Böyle soru olur mu?
E, oluyor işte.
Bir olayın gerçekleşmesi söz konusu ise, sorusu da 
soruluyor?
Almancı mı olalım, Amerikancı mı?..
Bu sorunun gerçek anlamı, Alman güdümüne mi girelim, Amerikan güdümüne mi girelim, demek.
Yani, bizi kim yönetsin, anlamında...
Niçin biz kendi kendimizi yönetmiyoruz, dediğinizi duyar gibiyim.
Yani, Türkleri Türkler yönetsin istiyorsunuz.
Bunu söylemek sizi bir anda Turancı ya da Faşist yapabilir!
Ellerinde kara leke ile dolaşıp, yurtseverlere bulaştırmak için hazır bekleyen iç-dış odaklar (gafiller), Türkiyeyi ve Türkleri yabancıların yönetmesinden memnun ve mutlular. Dahası, bunun farkında bile değiller. Hani, şimdi moda oldu ya, Bazı kişiler Ergenekona üye olduklarını bilmiyorlar sözü. Onun gibi.
Bugün bizler, Türkiyeyi Türkler yönetiyor sanıyoruz.
Oysa uluslararası kuruluşlar ve ittifaklar aracılığı ile kendi başınıza hareket etmeniz asla mümkün değil. Aşağıda değineceğim.
Bağırmaktan başka çare yok mu?
Bu tartışmaya nereden 
geldim?
Anlatayım.
Çanakkale Deniz Zaferimizin 95. yılını kutluyoruz.
Doğal olarak eski defterler açılıyor. 95 Yıl kadar önce Türk Ordusunun komutası Almanların elinde idi. Yani, Türk Genelkurmay Başkanı bir Alman idi!
Türklerin yakın tarihte Almanlarla bir savaşı olmadı. Almanlar Türkiyeyi hiç işgal etmedi. Almanlarla müttefik olduk. (Orası da çok tartışılır ya.) 
Türk-Amerikan ilişkileri ise çok farklı. Diyebilirsiniz ki, Amerikalılar Türkiyeyi işgal etti mi?
Evet etti!
1919un Şifresi adlı kitabımda bunun belge ve fotoğraflarını sundum. Kitap yaklaşık 50 bin adet sattı. Okuyucu çok ilgilendi. Ama ülke çapında bir ses çıkmadı, televizyonlarda tartışma programlarına davet edilmedim, gazeteler lehinde ya da aleyhinde yazı yazmadılar. (Aleyhinde bile yazsalar gündeme gelir, milletin tümü uyanır, aman uyandıran biz olmayalım, diye düşündüler herhalde!..)
1919da ülkemiz işgal edilirken dönemin ABD Başkanı Wilson Pariste işgal kuvvetlerine komuta ediyor, emir veriyor; Amerikan savaş gemileri denizlerimizde cirit atıyor, İzmirde karaya çıkan Yunanlılara eskortluk (korumalık) yapıyor, Samsun ve Trabzon denizden bombalanırken de gözlemci(!) olarak bulunuyordu.
Bugünkü Amerikan ilişkilerini ise hepiniz biliyorsunuz.
Savaş tarihinden söz ettiğimiz için tekrar soralım.
Orduyu kim yönetir?.. Türk Ordusunun komutası 
nerededir?
Bu tehlikeli bir soru. İyi sıhhatte olsunlar ın eşref saatine denk gelmezseniz başınıza binbir belâ gelebilir ve siz bunun nereden geldiğini tahmin bile edemezsiniz.
Ama biz yine de sorduk.
Orduyu kim yönetir?
Başında bizim komutanlarımızın olması, ordumuzu bizim yönettiğimiz anlamına gelir mi? (Tıpkı, hükümeti bizler seçsek bile, Türkiyeyi Türklerin yönettiği anlamına gelmemesi gibi.)
Başta da söyledim. Uluslararası kuruluşlar, ittifaklar aracılığıyla dışardan yönetilme söz konusudur. O uluslararası kuruluşları kim kurduysa, bugün kim yönetiyorsa, aslında bizleri de onlar yönetiyor. (Bundan mutlu olanların bahanesi de hazır: Bir derneğe giriyorsanız onun kurallarına uyacaksınız! Sevsinler. Kuralı niçin sen koyamıyorsun?)
Örneğin Türk Ordusu uluslararası alanda kendi başına hareket edebilir mi? (ABD, Avrupanın güçlü ülkeleri, Rusya, Hindistan ve Çin ediyor!) Türk hükümeti (hükümetleri), uluslararası alanda bağırmaktan başka ne yapabilir, hangi aleyhteki kararı 
değiştirebilir?
Dün; açıktan açığa Almanlar Türk Genelkurmayının başında idi. Bugün ise; örtülü bir ABD denetimi söz konusu.
Bu şu demek: Eğer ordunuzu başkası yönetiyorsa, ülkeyi de o yönetiyor demektir! (Bugünlerdeki Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye sloganı da bu duruma işaret ediyor olsa gerek.)
Pusuya düşürülenler!..
Yavuz Selim Demirağın ifadesiyle bugün ülkemizde Pusuya düşen Türk subayları var.
Silivriden mektuplar yazarak dertlerini anlatmaya çalışan meslektaşlarımız, sevgili gazeteciler var.
Tuncay Özkan bir yıldır soruyor: Benim suçum ne? Hangi somut suçtan dolayı burada tutuyorsunuz? 
Mustafa Balbay soruyor: Darbe günlüklerinin sahibi dışarda, ben niye içerdeyim? Darbeyi asker değil, ben mi yapacaktım? 
HHH
Şimdi aynı soruyu hep birlikte soralım: Almancı mı olalım, Amerikancı mı?..
Her ikisi de olmazsak, başımıza gelecekler nedir? Ve, bizi kendi ülkemizde kim kurtaracak, kim?
Sandığa gidip kaderine sahip çıkmayan 11 milyon Türk olabilir mi, ne dersiniz?
 
                    
        
                                    
                                    
                                    
Yorumlar
Kalan Karakter: