İstanbulda 1999da yapılan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) zirvesinin üzerinden tam 11 yıl geçtikten sonra toplanan 8. Zirve geçtiğimiz günlerde Kazakistanın başkenti Astanada sona erdi. Türkiyeyi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün temsil ettiği zirveye, 56 ülkenin devlet ve hükümet başkanları katıldı.
Önceki zirvelerin 1975de Helsinkide, 1990da Pariste, 1992de yine Helsinkide, 1994de Budapeştede, 1996da Lizbonda, 1999da da İstanbulda yapıldığı ve tarihinde ilk kez Sovyetler Birliğinin parçası olan, Avrupada bulunmayan bir ülkede gerçekleştirildiği göz önüne alındığında, 1-2 Aralıkta Astanada yapılan zirvenin anlamı daha da belirgin olarak ortaya çıkıyor. Astana zirvesi, komşu coğrafyamızdaki Güney Osetya, Yukarı Karabağ gibi ülkemizi yakından ilgilendiren itilafların çözümü konusunda tüm üye ülkelerin kararlılığının bir kez daha teyit edilmesi açısından da önem taşıyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül zirvede yaptığı konuşmada Karabağ, Kırgızistan ve Afganistanda istikrarın sağlanması, AKKA sorunları, nükleer denemelerin engellenmesi, Füze Savunma Sistemleri, AGİTin geleceği, terörizmle mücadele, insan, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi konuları ele aldı. Bu konular hiç şüphesiz sadece bölge barışını değil, dünya barışını da çok yakından ilgilendiriyor. Nitekim, konuşmasında Dost ve kardeş Kazakistan, 2010 yılında sürdürdüğü AGİT Dönem Başkanlığını başarılı bir zirve ile taçlandırmıştır diyen Cumhurbaşkanı Gül de bu anlamda zirvenin önemine işaret etti.
Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev ise, dünyada barış ve huzurun sağlanması için daha çok diyaloga ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Nazarbayevin, Kazakistanda 140tan fazla etnik grubun huzur içinde bir arada yaşadığını söylemesi ve Biz her dine, her kültüre eşit mesafede durarak ülkede birlik ve huzuru sağladık. Biz Batılı değerler ile Doğu geleneklerini sentez etmeyi başardık sözleri dikkat çekiciydi. Nazarbayev, AGİTin görevlerinin azaltılmamasını, aksine yeni sorunlara çözüm bulacak bir yapılanmanın sağlanması isterken, yeni güvenlik tehditlerinin dikkate alındığı bir yapı içinde AGİTin daha da aktif hale gelmesini istiyordu.
Sonuç bildirgesi üzerindeki Nazarbayevin gayretleri gece yarısına doğru sonuç verdi. Astana Deklarasyonu üzerinde anlaşmaya varıldı. Deklarasyon, AGİTin ana metinlerine ve daha önceki zirvelerinde alınan kararlara atıfta bulundu. Ancak metinle birlikte bir eylem planı kabul edilmedi. Eylem planının kabul edilmemesinde Yukarı Karabağ, Gürcistan ve Moldova üzerindeki güncel tartışmalar etkili oldu.
Türkiye iddialı
Türkiyenin AGİTteki rolü ise, Avrupa güvenliği bakımından son derece kritik olan 2011de daha da önem kazanıyor. NATO Genel Sekreter Yardımcılığı, İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreterliği, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığı, BM Genel Sekreterinin Pakistan Özel Temsilciliği ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Genel Direktörlüğü gibi dünya politikasında önemli yeri olan pozisyonları üstlenen Türk diplomatların ardından, Ankaranın hedefinde şimdi de AGİT Genel Sekreterliği var.
AGİT Genel Sekreterliğine aday gösterilen Türkiyenin Brezilya Büyükelçisi Ersin Ercin, Cumhurbaşkanı Gül ile birlikte zirveye katılarak şimdiden ABD ve Rusya dahil olmak üzere 30a yakın ülkenin desteğini aldı bile. Başarılı bir profil çizen Büyükelçi Ercin, Dışişleri kariyerine başladığı 1982den günümüze merkezde Ekonomik İlişkiler, Uluslararası Güvenlik Askerî İlişkiler ve Silahsızlanma, Denizcilik ve Havacılık, Balkanlar ve Amerika dairelerinin yanı sıra, yurtdışında Hartum ve Şam büyükelçilikleri ile OECD (Paris), Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT-Viyana) ve Birleşmiş Milletler (New York) nezdindeki daimi temsilciliklerde görev yaptı. Ercin, 2001-2004 arasında AGİT nezdindeki daimi temsilci yardımcısı, 2004-2006 yıllarında ise BM nezdindeki daimi temsilci yardımcısı olarak çalıştı. Geçtiğimiz yıl Türkiyenin Brezilya Büyükelçiliğine atanan Ersin Ercin aynı zamanda Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün güvenlik danışmanlığı görevini de yürütüyor.
Büyükelçi Ersin Ercin göre; Türkiye, AGİT içinde Doğu-Batı ayrışmasının arttığı bir dönemde her iki tarafın kemikleşmiş hissiyatlarının birbirlerine anlatılması ve uzlaşma kültürün tesisi için önemli rol oynayabilir. Avrupadan Asyaya kadar farklı dinamizmleri anlayabilme imkanına sahip olan Türkiyenin uluslararası ilişkilerdeki özel konumu, önümüzdeki dönem AGİTin daha aktif bir konum kazanması için önemli bir fırsat olabilir.
A. Işık AKSU
[email protected]
Yorumlar
Kalan Karakter: