Bazen Türkiye´den bazen daha uzaklardan, Uygur Türklerinin feryatlarını dile getirenleri duyarız; Çin yönetiminin Doğu Türkistan´da insanlık suçu işlediğini ve soykırım yaptığını anlatırlar.
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Başkanı Abdullah Buksur´un bir çalışması, Doğu Türkistan´da yaşanan trajediyi gözler önüne seriyor. Milyonlarca insanın nasıl katledildiğini çok çarpıcı örneklerle açıklıyor, Abdullah Buksur. Özellikle Çin´de komünist yönetimin kurulmasıyla Uygur Türklerine yönelik sistematik bir kıyım başladı ve devam ediyor. Uygur Türklerinin karşısındaki en büyük sorun ise kültürel asimilasyon.
Çin, Doğu Türkistan´daki olayları "iç işi" olarak nitelendiriyor. Elbette bir ülkenin iç sorunlarına müdahale değil buradaki düşüncemiz. Ancak "iç işi" derken, Doğu Türkistan´da yaşananlara ses çıkarmamak, bırakın "soydaşlığı", insan haklarına bile aykırı olmaz mı? Doğu Türkistan halkının mücadelesine "Çin´in iç işidir" noktasından ve sadece ekonomi gözlüğü ile baktığımızda, Türkistan coğrafyasında yaklaşık 30 milyonluk bir Türk varlığının yok oluşunu izlemekle yetineceğiz demektir. Konuyu sadece paraya indirgersek -ki bu gözlüğü takanların sayısı hiç de azımsanmayacak kadar var- asimilasyon politikalarını ve insan hakları ihlallerini, o coğrafyada yaşanan katliamlara gözlerimizi kapatmamız gerekecektir.
Bizi ilgilendiren, Doğu Türkistanlılar için ne yapılabileceğini bulmak ve uygulamaktır. Ne yapabiliriz peki? Bazı kesimlerin sesine kulak verseniz, dillendirilen, "Türkiye´nin Çin ile bütün ilişkilerini kesmesi"dir.
Tamam, keselim. Bu neyi çözer? Kesinlikle hiçbir şeyi. Ucuz işgücü ile bütün dünyaya mal satan bir ülkeden söz ediyorum. Mantıklı olalım. 5 liraya aldığımız Çin malı oyuncağı, 20-30 kuruşa mal eden bir sistem var karşımızda. Sadece soydaşlarımızı değil, etnik olarak birebir kendi kökünden olan insanları bile sömüren bir yapı. Fabrikalarda üretim bandının üzerinde uyuyup, uyandığında tekrar çalışmak zorunda kalan insanların yaşadığı bir ülkeden söz ediyorum.
Ancak hoşumuza gitsin ya da gitmesin özellikle dış politikada soğukkanlı ve mantıklı hareket etmek gerekir. Bunu, "orada yaşayan soydaşlarımızı unutalım, sorunlarına sırtımızı dönelim" anlamında söylemiyorum. Hamasi nutuklar ve slogan söyleminin, sorunları çözmediği aksine daha da çıkmaza soktuğu bir gerçek. Amaç sadece konuşmuş olmak mı yoksa, gerçekten bir şeyler yapmak mı? Buna karar vermemiz gerekiyor. Türkiye´nin gelişmesini ve bölgede etkin söz sahibi olmasını istiyorsak zücaciyeci dükkanına girmiş fil gibi davranamayız. Bunun ne bize ne de soydaşlarımıza zerre kadar faydası yoktur. Nasıl gerçek hayatta çalışarak başarılı olunabiliyorsa, dış siyasette de bunun aynen böyle olduğunu unutmamak gerek.
Sitemizde Uygur Türklerinin feryatlarını dile getiren çeşitli makalelere yer verdik zaman zaman. Bir dahaki yazımda yine aynı konuda, yukarıda iki cümleyle bahsettiğim Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Başkanı Abdullah Buksur´un çalışmasından ayrıntılı olarak söz etmek üzere...
Ayfer Işık AKSU
Yorumlar
Kalan Karakter: