İsmail Tokalak - Haberin Yeri
Kimsenin haberi olmadan hiçbir risk analizi yapılmadan İngiliz biyoteknoloji şirketi Oxitec GDOlu sivrisinekler üretip bunun 3 milyonunu gizlice 2009 yılında Cayman Adalarında çevreye saldı.
Bu bir sene sonra kamuoyuna açıklandı .(2) Böylece olay dünyada ilk defa GDOlu sivrisineklerin çevreye salınma örneğiydi.Bu sivrisinekler ateşli sarı hummanın bir çeşidi olan, daha çok tropikal bölgelerde görülen ve dünyada aşısı geliştirilememiş olan ve sivrisineklerden geçen Deng (Dengue) humması/ ateşi denilen virüs taşıyorlardı.
Artık günümüzde kimse konvansiyonel savaşla istenilen sonucu alamıyor.
Teknolojinin hızla gelişmesiyle paralel gelişen elektromagnetik alanlar (EMA) insan organizması başta olmak üzere bütün canlılar üzerinde olumsuz etkiler oluşturuken elektronik aletler üzerinde de büyük ölçüde karışıklığa sebep olabilmektedirler. Yüksek güçte bir radyo dalgası yada mikrodalga atımının önüne çıkan tüm elektronik devreleri yok edebiliyor.
İngiliz Genelkurmay Başkanı David Richards 17 Ocak 2010da The Sunday Timesa verdiği röportajda hükümete hitaben;
Günümüzde siber savaşlar başladı, artık savaş jetlerini, savaş gemilerini satın almayı bırakalım siber, çağımızda siber savaşçılara insansız uçaklara ihtiyacımız var."
Sadece terör örgütlerine karşı verilen savaşlardan bahsetmiyorum. Artık devletler arası savaşlarda da durum bu.Geçmişte olduğu gibi, tankların karşısına süvariyle çıkmamak gerekiyor. Oysa Soğuk Savaşın bitişinden beri gerçeği inkar ediyoruz.
Eskisi gibi cepheler söz konusu değil. Irak ve Afganistandaki düşman, düşük bütçeli, ucuz silahlarla ölümcül tehdit oluşturabildiğini gördü. Siz neden ders almıyorsunuz.
Peki biz bunlardan ders alıyor muyuz?
Hala ABD gidip bize yazılımları verilmeyen savaş uçaklarını almak için sıraya giriyoruz. Yazılım şifrelerine yalnızca ABD, İngiltere, İsrailin sahip olduğu ve uçağı istediği gibi kontrol ettikleri bizim bu olanağımız olmadığı için bu ülkelerin F16ları karşısında bizim uçakların ateş etme mekanizması çalıştırılamamaktadır.
Çünkü bilgisayar yazılımı bu uçakları dost uçakları olarak algılamaktadır.
MİLYAR DOLAR YATIRDIĞIMIZ UÇAKLARIN KONTROLÜ AMERİKANIN ELİNDE
ABD İngiltere başta olmak üzere Türkiyenin de içine sokulduğu de içinde sokulduğu toplam 9 ülke o yeni savaş uçağı projesi (Joint Strike Fighter) F-35 için proje başında para katkısında bulundu.
F-35ler bir sürü rüşvet olaylarına karışmışLockheed Martin şirketi tarafından Amerika´nın Dallas kentindeki Forth Worth tesislerinde üretiliyor.
Türkiyenin 175 milyon dolarlık katkı yapması kararlaştırılmış ve bu paranın bir kısmı ödenmişti. Proje bitimindeyse tanesi 60 milyon dolar olan uçaklardan en az 150 adet yani 9 -10 milyar dolarlık satın alınacağı teminatı verilmişti.
Yeni nesil F-35 saldırı uçaklarının sistemlerini kontrol eden yazılım kodlarının Pentagon tarafından gizli tutulacağı ve Türkiyeye verilmeyeceği açıklandı.
Haziran 2006da TBMMde konuyla ilgili bir açıklama yapan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül,özellikle uçağın silah sistemleri üzerindeki tüm kontrolün ABDye bırakılmış olmasının ciddi bir güvenlik sorunu olduğunu kabul etti.
Gönül, projeden vazgeçilmesi durumunda şimdiye kadar ödenen paranın geri alınmasının ve üretim tamamlandığında F-35leri satın almanın mümkün olmayacağını belirtti.
F-35 Projesinin uluslararası ilişkiler şefi Jon Schreiber, yazılım kodlarının kimseye verilmeyeceğini söylemesine rağmen ( 26.11.2009 Milliyet) F-35 Yazılım kodlarının İsraile verileceği ortaya çıktı.
Lockheed Martin Savunma teknolojileri üreten ABD merkezli firma, tasarım, yazılım ve donanım konusunda dünyanın en büyüklerindendir. Dünyadaki hava trafiğinin yüzde 30´u, Lockheed Martin şirketinin sistemleriyle yönetiliyor.
Yeni nesil F-35lerde bulunan son derece gelişkin uydu bağlantılı kontrol sistemleri sayesinde ise ABDnin Türk Hava Kuvvetlerinin tüm manevralarını denetleyebilmesi ve gerektiği durumda engelleyebilmesi mümkün hale gelecek.
AYMAZLIĞIN SON PERDESİ
Bu skandal ve aymazlık burada bitmiyor.
Bu F-35 projesi çevresinde yapılan uçakların 2013-2014 döneminde teslimatın başlaması gerekiyordu, fakat ABDi Türk askeri makamlarından bu teslimattan önce 4.1 milyar dolarlık ek bir para talep ettiği basına yansıdı.
Stratejik dostumuz olarak sunduğumuz ABDden yediğimiz kazıkların haddi hesabı yok.
Biz bu olanlara hiç aldırmıyor gocunmuyor bunları problem yapmıyoruz. Bütün meselede burada yatıyor. Yani bizim vurdum duymazlığımızda. Bunun yanında bu gerçekleri söyleyenlerin haksız yere hapislerde tutulmalarına ve yok edilmelerine de seyirci kalıyoruz. Bu da ayrı bir dram ve aymazlık konusu.
Toprağın altında bir evin bodrumunda birkaç tane çata pat el bombası birkaç silah bulununca işte askerler ihtilal yapacak diye ortalığı ayağa kaldıranlar medyayı da kendilerine alet edenler bu yapılan büyük stratejik yanlışlıklar karşısında sessiz kalabiliyor.
Bu sokağa atılan paralar göz göre göre ABDnin bir kolonisi haline getirilişimizi hazırlayan olaylar ülkede ne infial yaratıyor ne de medyada fazla yer buluyor.
AYNI HATAYI OSMANLI DA YAPTI
İstanbulun fethini kolaylaştıran nedenlerden biri de Macar top döküm ustası Urbanın döktüğü çok büyük toplar olmuştu.
Her ne kadar Fatihin ordusunda 500 üzerinde top döküm ustası olduğu belirtilse de, Osmanlıda silah yapımı genelde gayrimüslimlerin elinde idi. Sultan Murad (1359-1389) döneminde gülle atan topların mucidi El Rumi adında Müslüman olmuş bir Hıristiyan dı.
İspanyol, Portekiz kökenli silah yapım uzmanı Yahudiler İstanbula geldikten sonra bir kısmı Müslüman oldu ve silah yapım atölyelerinin başına geçirildi. Burada işaret etmek istediğimiz esas konu silah yapımının gayrimüslim kökenlerinin elinde olması değil Müslümanların silah yapımına teknolojiye bilimselliğe 15-16. yüzyıldan itibaren fazla ilgi duymamasıdır.
Bu bugün de devam etmektedir.Cebeci adıyla tanınan dünyaca ünlü silah yapım atölyelerini kuran Cebeci Usta, Cebeciyan adlı bir Ermeni idi. Bıçakcızade ve Kurbanzade isimli silah ustaları sonradan Müslüman olmuş gayrimüslimlerdi.
Osmanlıda ilk demir döküm ustası Alman George Frapanus idi.
Bu bilgileri veren Tarihi silah ve savaş zırhları konusunda uzman olan Londra Üniversitesi (SOAS) eğitim görevlisi Dr. Robert Elgood devamla şöyle der;(1)
"16 ve 17. yüzyılda Osmanlı ağır top sanayiinde kullanılan işlenmiş demir ve kalay çok düşük kalitedeydi. Ağır silahların tasarımında teknik hatalar vardı. Bu hatalar zamanında fark edilse daha gelişmiş silahlar yapılabilseydi Viyana kuşatması dahil kaybedilen bir çok savaşın sonucu değişebilirdi.
Ağır silah yapımında döküm ve imalat hatalarının farkında olan padişahlar İngiltere, Fransa ve Hollandadan silah ithaline başladı. 1645 Kandiye Kuşatması Holanda-İngiltere ve Fransadan alınan silah ve cephanelerle yapıldı. Osmanlı teknoloji sahibi olmadığı için silahlarını da kendi geliştiremedi."
