GAVS&#39LAR GLADİO&#39DAN DEVLETİ GERİ ALIRKEN!...

Rauf Atilla Polat Ergenekon-CHP kolkola, MHP ve AKP´YE DERİN DARBE...
--------------------------------------------------------------------------------
Medya, bizim bir ay önceden yazmış olduğumuz Ergenekon´un yol haritası üzerine tartışmaya devam ederken, D-tipinin seküler elemanı enteresan bir komplo gündeme getirerek Türkiye´nin yeniden kurulması üzerine fason travmatik dehlizler kazmaya başladı. Hem de ne dehliz... Dış güçler dinci bir devlet istemiyormuş da, o yüzden Baykal´ı tasfiye etmişlerde, sırada Erdoğan varmışta... Yuh yani. Arkadaş komplo´nun da bir sınırı-seviyesi var. Azıcık da olsa kuyruğunda doğruluk payı olmalı. Elle tutulmalı yani. Meseleyi bilmeden konuşmanın ve insanlara yanlışı dikte ettirmenin diğer tarafta karşılığı olduğunu unutturmamak için biz doğrusunu yazalım, ona da düzeltme imkanı verelim. Yoksa o kul hakkı ile diğer tarafta çok sıkıntı çeker. * Birincisi, Türkiye´nin el değiştirdiği gerçeği. 2001 yılına kadar, gerçi bu süre 2005´ e kadar da uzatılabilir. Bu ülkeyi Türkler değil, içerideki vatan hainleri ile bir ucu Washington´da diğer ucu Tel-Aviv de olan mihraklar yönetiyordu. ABD´nin Ankara´daki karargahı ile birlikte çalışan Ergenekon bu ülkeye ihanet ederken Vadi´nin ihtiyarlar dediği, bizim Teşkilat dediğimiz, mukaddes ecdadımızın da 3´ler, 7´ler... dediği derin Türk-İslam yapısı bugüne kadar geçen süre de boş durmadı. Zaman ve mekan önemliydi. İşin içerisinde ebcedler, kutuplar, Gavslar vardı. Ve zamanı geldiğinde de yavaş yavaş hakiki Türkler devleti yeniden koruma altına almaya başlayacaklardı. Bunun temeli de ilk olarak 1961´de İzmir´deki toplantıda gerçekleşti. Hedef Türk-İslam düşüncesinin tekrar dünyaya yayılması ve Türkiye´nin yeniden lider devlet olması ülküsüydü. Bu hedefin yol haritası ise çok önceden çizilmişti. Bu yol da serlevha yapılan dayanakta NAM-I CELİL´in  “ bir gün benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacak´´  o pak nağmesiydi. 60´dan itibaren sadece harekete geçen Türk-İslam yapısı değil, aynı tarihlerde harekete geçen bir diğer yapıda Almanlarla başlayan Gladıo´nun ABD´ye evrilmesiydi. Görünürdeki GLADIO 2010´a kadar çeşitli yol ve güzergahlarla giriş-çıkışlar ve birçok varyasyonun ardından bugüne kadar getirildi. Gladıo´nun daha güçlü olmasının sebebi, Cumhuriyete geçilen sürede Türk-İslam düşüncesinin darbe yemiş olması ve dış mihrakların müthiş bir şekilde yapılanması ve Baron Rudolf´un Mason Bektaşilerle kurduğu ittifak sonucunda 60´da el değiştirirken güçlü kalmasıydı. Bizim derin yapı ise ancak ve ancak 1990´a kadar gelebilmiş ve ondan sonra ülke üzerinde etkin olmaya başlamıştı. Osmanlı´nın 600 yıllık yapısından kalan ve geriye çekilmiş hücrelerde 1992´den sonra tekrar harekete geçirilmeye başlandı. Yurt dışındaki hücrelerin aktifleşmesi ve ciddi bir kalkışma yapması ise aynı tarihlerde oldu. (Tek sıkıntı dünyanın dört bir tarafında olan hücrelerden bir tane bile sonradan kurulan ABD´de olmayışıydı. Oysa ki ABD merkezdi ve orada da olmalıydı. Bunun için 98´den itibaren orada da bir yapıya gidildi ve çok şükür ki şuan da orada da belli bir seviye ve etkinliğe ulaşıldı.) Türkiye de ise Alparslan Türkeş ve Turgut Özal gibi isimler 1992´den sonra Galdıo´ya karşı aynı cephe de savaşılması gerektiğini düşünmüştü. Ama Turgut Özal öldürülmüş, milliyetçi lider Türkeş´e ise vefat edene kadar bir türlü iktidar verilmemişti. (Bunu en yakınındaki isimler dahi bilmiyordu)
Müslüman-Türk hücreler 97´de tekrar etkin bir konuma geliyordu ki, bu kez de Alparslan Türkeş bir şekilde vefat ettiriliyordu. İşin garip tarafı o tarihlerde bir de Haziran fırtınası başlatılıyor İslam´a darbe üstüne darbe vuruluyordu. Bizim hücre ikince kez yine kaybetmiş gibi gözükse de, Kainatın Sahibinin ilahi eli yardıma koşuyor, 2005´te gidişatı bizim lehimize çeviriyordu. Nitekim Washington´da yapılan toplantıda ´´ Sayın Başkan Türkiye´yi kaybediyoruz, Ankara´daki Gladio deşifre oldu harekete geçecekler ne yapmalıyız?´´ soruları sorulmaya başlanmıştı. İlk planda ABD´nin desteği ile iktidara gelenlerde saf değiştirmiş Türk-İslam yapısının emrine girmek zorunda kalmışlardı. * Buradan sonrasını fazla uzatmaya gerek yok. Çok uzun ve derin bir konu. Önemli olan 2010´dan sonraki süreci anlayabilmek. Birileri hala daha Kılıçdaroğlu´nun gelişini AKP´nin gidişi olarak değerlendiriyor. Hatta en büyük yanlış işaretlerden biri ise CHP-MHP koalisyonu. Bu fikri ortaya atmak isabetli değil. Hatta sürece zarar bile verebilir. Çünkü Kılıçdaroğlu´nun gelişi en çok MHP´ye zarar verecek. Hatta Ergenekon´un en büyük planından birisi de bu. Ergenekon´a hizmet etmeyi reddettiği için Bahçeli ve MHP hedefe oturtulmuş durumda. Amaç MHP´nin oylarının aşağıya çekmek. (CHP´yi milliyetçi bir söylemden nasıl çekeceklerini ve ilerleyen dönemde AKP´den daha AKP´li olacaklarını 1 yıl içinde net bir şekilde seyredeceğiz. Kılıçdaroğlu´nu yöneten polit ekip bu işi şimdiden organize etmeye başladı) MHP´ye nasıl oy kaybettirilecek meselesine gelince, onlardan sadece birini söyleyelim; Malum, son seçimde sahil illerden büyük bir oy MHP´ye gitmişti. Bu seçimde ise Kılıçdaroğlu ile birlikte tekrar CHP´ye o oyların gelmesi planlanıyor. MHP´nin KÜRT-ALEVİ bir liderle koalisyon yapmayacağını, hatta DSP koalisyonundan sonra MHP´nin bir daha sol ile böyle bir işe girmeyeceğini bilen Ergenekon-İsrail koalisyonu mecburen koalisyon için farklı bir partiye barajı geçirtmek zorunda. O partide malum Mason Sülo´nun partisi... Bahçeli´nin de böyle bir -koalisyon- düşüncesinde olmadığını biliyoruz. Ama yanındaki birilerinin böyle bir düşüncesinin olması emin olun ki MHP´ye büyük bir darbe vurmak için. Yine bu süreçte de MHP´nin akil adamlarının korunması gerekiyor.  Bu arada DP´yi medya neden takip etmiyor?... * Ayrıca şunları da not edelim; Başbakan boşuna Cumhurbaşkanlığı hayali kurmamalı. Çünkü ihtiyarlar Erdoğan´ı C.başkanı olarak düşünmüyorlar. Diğer önemli bir ayrıntıda; Eğer olağanüstü bir olay olmaz ise AKP´ye Temmuz sonu Ağustos başı kapatma davası açılacak. Yakın bir tarihte Washington´da gerçekleşen toplantıda, gerekirse 12 Eylül´e kadar savaş dahil her seçenek düşünülmeli denerek bir karar alındı. Önerim Haziran ayı itibari ile Türkiye için çok dua etmeye başlayalım. Bu süreç eğer kazasız belasız atlatılırsa 2011 Şubat ayından itibaren merkez tamamen olmasa da yüzde 80 itibariyle Müslüman Türklerin, yani ihtiyarların eline , yani bizim elimize geçecek. Gladio´da büyük bir darbe yemiş olacak. Bir diğer sıkıntı da kökü Fransa´da olan Mason Bektaşi grubun Almanlarla birlikte Güneydoğu´ya yığınak yapması. Çünkü 2013 itibariyle tamamen tasfiyesi düşünülen PKK´nın bitirilmemesi için son koz olarak 2011 sonuna dek bu süreci devam ettirmek. Başarırlar mı derseniz....İnşallah başaramayacaklar...Yalnız o döneme kadar şehitlerimizin sayısı artacak olması en vahim sorun...      ***    BİRKAÇ SORU.... - Önder Sav, Kılıçdaroğlu´nun adaylığını açıklamadan bir gün önce akşam saatlerinde saatlerce süren bir toplantı yaptı mı? Yaptı ise Ankara merkez´de kimlerle görüştü? -Nesrin Baytok´un iki haftadır konuşmamasını isteyen birileri mi var? Varsa bu isimler kimler? - O kasetin içinde sadece Baytok mu var? Yoksa Varan 2´deki kadın da mı orada? Yani iki kasetin ortak bir dökümü mü var o kasette? -Son sorumda Kılıçdaroğlu´na; Malum para almaya alışanlar emir almaya da alışır. Sana o emri veren birileri var mı, yok mu? diye sormayacağım. Sorum şu; ´´Adaylıktan 5-6 saat kadar önce görüştüğün kişi ile aranızda geçen konuşmadan sadece birkaç not aktarabilir misin?     ***    KURULTAY SONRASI Okuyucu sürekli soruyor, Kılıçdaroğlu´nun gelişi ile CHP yükselir mi? MHP´ye veya AKP´ye bir oy kaybı yaşatır mı diye? Aslında bugün yazacaktım ama kurultayda listenin çarşaf mı yoksa blok mu olduğuna bakmak için beklemeyi tercih ettim. Kısmet olursa o konu hakkında da bir yazı kaleme alacağız...   [email protected]