışında asalet yoksa kâinatın tacını giyse 
  yine de çıplak kalır. (Montaigne)

*Uygarlığın gerçek ölçüsü ne nüfus çokluğu ne kentlerin büyüklüğü ne de üretim bolluğudur.
  Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir.

*İnsanlar yüksek mevkilere ulaştıkça tanrılaştıklarını zannederler, düştükleri zaman 
  insanlıklarının da elden gittiğini görürler.

*Dünyada kusursuz iki insan vardır. Biri ölmüştür, biri de doğmamıştır. (Çin Atasözü)

*İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler. (Montaigne)

*Herkes, insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de, hiç kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul
  etmez.  (Lev Tolstoy)

*İnsanlar iyilikte, on dört yaşında oldukları gibi kalsalardı, dünyanın görünüşü başka
  olurdu. (Albert Schweıtzer)

*Koşullar insanları idare ederler, insanlar koşulları değil.  (Heredotos)

*Ah o eski topraklar, ne kadar da güzeller. Her yanları iyilik dolu. Bir de şimdiye dönüp
  bakıyorum da her şey başını almış gidiyor. Artık bir dur demenin zamanı!

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

Son Yazılar