Bu yıllardan sonra bu ülkenin silahını dışarıdan alma ve bu konuda dışarı bağımlı kalma eğilimi gittikçe daha da arttı ve fazla bir şey değişmeden bugüne geldik.Bugün de silahımızın % 60dan fazlasını dışarıdan tedarik ediyor işin kötüsü eldeki tankların ve uçakların yenilenmesinde de İsrail ve ABDe bağımlı durumdayız.
BUGÜN EN TEHLİKELİ SİLAHLAR MALİYETİ ÇOK DÜŞÜK BİYOLOJİK SİLAHLARDIR.
Biyolojik silahlar diğer canlılar üzerinde zararlı etkiler yaratmak maksadıyla kullanılan bakteri, virüs, mikrobiyal toksinlerdir. Virüsü nasıl yaydığını tespit etmek mümkün olmadığı için düşmanın kim olduğunu da tespit etmek mümkün değildir. Ayrıca bu silahları yapmak çok ucuzdur.
Bu silahları top, tank savaş uçağı gibi pahalı silahlara ve bir orduya ihtiyaç duymadan kullanma olanağı olduğu için bu silahlar çok etkili bir güç haline gelmiştir.
Literatürde klasik tedavi yöntemlerinin etki edemediği veya belli etnik gruplar üzerinde kullanılabilen genetik mühendisliği ürünü ajanlar geliştirilmiştir.
Bu gelişen teknoloji sayesinde bir ülke öldürücü yapay bir virüs geliştirip, kendi insanlarını bu virüse karşı dayanıklı hale getirip, ele geçirmek istediği ülke topraklarına virüs yayabilir. O ülkedeki veya kendi ülkesi dışında dünyadaki tüm insanlığı yok etmesi artık mümkündür.
Türkiyede 1990ların sonuna doğru bir hastanın tedavisi için büyük kamuoyu oluşturulmuş toplanan 150 bin civarındaki kan örneğinin 110 bini yurt dışına gönderilmişti.Bunun tehlikesini ilk defa dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş 1999 yılında kamuoyuna açıklamıştı. Çin bu olaya erken uyanmış ülke halkının genel gen yapısını yabancıların eline verecek örneklerin ülke dışına çıkarılmasını yasaklamıştı..
2005 yılında National Geographic dergisinin başlattığı Genographic Project adlı proje çevresinde pamukla kendi tükürüğünüzden örnek alıp bir miktar para ödeyip bu tükürük örneğini bir tüpe koyup dergiye yolluyorsunuz.
Birkaç hafta sonra size verilen bir internet şifresiyle test sonuçlarını öğreniyorsunuz.
Sözde bu projenin amacı kişilerin genetik kodlarını tespit ederek hangi coğrafik bölgeden geldiğini tespit etmek. Bu belli ülkeye ait genetik şifreler kolayca üstelik üstüne para alınarak zahmetsizce toplanarak belli ülkelerin etnik yapısının genetik haritası çıkartılarak buna uygun biyolojik silahlar kolayca üretilebilinir.
Biyoloji,k silahların kullanımı yasaktır fakat biyolojik silah olarak kullanılan virüs ve bakterilerin kimler tarafından kullanıldığı hangi amaçlara hizmet edildiğinin ispatı çok zor olduğu için bu silahların kullanılmadığını zannetmek biraz saflık olur. Kuş gribi ve Domuz gribi olayının perde arkasına başka bir yazımızda gireceğiz
ZEHİRLİ ŞIRINGALI UÇAN ORDULAR ; GDOLU SİVRİSİNEKLER
Kimsenin haberi olmadan hiçbir risk analizi yapılmadan İngiliz biyoteknoloji şirketi Oxitec GDOlu sivrisinekler üretip bunun 3 milyonunu gizlice 2009 yılında Cayman Adalarında çevreye saldı.
Bu bir sene sonra kamuoyuna açıklandı .(2) Böylece olay dünyada ilk defa GDOlu sivrisineklerin çevreye salınma örneğiydi.Bu sivrisinekler ateşli sarı hummanın bir çeşidi olan, daha çok tropikal bölgelerde görülen ve dünyada aşısı geliştirilememiş olan ve sivrisineklerden geçen Deng (Dengue) humması/ ateşi denilen virüs taşıyorlardı.
Bu girişime bir çok uzman oldukça tehlikeli diye karşı çıktı.(3)
Bu sivrisinekler sözde taşıdıkları virüs ile aşı etkisi yapacak tedavisi oldukça zor deng hummasına karşı aşı görevi göreceklerdi. Fakat bu gelişmekte olan ülkelerin halklarını korumak için organize edilmiş masum hayırsever bir uygulama değildi.
ABD ordusunda ve CIAde biyolojik silahlar üzerine yapılan araştırmalarda tedavisi zor olan deng virüsü üzerinde 1950den beri çalışmalar yapıldığı biliniyor.
Ed Regis bunu Amerikanıın Gizli Biyolojik Savaşı (4) adlı eserinde açıklıyor.
Aslında CIA bu deng humması taşıyan sivrisinekleri halkın haberi olmadan Florida başta olmak üzere birkaç bölgede kısaca kendi ülkesinde daha önceden denediği ortaya çıkmıştı.(5)
Kubada 1981 de yaygın olarak ortaya çıkan Deng Hummasının CIA eve Pentagonnun gizli biyolojik saldırısı sonucu yayıldığı ABD yayınlanan Covert Action dergisi editörü William H. Schaap tarafından öne sürülmüştü.
1982de Sovyet medyası ABDyi CIA ajanları vasıtasıyla Afganistanda Deng virüsü yaymakla suçlamış aynı suçlamayı Nikaragua 1985-86 da yapmış fakat bu olaylar çabuk unutulmuştu.Bu GDOlu sivrisinekler resmen biyolojik silah denemelerinin bir parçasıdır.
Deng Humması ateşli bir hastalık olup insanları çalışamaz hale getirdiği gibi yüzde 20 oranında ölümlere sebep oluyor.Böyle bir virüsü GDOsu değiştirilerek daha tehlikeli ve etkili hale getirilmiş sivirisinekler ordusuyla kolayca yayarak bir toplumu topluca etkisiz hale getirebilirsiniz.
Bu proje İngilterede geliştirildi fakat bunun arkasında ABD ve Dünya Sağlık Örgütü var.
Bu projeye ABD merkezli Bill ve Melinda Gates vakfı 38 milyon dolar yardım etti.Bu kadar yardım sever görünen Bill Gates nasıl oluyordu da dünyada şeytan şirket diye tanınan GDO tekelini neredeyse eline geçirmiş Monsanto gibi çok tehlikeli bir şirketin 500 bin hissesini satın alabiliyordu.? (6)
Nasıl oluyordu da domuz gribi tehlikesini abartarak dünyayı birbirine katan Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Margaret Chan domuz gribi tehlikesinin bittiği son güne kadar aşı olmuyordu.?(7)
Peki biz bu durumlar karşısında ne yapıyoruz.?
Alakasız konular çevresinde birbirimizi yemeye devam ediyor, cesur aydınlarımızı susturuyor veya hapse atıyor, kontrolü bizde olmayan ABD silahlarını almak için bizim olmayan borçla bulduğumuz milyarlarca dolar elimizde sırada bekliyoruz.
Sonrada GDOlu sivrisinek ordularını üzerimize salacakların ekmeğine yağ sürüyor kaderine razı kurbanlık koyun gibi sıranın bize gelmesini bekliyoruz
Kaynakça:
(1) Robert Elgood, The Arms of Greece and her Neighbors in the Ottoman Period, (London: Thames& Hudson, 2009)
(2) Katherine Nightingale, GM mosquito wild release takes campaigners by surprise, Sci Dev Net 11.11.2010 www.scidev.net
(3) Maria cheng, GM Mutant Mosquitoes Fight Dengue Fever In Cayman Islands, But Experiment Could Wreak Havoc On Environment, Critics Say, Huffington Post, 11.11.2010
(4) Ed Regis, The Biology of Doom: America´s Secret Germ Warfare Project ( New York. Henry Holt Publ. 2000, s. 21)
(5) H.B Arberelli, Zoe Martell, Florida Dengue Fever Outbreak Leads Back to CIA and Army Experiments, Truthout News , 21.07.2010, http://www.truth-out.org ,
1978 Pentagon Dökumanı ; Biological Warfare: Secret Testing & Volunteers Army Chemical Corps and Special Operations and Projects Divisions at Fort Detrick.
(6) Anthony Gucciardi, Bill Gates Foundation Funded Approval of Genetically Modified Mosquitoes,Shatter Limits News, http://shatterlimits.com, 06.11.2010)
(7)28 Aralık 2009da Dünya Sağlık Örgütünün Cenevredeki merkezinde yaptığı toplantıda Margaret Chan beklemediği siz aşı oldunuz mu sorusu karşısında cevap olarak aşı olmadığını ağzından kaçırdı. Bak: İsmail Tokalak, Dünyada Gıda ve İlaç Terörü( İstanbul: Gülerboy Yay. 2010, s. 351)
Yorumlar
Kalan Karakter: