Irkçı ve faşist eğilimleriyle bilinen Wilders destekli koalisyonun düşmesiyle birlikte, Hollanda’daki siyasi gündem yeniden alev aldı. Hükümetin çöküşü sürpriz değilken, gözler şimdi Türkler ve diğer yabancı kökenlilerin oy tercihlerine çevrildi.
Tam da bu noktada, bilinçsizce sahneye çıkan ve “kendi kendine gelin güvey” olan adaylar türemeye başladı.
Hollanda’da, yaklaşık bir yıl önce sancılı ve zoraki bir şekilde kurulan Wilders destekli hükümetin çok da uzun ömürlü olmayacağı belliydi. Bu çöküşü “Ben demedim mi?” edebiyatına sarmadan geçip, doğrudan konunun özüne girmek gerekiyor.
Bu düşüşün nedenlerine takılmadan, şimdi esas meseleye odaklanmalıyız: Yeni hükümetin kurulmasına yönelik seçimlerde Türkler ve diğer yabancı kökenliler ne yapmalı?
DENK Partisi, “Ankara’nın uzun kolu” gibi sığ yaftalara rağmen, şu an mecliste üç sandalye ile temsil ediliyor. Ancak bu sayı artırılmalı, en az 4 sandalye hedeflenmeli. Bunun için stratejik bir seferberlik şart.
Geçmiş seçimlerde açıkça çağrıda bulunmuştum: “Oyunuzu DENK Partisi’ne verin!”
Bu çağrımı bugün daha güçlü bir iradeyle yineliyorum. Çünkü DENK, dört sandalyeyi garantilerse, olası bir koalisyon hükümetinde yer alma ve hatta bakan çıkarma şansına sahip olabilir.
Muhalefette olmalarına rağmen, DENK milletvekillerinin sesleri Hollanda parlamentosunda en gür çıkan sesler arasında. Özellikle parti lideri Stephan van Baarle’nin, Wilders’e karşı yaptığı etkileyici çıkışlar sadece göçmenleri değil, Hollandalı seçmenleri de etkilemiş durumda.
Bu seçimlerde güçlü bir DENK performansı sergilenirse, partinin kurulacak koalisyon hükümetinde yer alması sürpriz olmayacaktır.
BİLİNÇSİZ YAKLAŞIMLAR…
Sahin YILDIRIM • 1eGeverifieerd • Genel Direktör | Uluslararası İlişkiler | Göç Tarihi | Kültürlerarası Öncü | Eğitim
13 saat önce •
Even voorstellen: de nieuwe minister van Asiel en Migratie van Nederland. 😉
Voorlopig is het nog slechts een droom — maar je weet het nooit, hè?
Eén ding kan ik je nu al beloven: ik zou het in ieder geval beter doen dan #Faber en haar voorgangers.
Als dit bericht meer dan 2.100 keer wordt geliket en gedeeld, dan ga ik serieus overwegen om hier écht werk van te maken. Dus: laat van je horen, deel, like, en wie weet…
ÇEŞİTLİ ATRAKSİYONLAR ORTAYA ÇIKACAK
Şaşırtıcı ama gerçek: Seçim döneminin yaklaşmasıyla birlikte siyasete dair ilginç çıkışlar da gündeme oturdu. Bunların başında, LinkedIn’de yaptığı paylaşımla dikkat çeken Şahin Yıldırım geliyor.
Yıldırım, adeta sosyal medyayı referans alarak, “Eğer bu paylaşım 2.100 beğeni alırsa, ben de İltica ve Göç Bakanlığı’na talibim” dedi. Bu çağrı kısa sürede etkileşim topladı ama aynı zamanda büyük bir tartışmayı da beraberinde getirdi.
Yapmış olduğu organizasyonlarından sitayişle söz ettiğim ve çokça yayınladığım Şahin Yıldırım’ın, LinkedIn’de yayınladığı yukarıdaki bildiri beni çok şaşırttı.
Zira gerçek şu: Bir kişi, 2.100 beğeni ile Bakan olamaz!
Hollanda’da siyasi partiler, aday olmak isteyenlerden 2.100 imza toplamasını şart koşmaz. Hollanda’da siyasi partiler, aday listelerini kendi iç prosedürlerine göre belirler ve adaylık için belirli bir imza sayısı toplama zorunluluğu bulunmamaktadır.
Şahin Yıldırım’ın LinkedIn’de yaptığı “2.100 beğeni alırsam bakanlığa adayım” şeklindeki paylaşımı, resmi bir adaylık süreciyle ilgili değildir. Bu tür bir ifade, sembolik veya mizahi bir dil kullanımı olarak değerlendirilebilir ve gerçek bir siyasi adaylık süreciyle uyumlu değildir.
Hollanda’da Bakanlık pozisyonları, genellikle koalisyon hükümetleri tarafından belirlenir ve bu pozisyonlara atanacak kişiler, ilgili partilerin önerisi ve koalisyon anlaşmaları çerçevesinde seçilir. Bu süreç, sosyal medya beğenileriyle değil, siyasi partilerin iç dinamikleri ve koalisyon görüşmeleriyle şekillenir.
Sonuç olarak, Şahin Yıldırım’ın paylaşımı resmi bir adaylık süreciyle ilgili olmayıp, daha çok dikkat çekmek veya kamuoyunda tartışma yaratmak amacıyla yapılmış bir ifade olmalıdır.
BAKANLIK, BEĞENİYLE DEĞİL, LİYAKAT İLE VERİLİR!
Şahin Yıldırım’ın mutlaka bilmesi gereken bir şey var: Hollanda’da Bakanlar doğrudan halk tarafından seçilmez. Meclise girmeleri gerekmez. Bir kişinin Bakan olabilmesi için ya koalisyon kuran partilerden birinin önerisi gerekir ya da kabine dışından, uzmanlığı ve tecrübesiyle bir isim olarak davet edilmesi gerekir.
Bu duruma verilecek en somut örnek: D66 partisinin önerisiyle, milletvekili olmayan Günay Uslu’nun Devlet Bakanı yapılmasıdır. Uslu’nun siyasi bir geçmişi yoktu. Ancak akademik birikimi, kültürel donanımı ve alanındaki uzmanlığı sayesinde bu göreve getirildi. D66, Uslu’da bir vizyon ve potansiyel görerek ona güven duydu.
Peki, Şahin Yıldırım bu düzeyde bir etkiye, donanıma ve kamuoyunda karşılığı olan bir vizyona sahip mi?
Şahin Yıldırım’ın bilinirliği; organize ettiği bazı yerel etkinlikler, alınan sübvansiyonlarla yürütülen sosyal faaliyetler ve zaman zaman göçmen karşıtı açıklamalara verdiği tepkilerle sınırlı. Ancak ortada ne siyasi bir tecrübe, ne parti içi görev geçmişi, ne de somut kamu politikalarına dair katkı var.
Eleştiri yapmak her vatandaşın hakkıdır. Ancak kamu görevine talip olmak, hele ki Bakanlık gibi önemli bir pozisyonu istemek; ciddi bir hazırlık, bilgi, vizyon ve güven ister.
SOSYAL MEDYA POPÜLİZMİ İLE SİYASET CİDDİYETİ BAĞDAŞMAZ
Hollanda gibi güçlü demokratik geleneklere sahip ülkelerde, siyasetin temeli kurumsallıktır. Sosyal medya üzerinden beğeni toplamaya dayalı “adaylık” çıkışları, siyaseti sulandırmakta, ciddiyetini gölgelemektedir.
Bu nedenle Şahin Yıldırım’ın “Bakanlık” çıkışı, bir niyetin ötesine geçememekte; en hafif tabirle “kendi kendine gelin güvey olma” olarak değerlendirilmektedir.
Toplumun, özellikle göç politikaları gibi karmaşık ve önemli meselelerde; daha nitelikli, çözüm odaklı ve vizyoner yaklaşımlara ihtiyacı vardır. Yıldırım’ın paylaşımı ise, dikkat çekici olmak dışında, bu ihtiyaçlara gerçek bir yanıt verememektedir.
SİYASET, SADECE ELEŞTİRİ DEĞİL, ÇÖZÜM VE SORUMLULUK DEMEKTİR
Siyaset sahnesi, yalnızca laf söyleyenleri değil, taşın altına elini koyanları hak eder. Şahin Yıldırım’ın neyi temsil ettiği, nasıl bir çözüm önerdiği, hangi gelecek vizyonuna sahip olduğu henüz bilinmiyor.
Oysa, Günay Uslu örneğinde olduğu gibi, siyasi partiler toplum içinden gerçekten nitelikli, uzman ve vizyon sahibi isimleri bulup ön plana çıkarabilir. Bu değer, sosyal medyada alınan beğenilerde değil, gerçek hayatta yaratılan katkılarda saklıdır.
İşte bu yüzden, hayal yerine gerçekçi çözümler ve tecrübe temelli adaylıklar önem kazanıyor. Hollanda’daki yabancı kökenli seçmenlerin artık neyi tercih edeceğini iyi düşünmesi gerekiyor.
Oyunuzu sadece kimliğinize değil, geleceğinize verin. Oyunuzu DENK’e verin.
Yorumlar
Kalan Karakter: