Dileklerinizi niyete çevirin!
Bir şey için dilekte bulunduğunuz zaman, bunun altında “ya tutarsa” inancı yatar. Belki de gerçekleşmez ama olursa benim için sürpriz olur düşüncesi hâkimdir. Bir rehavet hali vardır. Aksiyon yoktur, bekleme durumu söz konusudur. Bir açık kapı bırakırsınız. Düşük bir frekanstır.
Oysa niyette bir kararlılık ve netlik vardır!
Eyleme geçmeye yöneliş vardır!
Aksiyon ve sorumluluk almaktır niyet!
Kalbi ve beyni bunun olacağına ikna etmek, onu inandırmaktır!
Niyet, hedef odaklı güçlü bir enerji frekansıdır!
Örnek olarak: “Kendim için güzel bir tatil diliyorum.” cümlesini “Güzel bir tatile niyet ediyorum.” şeklinde değiştirirsek, ifade farklı bir frekans yayar.
Dilemek daha belirsiz ve hayali bir noktada kalır.
Güzel bir tatil dileyip, ne zaman gerçekleşeceğini bilmeden beklemek yerine, ona niyet edip enerjinizi hedefe yoğunlaştırırsanız bir oluşum başlatırsınız. Uçak biletinden tatil bölgesine kadar her türlü planı yapar, aksiyon alırsınız. (Nasipse size gelir.)
Sadece dilemekle yol alınmaz. Bunun olması için eylem gerekir ki, bunun da ilk adımı kararlı bir niyettir. Yaradan’a ya da başka bir ifadeyle evrene şu mesajı verirsiniz: “Ben bu eylem için hazır ve kararlıyım. Üzerime düşeni yaptıktan sonra oluşum için senden destek bekliyorum.”
Bu eylemin gücünden, kararlılığından ve kalpteki titreşiminin yüksek olmasından olsa gerek ki, ibadetlere başlamanın ilk şartı da niyettir. (Oruca niyet, namaza niyet gibi…)
Niyet aynı zamanda gizli bir duadır!
Duanın ilk aşaması ya da tohumudur; dua tohumunun kalbe ekilmesidir diyebiliriz.
Yani kalpte zuhur edenlerin, dile dökülmeden önceki hâlidir. Bu hâliyle bile dua çoktan titreşir ve Yaradan’a ulaşır.
O hâlde sizin ve bütünün hayrına (*1) olacak bir dileğiniz, isteğiniz ya da duanız varsa, bunu oluşum yoluna koymak için samimi bir şekilde önce ona niyet edin. Ve bunun tereddütsüz bir şekilde olacağına inanıp, nasıl olacağı aşamasını Yaradan’a bırakın ki, buna da tevekküle geçiş diyoruz.
Tevekkül ise; “Benim düşünebilen aklım buraya kadar düşünebiliyor, sınırlı bedenim buraya kadarını becerebiliyor. Bundan sonrasını senin gücüne bırakıyorum, senden bu konuda yardım istiyorum.” demektir.
(*1) Edilen her dua kabul olmaz. Duanın kabul olma şartlarından biri de, edilen duanın bütünün –yani yaratılan her şeyin– hayrına olup olmamasıdır. Ya da ettiğiniz duanın içinde bir başkası ya da başkaları varsa, onların da rızasının olup olmaması önemlidir. Yaradan’ın “Adl” (adil) sıfatı da bunu gerektirir.
Dileklerinizin niyete, niyetleriniz duaya, dualarınız gerçeğe dönüşmesi temennisiyle...
Hoşça ve selametle kalın!
Ülkü Doğmuş
(Nefes ve Yaşam Koçu)
Yorumlar
Kalan Karakter: