Milli marşların sırları

Milli marşların sırları

Milli marşların sırları
Editör: Turkinfo.nl
02 Augustus 2012 - 22:47

Milli marşlar, her uluslararası spor müsabakasında, madalya töreninde gurur ve vatanseverliği öne çıkaran şarkılardır. Alex Marshall, her milli marşın ardında gizlenen tuhaf ve şaşırtıcı hikâyeleri gün yüzüne çıkarıyor.


Devrimlere ilham verdi


Coşkulu tınıları sayesinde Fransa’nın ‘La Marseillaise’i dünyanın en çok tanınan milli marşları arasına girdi.


Fransa ulusal marşı 1792’de yazıldı ve kısa sürede tüm Avrupa’ya yayılarak Yunanistan ve Rusya’daki devrimlere ilham kaynağı oldu.


Son dönemdeki ayaklanmaların da bir parçası haline geldi. Çin’in Tiananmenj Meydanı’ndaki protesto gösterilerinde de söylendi.


Maalesef marşın bestecisi hiçbir zaman aynı başarıyı yakalayamadı.




Claude Joseph Rouget de Lisle (ortada) Marseillaise´i yalnızca birkaç saat içinde yazdı.



Claude Joseph Rouget de Lisle, Avusturya’ya karşı savaşacak Fransız ordusunu cesaretlendirmesi için bir şarkı yazması istendiğinde, kaleme aldığı La Marseillaise’i ‘ateşli’ birkaç saat içinde tamamladı.


Ancak hayatının geri kalan 44 yılında, aynı şekilde hafızalara kazanan başka bir beste üretemedi.


Para ihtiyacı olduğu tahmin edilen bir dönemde ise müstehcen sözler yazmaya yöneldi.


Claude Joseph Rouget de Lisle’nin Fransa’nın doğusundaki Lons-le-Saunier kentindeki müzesini gezerseniz bu şarkılardan birini görebilirsiniz.


Ancak bu müstehcen şarkı sözlerinin yarısı, müzeyi gezen çocukların görmemesi için gizleniyor.


Aynı şarkı farklı ülkeler




İngiltere milli marşı ile Liechtenstein´in milli marşının melodisi aynı.



‘Tanrı Kraliçe’yi Korusun’, 1745’te yayımlanmasının ardından Büyük Britanya Krallığı tarafından benimsenip tanınan ilk ulusal marş oldu.


Marşın melodisi milliyetçilikle öyle bağdaştı ki birçok farklı ülke de sözlerini değiştirip aynı melodiyi yeniden düzenleyerek milli marşları haline getirdi.


Liechtenstein, kendi milli marşı ‘Oben am jungen Rhein’ için de bu melodiyi kullanıyor.


Aynı marşa sahip olmaları, İngiltere ve Liechtenstein’ın karşı karşıya geldiği futbol maçında karışıklığa sebep olmuştu.


Kendi yaratıcılıklarını kullanmayıp, yeni bir melodi yaratmak yerine İngiltere’nin melodisini sahiplenen Liechtenstein’lıları eleştirebilirsiniz.


Ancak o zaman, Fransa milli marşı ‘La Marseillaise’den ilham alan birçok ülkeyi de eleştirmeniz gerekir. Bu ülkelerden ikisi Umman ve Zimbabve.


Fakir adamın oyunu


Yüzyıllar boyunca çalınacak bir şarkı olan milli marş yazımının ücreti ne kadar olur? Açıkçası çok da değil. O da biraz şanslıysanız.




Twitter´da 2012 Olimpiyatları

Uganda ulusal marşının bestecisi George Kakoma, ölümünden kısa bir süre önce, alamadığı telif ücretleri için Uganda hükümetine dava açtı.


Kakoma’ya, yazdığı ulusal marş için 1962’de 2 bin Uganda şilini yani 0.50 pound


Bosna’nın hüzünlü milli marşını besteleyen ve kaleme alan Dusan Sestic’e 6 bin Bosna markı yani yaklaşık 2 bin 500 sterlin ödenmesi öngörüldü.


Ancak Temmuz ayı itibariyle Bosna hükümetinin yıllar süren tartışma sonrası ödeme yapmayı reddetmesi üzerine besteci artık bu ücreti de alamayacak.


Dünyanın en yeni ulusal marşını besteleyen Mido Samuel’e, çabalarının karşılığı olarak duyduğu gururdan başka bir şey sunulmadı.


Zoraki sessizlik


Aslen, kraliyet ailesinin giriş müziği olarak tasarlanan İspanya’nın milli marşı sözsüz olmasıyla ünlüdür. Ancak İspanya gibi sözsüz milli marşa sahip başka ülkeler de var.


Kosova hükümetinin, çoğunluğun konuştuğu Arnavutça dilinde yazılabilecek sözlerin ülkede yaşayan Sırpları rahatsız edeceği kararı almasından sonra ülke sözsüz milli marşı benimsedi.


Dolayısıyla, birçok Kosovalı şarkıyı göz ardı ederek yerine Arnavut ve Sırp ulusal marşlarını söylemeyi tercih ediyor.


Maocu manifestolar





Nepal’in ulusal marşını dinlediğinizde narin folk tınıları ile “Nepal halkının nasıl çiçek örgülerden doğup bir çelenk” haline geldiğini duyacaksınız. Aslında, Nepal marşı dünyanın en siyasi marşlarından biri.


Marş, 10 yıllık iç savaşın ve krala karşı düzenlenen Maocu ayaklanmanın sona ermesiyle 2006 yılında yazıldı.


O dönemdeki fırtınalı ortam, şiirin yazarı Byakul Maila’ya yönelik tutumu da anlamaya yardımcı oluyor.


Gazeteciler ve yetkililer Maila’nın geçmişini tarayıp arkadaşları ve ailesiyle görüşürken şair, kral taraftarı olmadığını kanıtlamak için bir dizi mülakattan geçti.


Maila adeta mahkemede hesap verir gibiydi. Peki hatası neydi?


Maila bir zamanlar eski kralın da katkıda bulunduğu bir şiir kitabını düzenlemişti.


Ülke yönetimindeki bazı Maocular mevcut ulusal marştan daha güçlü ve daha devrimci bir şarkı istiyorlar. İç savaş döneminde solcu milli marşı ‘The Internationale’yi söylüyorlardı.


Kayıp dizeler





Milli marşların çoğu aslında altı veya daha fazla kıtadan oluşan şiirlerdir. Ancak bugün bu kıtaların yalnızca birkaçı söyleniyor. Kayıp dizeler ise, genelde ülke tarihini anlatan dizeler oluyor.


Güney Amerika ülkelerinin marşlarına bakacak olursanız, bu ülkelerin İspanya yönetiminden çıkmaktan duydukları mutluluğu görürsünüz.


Arjantin ulusal marşında İspanyollar için “yollarına çıkan herkesi yok eden” ifadesi kullanılırken “kanlı zorbalardan alçak işgalcilere” kadar çeşitli benzetmeler yapılıyor.


Bu dizeler, gerginlik çıkmasını engellemek için 1900 yılından itibaren söylenmeme başladı.


100 milyon albüm satışı




Harry Belafonte´nin birçok şarkısı Barbados milli marşını yazan kişi tarafından yazıldı.



Ulusal marşların bestecilerine baktığınızca üç isim dikkatinizi çekiyor. Avusturya milli marşını yazan Mozart, Almanya milli marşını yazan Haydn, Barbados’un milli marşını yazan New York’lu kalipso şarkıcısı Lord Burgess.


Birçok kişi Lord Burgess’in adına yabancı olabilir ama şarkıcı 100 milyondan fazla albüm sattı.


Bunlardan yalnızca 10’u kendi albümüydü. Ama Burgess, ayrıca Harry Belafonte’nin başarısının arkasındaki isimdi. Şarkıcı, Belafonte’nin ‘Day-O’ ve ‘Island in the Sun’ şarkılarını yazdı.


Burgess’in Barbados milli marşını yazmasının sebebi o dönemde orada tatil yapıyor olması ve birilerinin gelip ondan milli marş yazmasını istemesi.


Buradan diğer ülkelere de bir ders çıkıyor aslında.


Coldplay’i ülkenize davet edin ve ülkeye vardıklarında kibarca ‘taciz edin’.


Benimsendikçe ömürleri uzuyor


Halk şarkıları benimsedikçe milli marşların da ömrü de uzuyor.


Örneğin İsrail’de, ülkede yaşayan Arapların da Yahudiler gibi dahil edilmesi için ‘Hatikvah’ milli marşının değiştirilmesine yönelik çağrılar yapılmıştı.


Milli marşlara ne kadar yer ayrılması gerektiğini tahmin etmek zor. Olimpiyat kuralları gereği milli marşlar 80 saniyeden uzun çalınamaz. Dolayısıyla eklenecek yeni kelimelerin duyulması tehlikeye girecek.
 
Kaynak: BBC
 
VE İSTİKLAL MARŞI VE TARİHÇESİ


Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk´a tapan milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
´Medeniyet!´ dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va´dettiği günler Hakk´ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ´toprak´ diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma´ bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na´şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk´a tapan milletimin istiklâl!
Mehmet Akif Ersoy


Tarihçe


Bizde bir Millî Marş´a duyulan ihtiyaç 1920 yılında Erkân-ı Harbiye Reisliği tarafından ortaya kondu. Erkân-ı Harbiye Dairesi, Maarif Vekâletine müracaat ederek millî azim ve imanı besleyecek bir marşın yazılmasını ordu adına teklif etti. Maarif Vekâleti 7 Kasım 1920´de basın yolu ile, konu hakkında bir yarışma açıldığını bütün yurda duyurdu. Birinciliği kazanacak şaire 500 TL mükâfat verilecekti. Bu, devrine göre büyük bir miktardır.


Yarışmaya katılacak şiirlerin 21 Aralık 1920 tarihine kadar Maarif Vekâletine gelmesi gerekiyordu. Gelen şiirler 23 Aralık´tan itibaren Vekâlette kurulmuş bir komisyon tarafından incelenecekti.


Yarışmaya katılım büyük oldu. Mecliste devrin pek büyük ünlü edibi ve şairi vardı. Bunlardan bazıları da yarışmaya katıldılar. Hatta Şark Fatihi olarak isim yapan Kâzım Karabekir Paşa dahi yarışmaya katılmıştı.


Yarışmaya 724 şiir geldi. Ancak bunlardan hiçbiri komisyon tarafından beğenilmedi. Bu arada Mehmet Âkif´in millî bir destan olabilecek bir şiir üzerinde çalıştığı etrafa yayılmıştı. Âkif, meclisin oturum dışı saatlerinde, loş köşelerde, Tâcettin Dergâhı´nın uykusuz geçen saatlerinde avucunun içine aldığı küçük kâğıt parçalarına İstiklâl Marşı isimli şiirinin ilk şekillerini karalıyordu. Ancak, şiirini yarışmaya katmayacağı da ağızdan ağıza söyleniyordu. Bunun sebebi yarışmaya konan mükâfattı.


Ancak Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere pek çok milletvekili Mehmet Âkif´in yarışmaya katılmasını, hatta Millî Marş´ı onun yazmasını istiyordu. Çünkü Türk´ün irade ve imanını ancak onun anlatabileceği inancı yaygındı.


Nihayet, Maarif Vekili Hamdullah Suphi, 5 Şubat 1921 tarihinde Âkif´e yazdığı bir mektupta "asil endişenizin îcap ettiği ne varsa hepsini yaparız" diyerek ve para meselesini kaldırmayı vaat ederek Âkif´in yarışmaya katılmasını sağlamaya çalıştı. Âkif, yakın dostlarının ve bilhassa Balıkesir mebusu Hasan Basri Bey´in ısrarı ile şiirini yarışmaya gönderdi.


TBMM´nin 26 Şubat 1921 tarihli toplantısında Millî Marş konusu ele alındı. Şiirleri incelemek üzere bir komisyon kuruldu. Komisyon, 724 şiir arasından 7 şiiri Meclis kürsüsünden okumaya karar verdi.


1 Mart 1921 tarihli, Mustafa Kemal Paşa´nın başkanlık ettiği oturumda , Hasan Basri Bey´in bir takriri üzerine şiirlerin okunmasına Âkif´in şiiri ile başlandı. Daha ilk mısra büyük bir alkış tufanı ile karşılandı. Şiirin her mısraı yoğun alkış sağnağı ile karşılandı. Nafia Vekili İsmail Fâzıl Paşa´nın isteği kabul edilerek şiir dört defa ve her defası da büyük heyecan ve alkışlar arasında okundu. Kalan 6 şiirin okunmasından, meclis kararı ile vazgeçildi. Türk´ün irade ve imanını dile getiren şiir bulunmuştu.


12 Mart 1921 tarihli oturumda bu şiirin Millî Marş olarak kabulü oylandı ve kabul edildi.


Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. 1924 yılında Ankara´da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay´ın bestesini kabul etti. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930 da değiştirilerek Cumhurbaşkanlığı orkestrası şefi Osman Zeki Üngör´ün 1922 de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe kondu. Marşın armonilenmesini Edgar Manas, bando düzenlemesini İhsan Servet Künçer yaptı.


İstiklâl Marşı, bir milletin millî ve dinî irade ve imanını ebediyyen ayakta tutacak ve besleyecek kudrette bir dil abidesidir. Türk milletinin mâşerî vicdanına onun kadar yakışan bir başka şiirimiz yok gibidir.


İstiklâl Marşı yazıldığı sıralarda Anadolu´nun birçok şehri işgal altındaydı. Tarih boyunca devletsiz yaşamamış milletimizin istiklâl ve istikbâli tehlikedeydi. Ülkenin ufukları kap karanlıktı.


İşte Mehmet Âkif´in İstiklâl Marşı ile yükselen sesi, vatan semalarında böyle bir zamanda yankılandı.


Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!


Burada korkmak fiili, hiçbir zaman ürkmek, çekinmek, hatta canından dolayı kaygı duymak manalarını taşımaz. Vatan ve istiklâl için milletçe duyulan asil endişeye bir cevap ve çıkış yolu teşkil eder.


İstiklâl Marşı, milletimizin, tarih boyunca bağlandığı ve yaşattığı değerleri, baştan sona kadar derin bir şiir örgüsü içinde işler.


Bu değerlerden ilki İstiklâldir. İstiklâl´in sembolü ise Al sancaktır. Al sancak, bacası tüten son ocak kalıncaya kadar dalgalanacaktır.


İkinci ve çok önemli duygu da Hakka tapmaktır. Âkif, istiklâlle Allah´a tapma arasında bağ kurar.


Hakkıdır, Hakk´a tapan, milletimin , istiklâl


mısraı bunu açık şekilde gösteriyor. Burada Hak kelimesi, adalet, doğruluk değil, doğrudan Allah karşılığıdır.


İstiklâl Marşı´nda üzerinde önemle durulan bir başka sosyal değer de hürriyettir.


Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.


Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!


Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.


Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.


kıt´ası bu fikri mükemmel şekilde dile getiriyor.


Bütün şiirin en heyecanlı bölümü olarak gösterebileceğimiz bu kıt´ada sadece şiirin tonalitesi yükselmez, aynı zamanda güzel bir çağrışımla Oğuz Kağan Destanı ile Ergenekon Destanı birlikte hatırlanır. Şiir tam bir tarihî derinlik kazanır.


Âkif, dördüncü kıt´ada sömürgeci batıya karşı çıkar. Batının maddî medeniyetinin saldırısını iman dolu göğsü ile durdurabileceğini söyler:


Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,


Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var


Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,


"Medeniyyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?


Bu son iki mısraın manası "Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, bırak ulusun, dursun, merak etme, o canavar, böyle bir imanı boğamaz" şeklindedir.


Bazılarının ulusun kelimesine verdikleri "yücesin" manası yanlıştır. Vurgu son hece üzerinde olacaktır.


Bu kıt´adan hareket ederek Âkif´i medeniyet düşmanı göstermek isteyenler olmuştur. Oysa Âkif, burada sömürgeci batı medeniyetine karşı çıkmaktadır. Asıl metinde medeniyet kelimesi tırnak içine alınmış ve özel mana belirtilmiştir.


İstiklâl Marşı´nın altıncı ve yedinci kıt´aları, özellikle yedinci kıt´anın


Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?


Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, Şühedâ!


mısraları, son dokuz asrın Türk tarihinin ve Anadolu coğrafyasının vatan oluş şeklinin ifadesidir.


İstiklâl Marşı´nın dokuz kıt´ası ard arda çeşitli maddî ve manevî değerlerle zenginleşerek, gittikçe artan bir frekansla, istiklâle yürüyüşü dile getirir. Onuncu kıt´ası ise; daha önce işaret edilen bütün değer sistemlerini de tekrarlayarak, tam bir final mükemmeliyetine ulaşır.


Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!


Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.


Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:


Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;


Hakkıdır, Hakk´a tapan, milletimin istiklâl!


Yarışmanın Sona Kalan Diğer 6 Şiir


1
Yıllarca altı cephede ateşle kanlara;
Türk´ün hilâl-ü dinine düşman olanlara;
Ceddin o; Yıldırım gibi saldın zaman zaman
Yüksek başın eğilmedi bir art cihanlara
Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım-Şitab.
Göster cihan-ı mağribe bir kanlı inkılab
Ey mazi-i havariki bin destan olan;
Garbın zalam-ı zulmüne yüz yıl kılınç salan
Arslan yürekli ordu; demir giy; silah kuşan!
Zira hududu kapladı ateşle kan, duman.
Ey kahramanlar ordusu, ey yıldırım - Şitab,
Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkılab!
Arslan mücahid ordusu, ey haris-i salah
Destinde seyf-i hak gibi pek şanlı bir silah
Açtın sema-yi millete pür-nûr bir sabah.
Atî bizim... bizim artık vatan, zafer, felah.
Ey kahramanlar ordusu; ey yıldırım - Şitab.
Göster cihan-ı mağribe bir şanlı inkılab
MEHMET MUHSİN
2
Altı bin yıl efendilik yaptın,
"Kahraman Türk" idi cihanda adın.
Bir ateşten siperdin İslam´a
Sönmeyen bir güneş gibi yaşadın.
Ey büyük ünlü milletim ileri!
Hasmına çiğnetme koş bu şanlı yeri!
Düşmanın bir cihansa dostun
Hak Hakkın elbette müstakil yaşamak
Atıl, ez, vur, senindir istiklâl
Ebedî parlasın şu al bayrak...
Ey benim şanlı milletim ileri;
Ele çiğnetme koş bu ülkeleri!
M (Bursa Milletvekili Muhittin Baha Bey Yarışmaya "M" rumuzu ile katıldı. Müzakereler esnasında şiirini geri çekti.)
3
Ey Müslüman, ey Türk oğlu
Açıldı istiklâl yolu
Benim bu son günlerimdir,
Diyor bize Anadolu.
Çek sancağı Türk ordusu
Olmaz Türk´ün can korkusu
Esarete dayanır mı
Türk vatanı, Türk namusu?
Bu son savaş bize farzdır,
Fırsatımız gayet azdır,
Muzaffer ol da ey millet
Altın ile tarih yazdır.
Birleşelim özümüzden,
Dönmeyelim sözümüzden,
Hem silelim bu lekeyi,
Tarihdeki yüzümüzden.
İSKENDER HÂKİ
4
Göz yaşına veda et
Ey güzel Anadolu!
Hakkını korur elbet
Türk´ün bükülmez kolu
Cenk ederiz genç, koca
Bugün değil, yarın da
Yadımız ağladıkça
İzmir ezanlarında.
Hak yolunda kan olur,
Dünyalara taşarız;
Ya şerefle vurulur,
Ya efendi yaşarız.
Her gün yeni bir hile
Arkasından satıldık;
Her gün yeni bir dille
Yurdumuzdan atıldık
Yeter, ey Ka´be´mizi
Elimizden alanlar
Alıkoyamaz bizi
Yolumuzdan yalanlar.
Hangi alçak el alır,
El zinciri boynuna?
Kim Yunan´ı bırakır
Türk kızının koynuna?
KEMALEDDIN KAMI
5
Millet aşkı, din aşkı, vatan aşkı uyansın
Yurdumuza göz dikenler al kanlara boyansın
Ya ben ya onlar diyen silâhına dayansın
Türk oğludur bu millet
Türk´ündür bu memleket
Türk oğludur bu millet
Türk´ündür bu memleket
Düşman gözü tutamaz yanar dağlar başını
Bağrımızda saklarız vatanın her taşını
Yurdumuza yan bakan döker gözün yaşını
Türk oğludur bu millet
Türk´ündür bu memleket
Türk oğludur bu millet
Türk´ündür bu memleket
Can veririz her zaman hürriyet yoluna
‘Ya gazi, ya şehid´lik ne devlettir kuluna
Ata emanet etmiş namusunu oğluna
Bize Türk oğlu derler
Hep bizimdir bu yerler
A.S.
6
Türk´ün evvelce büyük bir pederi
Çekti sancağı hilâl-i sehari
Kanımızla boyadık bahr ü berri
Böyle aldık bu güzel ülkeleri
İleri, arş ileri, arş ileri
Geri kalsın vatanın kahpeleri
Seni ihya için ey nâmı büyük
Vatanın uğruna öldük öldük
Ne büyük kaldı bu yolda ne küçük
Siper oldu sana dağlar gibi Türk
Yürü ey milletin efradı yürü
Ak süt emmiş vatan evlâdı yürü
Vatan evlâdını kurban edeli
Milletin hür yaşamaktır emeli
Veremez kimseye bir Çamlıbeli
Bağlanır mı acaba Türk´ün eli
İleri, arş ileri, arş ileri
Çiğnenir çünkü kalan yolda geri.
HÜSEYİN SUAD



Devamı: http://www.bilgiportal.com/v1/idx/54/2555/Tarih/makale/istiklal-Mar-ve-Tarihesi.html#ixzz22R5kxrGs

FACEBOOK COMMENTAREN

COMMENTAREN

  • 0 Commentaar