Toplumun temel kurumları şunlardır: aile, hukuk (adalet), eğitim, din, sağlık, siyaset, ekonomi ve devlettir. Bütün bu kurumları insanlar oluşturmaktadır. Bütün bu kurumları bir arada tutan değerler ise güzel ahlak, adalet ve hukuktur.
Bunların hepsi aynı zamanda sağlıklı bir toplumu ayakta tutan kolonlardır. Eğer bu kolonlar sağlam olursa, o toplum da sağlam olur.
Aileyi bir arada tutan öğeler; sevgi, saygı, sadakat, samimiyet, sabır ve güvendir. Bunlar aynı zamanda ailenin güçlü kaleleridir.
Fransız filozof Jean-Jacques Rousseau: “Aile toplumun temel taşıdır” diyor. Ne kadar güzel ve anlamlı bir söz.
Aile, bütün insanların ilk ve temel eğitim kurumudur. Yani okuludur. Çocuklar önce anadillerini, konuşmalarını, dinlerini, yürümelerini, davranışlarını ailede öğrenirler. Aile, terbiye kurallarının çocuklara öğretildiği ilkokuldur. Bu bakımdan özellikle annelerin çocukların yetiştirilmesinde çok bilgili, donanımlı olmaları gerekmektedir. Çünkü çocukla en çok zaman geçiren annedir.
İslam dini aileye çok büyük önem vermektedir. Çünkü aile bir huzur ve sevgi ortamıdır. Aile, insanları ahlak dışı yollara sapmaktan korur. Neslin devamı için güzel ahlaklı çocukların güvenli ve güzel bir ortamda yetişmelerini sağlar.
Hıristiyanlık dini, özellikle Katolikler de aileye büyük bir önem vermektedir. Onlara göre aile, bir toplumun köşe taşıdır. Nasıl ki bir köşe taşı çekilirse o bina yıkılır, aile kurumu da dağılırsa toplum da dağılır. Bunun için Katolik mezhebine göre evlenenlerin boşanması mümkün değildir. Hıristiyan ülkelerindeki kral ya da kraliçeler kilisede evlenirler ve onları ancak ölüm ayırır.
İKİ ANEKDOT
Anekdot; insanların başlarından geçen olayların diğer insanlarla paylaşılması demektir.
Hollanda’da bir arkadaşım bir gün ağlayarak bana şunları anlattı:
“Ben Hollanda’ya ilk geldiğimde Hollandalı bir bayanla kaldım. Ondan çocuklarım ve torunlarım oldu. Fakat ben sonra ondan ayrılıp Türkiye’ye gittim. Orada evlenip Hollanda’ya geldik. Şimdi birinci eşimden olan torunlarımı bana göstermiyorlar. Onun için ağlıyorum.”
Arkadaşımı teselli etmeye çalıştım. Bir psikoloğa gidip yardım alması önerisinde bulundum.
Bir anekdot da kendimden anlatayım:
Ben de 1980 yılı yaz tatilinde eşimi ve üç çocuğumu Trabzon’da bırakarak Hollanda’ya bacımın yanına gittim. Amsterdam’da önce Hollandaca öğrendim. 1981 yılında bir dernekte Hollandalı üniversiteli kız öğrencilerine Türkçe dersi vermeye başladım. Bir akşam kahve molası sırasında bir kız yanıma geldi ve bana şöyle söyledi:
-
Bekir Hocam, şu karşıda oturan kız seni çok sevdiğini söylüyor. Benden rica etti, bu mesajı sana söylememi istedi.
Ben hiç o tarafa bakmadan kız öğrencime şunları söyledim: -
Bak, benim tam dört tane sevgilim var. Bunlar bir eşim, üç de çocuğum var. Onun için ben kimseye bakamam. Bizim buradaki ilişkimiz öğretmen-öğrenci ilişkisidir.
Ve konu orada kapandı.
Öyleyse evlenmeden önce belki kırk defa düşünüp öyle karar vereceğiz. Ve evliliğimizi pazara kadar değil, mezara kadar götürmeliyiz.
Herkese güzel ahlaklı, sevgi, saygı, güven dolu ve mutlu aile yaşantıları dilerim.
Bekir Cebeci
Eğitimci Araştırmacı Yazar
İstanbul, 18 Temmuz 2025
E-mail: info@bekircebeci.com
Yorumlar
Kalan Karakter: